Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan M... S..."ın 1428 parsel sayılı taşınmazdaki payı ile 1443 parselin tamamını 20.7.2005 tarihinde, 1236 parseldeki payını 28.3.2006 tarihinde davalı E.."ye; 216, 875, 983 ve 985 parsel sayılı taşınmazları ise 29.9.2009 tarihinde diğer davalı S..."a satış suretiyle temlik ettiği, bunlardan 983 parselin S... tarafından 7.10.2009 tarihinde dava dışı şirkete devredildiği, davalıların murisin gelini ve torunu (dava dışı mirasçı Hüseyin"in eşi ve oğlu), davacıların ise murisin çocukları oldukları anlaşılmaktadır.
Davacılar, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, çekişme konusu 983 parsel sayılı taşınmazın dava dışı kişi adına kayıtlı olduğu gözetilerek bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; her ne kadar murisin tarım kredi kooperatifine olan borcu nedeniyle 5.9.2001 tarihinden 1.4.2009 tarihine kadar toplam 12.961,09 TL ödenmiş ve borç kapatılmış isede, muris tarafından 2001,2003,2006 ve 2008 yıllarında dava dışı toplam 5 adet taşınmazını üçüncü kişilere satış suretiyle devredildiği, ayrıca murisin üçüncü kişilerin borçlarına kefil olması nedeniyle hakkında Dinar İcra Müdürlüğünün 2008/1583,1584 ve 1588 esas sayılı dosyaları ile icra takibi başlatılmış isede, muris tarafından yapılmış ödemeler kanıtlanamadığı gibi halen anılan dosyaların derdest olduğu ve asıl borçluların ödeme taahhüdünde bulundukları görülmektedir. Öte yandan, çekişme konusu taşınmazlardan 875 ve 985 nolu parsellerin davacı A... tarafından kullanıldığı keşifte dinlenen yerel bilirkişi beyanları ve dosya kapsamıyla sabittir.
Belirlenen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde dava konusu taşınmazların miras bırakan tarafından davalılara temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; 983 parsel haricindeki diğer taşınmazlara yönelik açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı yasanın geçici 3. maddesi delaleti ile 1086 sayılı HUMK"nun 428 maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.