22. Hukuk Dairesi 2016/8182 E. , 2019/5779 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : ALACAK
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz taleplerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, müvekkili işçinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshedildiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında fazla çalışma ücreti alacağı noktasında uyuşmazlık vardır.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 20/10/2006-06/10/2009 tarihleri arasındaki çalışma dönemi bakımından, dosyaya sunulmuş tahakkuk ayrıntılarını gösterir ve işçi imzalı ödeme belgesi dikkate alınarak, bu dönemin tamamen fazla çalışma hesabından dışlanması yerindedir.
07/04/2010-29/03/2013 tarihleri arasındaki çalışma dönemi yönünden ise; davacının bu dönemde hangi tarihe kadar haftanın altı günü, hangi tarihe kadar haftanın beş günü çalıştığı, cumartesi çalışmalarının saat kaça kadar sürdüğü, saat 18:00’den sonra çalışılan günler olup olmadığı, varsa kaç gün mesainin 18:00’den sonrasına sarktığı gibi hususlar bakımından taraf tanıkları beyanları arasında çelişkiler bulunmaktadır. Mahkemece, çelişkilerin giderilmeye çalışılmadan sonuca gidilmesi yerinde değildir. Anılan sebeple, 07/04/2010-29/03/2013 tarihleri arasındaki çalışma dönemi için, tanıkların beyanlarına yeniden başvurularak, belirtilen hususlar bakımından çelişkiler giderilmeye çalışılmalı, neticeye göre fazla çalışma ücreti alacağı talebi yeniden değerlendirilmelidir.
Diğer taraftan, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, 07/04/2010-29/03/2013 tarihleri arasındaki çalışma dönemine yönelik yapılan hesaplamada, iş sözleşmesi hükmü gereği yıllık ikiyüzyetmiş saatle sınırlı olmak üzere fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğu kabul edilmiştir. Ne var ki, 2010 yılının nisan ayı ile kasım ayı (dahil) arasına ilişkin ücret bordrolarında, davacının aylık ücretinin asgari ücret seviyesinde tahakkuk ettirildiği görülmektedir. Keza, bilirkişi raporundaki hesaplama tablosuna bakıldığında; belirtilen aylar yönünden, fazla çalışma ücreti hesaplamasında aylık ücretin asgari ücret tutarında olduğunun esas alındığı anlaşılmaktadır (Davacı vekilinin, bilirkişi raporuna itirazları arasında, 2010 yılının nisan ayı ile kasım ayı arasına ilişkin bordrolarda yazılı aylık ücretin gerçeği yansıtmadığı noktasında bir itirazı yoktur). İş sözleşmesindeki, fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğuna ilişkin hükme, aylık ücretin asgari ücret tutarından makul seviyede yüksek olduğu aylar bakımından geçerlilik tanınması mümkündür. Bu halde, 2010 yılının nisan ayı ile kasım ayı (dahil) arasındaki dönem ile sınırlı olmak üzere, bahsi geçen iş sözleşmesi hükmüne değer verilmemelidir. Aksi yöndeki kabul hatalıdır.
Yukarıdaki paragraflarda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, fazla çalışma ücreti alacağı talebi yeniden değerlendirilmelidir.
3-Çözümlenmesi gereken bir diğer uyuşmazlık, ıslah işleminin kanuni süre içerisinde yapılıp yapılmadığı noktasındadır.
6100 sayılı Kanun’un 90. maddesinin birinci fıkrasında, “Süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez.” hükmü; aynı Kanun’un 181. maddesinde, “Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmü düzenlenmiştir.
Davacı vekili, 22/10/2015 tarihli celsede, davasını ıslah etmek üzere süre talebinde bulunmuştur. Mahkemece, aynı celsede, ıslah için iki haftalık süre verilmiştir. 05/11/2015 tarihinde kısmi ıslah dilekçesi sunulmuş ve harçlandırılmıştır. 6100 sayılı Kanun’un 90. maddesinin birinci fıkrası hükmü açık olup, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hakimin kanundaki süreleri artırması veya eksiltmesi mümkün değildir. Bu halde, Mahkemece, 6100 sayılı Kanun’un 181. maddesinde düzenlenen bir haftalık sürenin artırılması hukuken geçersizdir. Bahse konu ıslah işleminin kanunun tanıdığı bir haftalık süre içerisinde yapılmadığı sabit olup, ıslah geçersizdir. Mahkemece, ıslahın hiç yapılmamış sayılarak dava dilekçesindeki talep miktarlarıyla bağlı kalınması gerekirken, süresi geçtikten sonra sunulan ıslah dilekçesine geçerlilik tanınması hatalı olmuştur.
4-Dava dilekçesinde, kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacaklarına avans faizi işletilmesi talebi vardır. Bu halde, kabule göre; kıdem tazminatı ve fazla çalışma ücreti alacakları için “avans faiz oranını geçmemek koşuluyla mevduata uygulanan en yüksek faiz” işletilmesine karar verilmesi gerekliliğinin dikkate alınmaması hatalıdır.
Yukarıda yazılı sebeplerden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 12/03/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.