Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne, ecrimisil isteğinin ise kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteği değerden reddedilerek gereği görüşülüp düşünüldü;
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 40 m²lik bölümüne olan elatmanın önlenmesine ve 2313.-TL ecrimisilin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 549 ada 4 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet hükümlerine göre arsa olarak davanın tarafları ve dava dışı kişi adına kayıtlı olduğu ve üzerinde birden fazla binanın bulunduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Öte yandan, ecrimisil taşınmazı haksız biçimde kullananın malike ödemekle yükümlü olduğu bir bedeldir.
Bir başka husus da ; H.M.K."nın 303. maddesi uyarınca kesin hükümden söz edebilmek için, yeni açılan bir davanın, birinci dava ile taraflarının, dava konusunun ve dava sebebinin aynı olması gerekir.
Oysa, elatma haksız eylem olduğundan devam ettiği veya yenilendiği müddetçe her zaman yeni bir davanın konusunu teşkil edebilir. Hemen belirtilmelidir ki, kesin hüküm ancak hüküm anındaki durumu tespit eder. Hükümden sonraki döneme etkili olmaz. Bu nedenle yeni meydana gelen vakalara dayanılarak açılan ikinci dava, için birinci dava kesin hüküm oluşturmaz.
Somut olaya gelince, önceden görülen Ümraniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/48 Esas ve 2010/39 Karar sayılı davanın elatmanın önlenmesi bakımından kesin hüküm oluşturmayacağı kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, her ne kadar mahkemece 40m²lik bölüm yönünden elatmanın önlenmesi isteği kabul edilmiş ise de, paydaşlar arasında fiili kullanma biçimi oluştuğu ve çekişmeli bölümü davacının kullanımına bırakıldığı saptanır ise elatmanın önlenmesi ve bu bölüm yönünden ecrimisile karar verilmesi doğru olacaktır. Ne var ki; mahkemece bu hususta hükme yeterli bir araştırma yapılmış değildir.
Ayrıca Ümraniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/48 Esas ve 2010/39 Karar sayılı hükmün ecrimisil isteği bakımından kesin hüküm oluşturacağı, başka bir anlatımla anılan dosyada elatmanın önlenmesi davası kanıtlanamadığından redde karar verildiğine göre, redde karar verilen dönem bakımından ecrimisil istenemeyeceği, eldeki davada, önceki davanın açıldığı 29.01.2009 ile eldeki davanın açıldığı 18.05.2010 tarihleri arasındaki dönem için ecrimisil istenebileceği şüphesizdir.
Hal böyle olunca; öncelikle yukarıdaki ilkeler uyarınca bir incleme yapılarak tüm paydaşları bağlayan fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise çekişme konusu 40 m²lik bölümün kimin kullanımına bırakıldığının açıklığa kavuşturulması, fiili kullanma biçimi oluşmuş ve bu bölüm davacının kullanmına bırakılmış ise, elatmanın önlenmesi isteğinin kabul edilmesi ve yukarıda belirlenen dönemler arasında belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması, aksi halde davacının taşınmazda çekişmesiz olarak kullandığı bölümler bulunmakla elatmanın önlenmesi ve ecrimisilin reddine karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturmayla yetinelerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi