![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2018/143
Karar No: 2020/108
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/143 Esas 2020/108 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 303-374
Resmî belgede sahtecilik suçundan sanık ..."ın TCK"nın 204/1, 62, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Kadıköy (Kapatılan) 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.11.2012 tarihli ve 1019-1200 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 21.05.2014 tarih ve 11700-9883 sayı ile;
"...Sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğini belirleme yetkisinin hakime ait olduğu cihetle, suça konu plakalar getirtilerek duruşmada incelenip özellikleri tutanağa yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde dosyaya konulduktan sonra iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılıp karar yerinde tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 11.09.2014 tarih ve 285-393 sayı ile; sanığın resmî belgede sahtecilik suçundan TCK"nın 204/1, 62, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba karar verilmiş, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 18.05.2017 tarih ve 3030-3845 sayı ile;
"Sanık hakkında, sahte plaka kullandığı iddiasıyla açılan kamu davasında; aslı dosya içerisinde bulunan suça konu plakalarda, suç tarihinde yürürlükte olan mevzuata göre bulunması zorunlu Türkiye Şoförler Odası Federasyonuna ait mühür izinin bulunmadığının belirlenmesi karşısında suça konu plaka henüz resmi belge niteliğini kazanmadığından suça konu belgenin aldatıcı niteliği olmadığı ve hukuki sonuç doğurmayacağı cihetle; 5237 sayılı TCK"nın 204/1. maddesi kapsamında resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağı, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 06.07.2017 tarih ve 303-374 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.01.2018 tarihli ve 51357 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 01.03.2018 tarih ve 72-1837 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
16.06.2012 tarihli tutanağa göre; E-5 karayolu Kozyatağı CarrefourSa önünden Kadıköy istikametine doğru seyir hâlinde bulunan Güven Timleri Şube Müdürlüğü C Bölgesi Büro Amirliği görevlilerince, 16.06.2012 tarihinde saat 12.00 sıralarında 34 TJS 05 plakalı ticari taksiyi kullanan sanığın, araç kullanımı sırasında yalpalaması nedeniyle hâl ve hareketlerinden şüphelenildiği, sanığa polis oldukları belirtilmek suretiyle dur ihtarında bulunulduğu, CarrefourSa önü yan yol otobüs duraklarının arka tarafında sanığın, kullandığı araçtan inerek kaçmaya başladığı, bir müddet sonra görevlilerce yakalandığı, sanığın terk ettiği 34 TJS 05 sayılı plaka takılı araç motor şasi numarasından sorgulandığında, aracın gerçek plakasının 34 SZJ 81 olduğu, Doğancılar Polis Merkezi Amirliğinin 2012/3955 ceraim numaralı dosyasından çalıntı kaydı bulunduğunun belirlendiği, aracın üzerinde takılı bulunan 34 TJS 05 sayılı plaka kontrol edildiğinde mühürsüz olduğu,
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü tarafından düzenlenen 20.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda özetle; plaka levhalarının üzerinde “TR” ibareli ve ay yıldızlı gizli görüntüler ile güvenlik şeritlerinin bulunmadığı, sahte olarak meydana getirildikleri, tescil plakalarının resmîyet kazanması için gerekli olan tescil işlem birimine (Emniyet Genel Müdürlüğü) ve/veya plaka basım işlemini gerçekleştiren kuruluşa (Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu) ait basılı bulunması gereken soğuk mühür izlerinin bulunmadığı tespitlerine yer verildiği, aynı raporda; soğuk mühür izleri bulunmayan plakaların, görüş şartlarının elverişsiz olduğu hâllerde aldatma kabiliyetini haiz olacağı kanaatine varıldığı bilgilerinin yer aldığı,
Yerel Mahkemece, suça konu plakalar 29.11.2012 tarihli oturuma getirtilerek incelenmiş ancak yapılan inceleme doğrultusunda belgelerin iğfal kabiliyetini haiz olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılmaksızın sanık hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece 21.05.2014 tarih ve 11700-9883 sayı ile “Sahtecilik suçlarında aldatıcılık özelliğini belirleme yetkisinin hakime ait olduğu cihetle, suça konu plakalar getirtilerek duruşmada incelenip özellikleri tutanağa yazıldıktan ve denetime olanak verecek şekilde dosyaya konulduktan sonra iğfal kabiliyeti bulunup bulunmadığının yöntemince araştırılıp karar yerinde tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece plakalar 11.09.2014 tarihli oturuma getirtilip incelendikten sonra, duruşma tutanağına Mahkeme gözleminin; “Üzerinde damga ve mühür izi bulunmadığı görüldü.” şeklinde aktarıldığı, bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda da Yerel Mahkemece sanık hakkında aynı suçtan yeniden mahkûmiyet hükmü kurulduğu,
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Özel Dairece 18.05.2017 tarih ve 3030-3845 sayı ile “...aslı dosya içerisinde bulunan suça konu plakalarda, suç tarihinde yürürlükte olan mevzuata göre bulunması zorunlu Türkiye Şoförler Odası Federasyonuna ait mühür izinin bulunmadığının belirlenmesi karşısında suça konu plaka henüz resmi belge niteliğini kazanmadığından belgenin aldatıcı niteliği olmadığı ve hukuki sonuç doğurmayacağı cihetle; 5237 sayılı TCK"nın 204/1. maddesi kapsamında resmi belgede sahtecilik suçunun unsurları itibarıyla oluşmayacağı, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması...” isabetsizliğinden bozulduğu,
Bozma üzerine dosyayı yeniden ele alan Yerel Mahkeme ise plaka üzerindeki mührün sadece yakından ve dikkatle bakıldığı taktirde görülebileceği, Kanun’un, plaka ve üzerindeki harf, rakam boyutlarını özellikle görülebilecek şekilde belirlediği, bu nedenlerle davaya konu edilen plakaların TCK"nın 204/1. maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu şeklindeki gerekçe ile önceki kararında direndiği,
Anlaşılmaktadır.
Sanık aşamalarda; daha önce taksi şoförlüğü yaptığını, geçimini sağlamak için kiralayarak sarı renkle kaplattığı aracı taksi olarak kullanmaya başladığını, internetten sipariş ettiği suça konu mühürsüz plakaları da araca taktığını, üzerine atılı suçu bu hâliyle kabul ettiğini savunmuştur.
Resmî belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinde;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmî belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise suçun konusunu oluşturan resmî belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması hâlinde cezanın yarı oranında artırılması gerektiği belirtilmiştir.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, tamamen veya kısmen değiştirilmesi ya da gerçek bir belgeye eklemeler yapılması eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
Sahte belgenin ilk bakışta dikkati çekmeyecek biçimde düzenlenip belirli bir kişiyi değil birçok kişiyi aldatabilecek nitelikte olması ve aldatma gücünün objektif olarak saptanması gerekir. Bu nedenle örneğin, memurların bilgisizliği ve ihmalleri nedeniyle kandırıcılık yeteneği olmayan belge üzerinde işlem yapmaları belgeye hukuki geçerlilik kazandırmaz. Daha önceden var olan subjektif bir bilgi, belge üzerinde var olan aldatma yeteneğini ortadan kaldırıcı etkiye sahip değildir.
Ceza Genel Kurulunun 14.10.2003 tarihli ve 232-250 sayılı kararında da, aldatma keyfiyetinin belgeden objektif olarak anlaşılması gerektiği, muhatabın hatasından, dikkatsizlik veya özensizliğinden kaynaklanan fiili iğfalin, aldatma yeteneğinin varlığını göstermeyeceği belirtilmiştir. Bu noktada sahteciliğe konu olan belgenin aldatma yeteneği olup olmadığının tartışılması ve belirlenmesi öncelikle yargılamayı yürüten mahkemeye ait olup hâkim olayın çıkış, oluş ve akışını, düzenlenen belgelerle yapılan işlemleri göz önüne alarak, sahteciliğin kolaylıkla anlaşılıp anlaşılamayacağını bizzat saptamalı ve sonucuna göre belgelerde aldatma yeteneği olup olmadığını takdir ve tespit etmelidir.
Görüldüğü gibi, mahkemece, suçun konusunu oluşturan belge aslı getirtilerek resmî belgede bulunması gereken başlık, sayı, tarih, imza, mühür gibi zorunlu öğelerin incelenmesi, nesnel olarak aldatma gücü olup olmadığının saptanması, duraksama hâlinde ise mahkemeye yardımcı olma ve aydınlatma bakımından konusunda uzman bilirkişinin görüşüne başvurulmasında zorunluluk vardır.
Gelinen bu aşamada, trafikte kullanılan araçlara takılan plakaların basımı ve üzerinde mühür bulunmasının gerekli olup olmadığına ilişkin mevzuat hakkında bilgi verilmesinde fayda bulunmaktadır.
Karayolları Trafik Kanunu’nun “Kağıtların ve plakaların basım ve dağıtımı ile ilgili gelirden pay ayrılması” başlıklı 131. maddesinin 2. fıkrası; “Basılı kağıtlar ile plakalar Türkiye Şöförler ve Otomobilciler Federasyonunca bastırılır ve maliyetleri nazari itibara alınmak suretiyle İçişleri Bakanlığı ile Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ve Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunca birlikte tespit edilecek bedel mukabilinde il merkezlerinde veya kuruluşu bulunan ilçelerde,adı geçen Federasyonca İçişleri Bakanlığının tespit edeceği esaslara göre verilir.”,
Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin bu Kanun hükmü doğrultusunda hazırlınan “Basılı Kağıt ve Tescil Plakalarının Basım ve Dağıtımı” başlıklı 176. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinin 3. alt bendi ise “Basılı kağıtların ve tescil plakalarının basımı ve dağıtımı Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu tarafından yapılır.” şeklinde düzenlenerek plakaların basım işleminin Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu tarafından yapılacağı açıkça belirtilmiştir.
Öte yandan aynı Yönetmelik’in suç tarihinde yürürlükte bulunan “Tescil İşlemleri Müşterek Hükümler” başlıklı 30. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendi; “Tescil plakalarında, plaka basım işlemini gerçekleştiren kuruluşun mührü bulunur. Tescile yetkili kuruluşlar ile Emniyet Genel Müdürlüğünce yetkilendirilen kurum veya kuruluşlar tarafından düzenlenen plaka basım talep belgesi (Ek-45) yazılı veya elektronik ortamda ibraz edilmeden plaka basımı yapılmaz. Plaka basım talep belgesi veya buna ilişkin elektronik bildirim plakayı basan kuruluş tarafından en az üç yıl süre ile muhafaza edilir.” şeklinde düzenlenmiş olup plakalarda, plaka basım işlemini gerçekleştiren Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu mührünün bulunacağı kaleme alınmıştır. Böylece plakalardaki mühür plakanın bir unsuru olarak belirlenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın, internetten sipariş ederek temin ettiği 34 TJS 05 sayılı plakayı, araç kiralama şirketinden kiraladığı araca takıp kullandığı sırada güvenlik güçleri tarafından yakalandığı olayda;
İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 20.06.2012 tarihli bilirkişi raporunda; plaka levhalarının üzerinde “TR” ibareli ve ay yıldızlı gizli görüntüler ile güvenlik şeritlerinin olmadığı, sahte olarak meydana getirildikleri, tescil plakalarında basılı bulunması gereken soğuk mühür izlerinin bulunmadığı tespitlerine yer verilip soğuk mühür izleri bulunmayan plakaların, görüş şartlarının elverişsiz olduğu hâllerde aldatma kabiliyetini haiz olacağı kanaatine varılmış ve Yerel Mahkemece plakalar üzerinde yapılan incelemede de plakalarda mühür izinin olmadığının belirlenmesine rağmen bu hususun iğfal kabiliyetini etkilemeyeceğinden bahisle sanığın mahkûmiyetine karar verilmiş ise de Karayolları Trafik Kanunu’nun 131. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin ise 176. maddeleri uyarınca plaka basım işlemini Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonunun gerçekleştirdiği, yine anılan Yönetmelik’in suç tarihinde yürürlükte bulunan 30. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde de “Tescil plakalarında, plaka basım işlemini gerçekleştiren kuruluşun mührü bulunur.” hükmünün yer aldığı göz önünde bulundurulduğunda anılan düzenlemelere göre plakaların unsuru niteliğinde olan ve üzerinde bulunması gereken Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu mührünün, dosya içerisinde bulunan plaka asılları üzerinde yer almadığı, mevcut hâliyle suça konu plakaların aldatma yeteneğinin bulunmadığı ve hukuki sonuç doğurmaya elverişli nitelikte olmadığı anlaşıldığından, sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul Anadolu 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.07.2017 tarihli ve 303-374 sayılı direnme kararına konu hükmünün, sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.