17. Hukuk Dairesi 2019/4812 E. , 2020/4718 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili, Muris ..."in ... Bankası ... Bulvarı Şubesinden 21/01/2014 tarihinde tüketici kredisi kullandığını, kredinin kullandırılması sırasında ... ... ve Emeklilik A.Ş."nin acentesi durumundaki ... Bankası A.Ş."nin ... Bulvarı Şubesi tarafından muris adına 21/01/2014 tarihinde 22681992 nolu, 21/01/2014 başlangıç tarihli, 11.025,00 TL bedelli ve 27/01/2014 tarihli 22775717 nolu, 27/01/2014 başlangıç tarihli 575,00 TL bedelli vefat teminat Bireysel Kredi Müşterileri Grup ... Sigortası sertifikası düzenlendiğini ve muris tarafından sigorta priminin peşin ödendiğini, murisin 13/09/2014 tarihinde ..."ndaki evinde kalp kredizi geçirerek vefat ettiğini, murisin vefatı nedeniyle riziko gerçekleşmiş olduğundan sigortalının mirasçıları olan davacılar murisin kalan kredi borcunun ödenmesi, artan kısmın kendilerine iadesi için davalı sigorta şirketine başvurulduğunu, sigorta şirketince 19/11/2014 tarih ve 303-DY.014/9534 sayılı
numaralı cevabi yazısı ile lenfama sebebiyle vefat ettiği gerekçe gösterilerek şirket tarafından herhangi bir ödeme yapılmayacağının müvekkillerine bildirildiğini, 11.600,00 TL"nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... ... ve Emeklilik A.Ş. vekili, murisin kredi kullanım öncesinde kanser hastalığına dair teşhis aldığını, bu hastalık ile ilgili tedavi gördüğünü, kanser hastalığının teminat kapsamı dışında olduğunun kendisine hem sorulan sorular ile hem de imzaladığı formlar ile bilindiği hususunda şüphe bulunmadığının, kanser ile vefat arasında illiyet bağı bulunan ve hastalığının kendisince bilinmediği iddialarının günümüzdeki kanser algısı, tedavi yöntemleri, günlük bilgilendirmeler dahi göz önüne alındığında tanık beyanları ile ispat edilemeyeceğinin sabit olduğu belirtilerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kabulüne, 11.600,00 TL"nin 19/11/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bentin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazının reddi gerekmiştir.
2-Dava, ... sigorta sözleşmesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalı tarafından poliçenin tanzim edildiği ve rizikonun gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nun 1435. maddesi ile sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki sigortalının doğru bilgi verme (beyan) yükümlülüğü, "sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır" denilmek suretiyle düzenlenmiş ve bu yükümlülüğün kapsamı belirlenmiştir.
Gerek TTK"nun 1435. maddesi ve gerekse ... Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta
şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.
Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, TTK’nın 1439. maddesinde "(1) Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440. maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir. İstenilen prim farkının on gün içinde kabul edilmemesi hâlinde, sözleşmeden cayılmış kabul olunur. Önemli olan bir hususun sigorta ettirenin kusuru sonucu öğrenilememiş olması veya sigorta ettiren tarafından önemli sayılmaması durumu değiştirmez. 1439/2. fıkrasında ise "rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder" şeklinde düzenlenmiştir.
Poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının, doğru beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğinin ve sigortacının TTK"nun 1435 ve 1439. maddedeki hükümlerin uyugulanabilmesi için de sigortalının gizlediği iddia olunan hastalık ile riziko (ölüm) arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Anılan bu tespit ve değerlendirmenin yapılması da, tıbbi ve teknik bilgiyi gerektiren bir iştir.
Somut olayda, davacılar murisinin kullanmış olduğu banka kredisi nedeniyle, 21.01.2014 ve 27.01.2014 başlangıç tarihli 2 adet ... sigorta sözleşmesi düzenlenmiş; poliçelerin düzenlenmesinden sonra, 13.09.2014 tarihinde davacıların murisi vefat etmiştir. Ölüm raporunda ölüm nedeninin kayıtlara "doğal ölüm" olarak geçtiği, ölüm tarihindeki Mersin 112 acil ambulans kayıt formunda "vakaya ulaşıldığında ölüm morlukları ve ölüm katılığının oluştuğunun görüldüğü, kalp hastalığı ve astım öyküsünün olduğunun öğrenildiği hastanın EX duhul kabul edildiği" anlaşılmıştır.
Davacılar vekili murisin kalp krizi geçirerek vefat ettiğini, 2010 yılında kendisine konulan lenfoma teşhisi ile ölümü arasında bağlantı olmadığını, zaten kendisinden hastalığının gizlendiğini, hastalığını bilmediğini, ancak sigorta şirketinin lenfoma teşhisini bahane göstererek vefat tazminatını ödemediğini belirterek davayı açmıştır.
Davalı sigorta şirketi cevap dilekçesinde, sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında olduğunu, sigortalının sağlık problemi olmadığını ifade ederek rahatsızlığını sigortacıdan gizlediğini ve kanser ile vefat arasında illiyet bağı bulunan ve hastalığının kendisince bilinmediği iddialarının günümüzdeki kanser algısı, tedavi yöntemleri, günlük bilgilendirmeler dahi göz önüne alındığında tanık beyanları ile ispat edilemeyeceğinin sabit olduğu belirtilerek davanın reddini savunmuştur.
Dosya kapsamından, ... Sigortası bilgilendirme formunda özel şart ve sigortaya ilişkin bilgiler kısmında "Sigorta öncesinden gelen kanser hastalığının teminat kapsamı dışında tutulduğunun" belirtildiği
davalı sigorta şirketi tarafından düzenlenmiş poliçeye ilişkin sağlık beyan formunda murise teşhis edilmiş kanser hastalığı olup olmadığı, kanser şüphesi ile tetkik yaptırıp yaptırmadığı sorularına kendi el yazısı ile hayır cevabı verdiği ve imzaladığı anlaşılmaktadır.
Davacılar tarafından sunulan 30.04.2014 tarihli Dr...."nın düzenlediği belgede " sigortalı murise, kanser tanısının 2010 yılında konulduğu, kemoterapi uygulandığı, kök hücre nakli yapıldığı 10 Eylül 2010"dan beri hastalığın tam remisyonda olduğu, hastalığın aile üyelerinin isteği üzerinde hastadan gizlendiği, her 6 ayda düzenli şekilde hemotoğa gittiği, 2014 Mayıs ayında yapılan kontroller sonucunda tam remisyonda olduğu" belirtilmiştir.
Mahkemece; bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen rapora itibar edilerek mütevvefanın bilmediği bir hastalık ile ilgili beyanda bulunmasının mümkün olmadığı, davacıların dava tarihi itibarıyla alacağının 11.600,00 TL olduğu sonucu ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun olmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Bu durumda, murise ait eksik kalan tüm tedavi ve hastane kayıtlarının ilgili yerlerden getirtilmesi; davacılar murisinde poliçe tanziminden önce teşhisi konulan kanser hastalığı konusunda uzman onkolog ve kardiyolog doktor bilirkişilerin de yer aldığı heyetten, kanser hastalığı teşhisi ile ölüm nedeni arasında illiyet bağı olup
olmadığının tespiti için ayrıntılı, gerekçeli, denetime elverişli bir rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi için mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 10/07/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.