10. Hukuk Dairesi 2016/9836 E. , 2016/13737 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı işveren ve feri müdahil kurum vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10. ve 5510 sayılı Yasanın 86/9. maddeleri olup bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davaların, kamu düzeniyle ilgili olduğu ve bu nedenle de özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğu açıktır. Bu çerçevede, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
İnceleme konusu davada; davacı, davalı işyerinde askerlik süresi harici 03.07.2004-17.05.2009 ve 21.08.2010-03.08.2012 tarihleri arasında çalıştığının tespitini talep etmiştir. Mahkeme, davacının 03.07.2004-17.05.2009 ve 26.08.2010-03.08.2012 tarihleri arasında toplam 1226 gün süre ile asgari ücretle çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir.
Öncelikle Mahkemece, kabul edilen hizmet süreleri açık olarak belirtilmeyerek hükmün infazında tereddüte mahal verilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). fıkrasında, “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgili olup, hükmü temyiz etmeyen yönünden sonuç doğurması gerekeceği de gözetilerek, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının yılda ortalama 6 ay çalıştığı kabul edilerek hizmet süresi belirlenmiş ise de, yılın hangi 6 ayında çalıştığı belirtilmemiştir. Mahkemece, davacının çalıştığı kabul edilen 6 aylık sürenin başlangıç ve bitiş tarihleri açıkça belirlenerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Kabule göre de; 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde, “bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak bu tarihten önceki süreler için ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dâhil edilir” hükmü öngörülmüştür. Maddedeki “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanlar” sözcüklerinin, sigortalılar yararına bir yorumla, tâbi olması gerekenleri de kapsadığının kabulü gerekir. Öte yandan, davacının, aynı Kanunun geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmadığı da belirgindir. Bu nedenle, 05.05.1989 doğumlu olan davacı yönünden tespite konu sürenin bir kısmının davacının 18 yaşını ikmal ettiği 05.05.2007 tarihinden öncesine ilişkin olduğundan, çalışmalarının sadece prim ödeme gün sayısına dâhil edileceği hususu hükümde gözetilmelidir. Ayrıca davacının 26.05.2009-26.08.2010 tarihleri arasında askerlik görevini ifa ettiği anlaşılmakla, terhis sonrasında kabul edilebilir uzunlukta (makul) süre içerisinde çalışma ilişkisinin başlayabileceği göz ardı edilerek, terhis olduğu tarihten itibaren hizmet akdinin kurulduğuna hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı işveren ve feri müdahil kurum vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ...-..."ye iadesine, 14.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.