Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2020/1024
Karar No: 2021/112
Karar Tarihi: 27.01.2021

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/1024 Esas 2021/112 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/1024
Karar No : 2021/112

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1-...
2-...
VEKİLLERİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların çocuğu ...'ın, 03/06/2008 tarihinde okulda iken öğretmeninin ders yapmayacağını, isteyen öğrencinin dışarıya çıkıp oynayabileceğini söylemesi üzerine arkadaşı ile birlikte dışarıya çıkıp, dut yerken dengesini kaybedip su kuyusuna düşmesi sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle; idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle baba için 500.000,00 TL, anne için 750.000,00 TL manevi, her ikisi için toplam 50.000,00 TL maddi olmak üzere toplamda 1.300.000,00 TL tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla;
Davacılar murisinin ölmesi olayı ile ilgili olarak ... Asliye Ceza Mahkemesinde "taksirle ölüme neden olma" suçundan açılan davada, anılan Mahkemenin ... tarih ve E:..., K:… sayılı kararı ile müteveffanın öğretmeni hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğu,
Bu nedenle davalı idareye bağlı okulda öğrenci olan davacıların çocukları olan müteveffanın davalı idarenin gözetim denetim ve koruması altındayken gereken gözetim ve denetim yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle okuldan çıkarak vefat etmesi şeklinde gerçekleşen olayda, idarenin yürütmekte olduğu hizmetin kötü işlediği ve sonucunda işbu davanın açılmasına sebebiyet veren elim olayın meydana geldiği; davalı idarenin hizmetin kötü işlemesi şekilde gerçekleşen hizmet kusuru nedeniyle davacıların anılan olay nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararlarını tazmin etmesi gerektiği,
Bakılan davada, davacıların müşterek çocuğunun ölümü nedeniyle uğradığı maddi zararın (destekten yoksun kalma) tespiti amacıyla Mahkemelerinin 30/12/2012 tarihli ara kararı ile dosya üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen raporda, ölen desteğin ve davacıların yaşı, sosyo-ekonomik vb. durumları göz önünde bulundurularak baba için 23.044,12 TL, anne için 24.948,64 TL destekten yoksun kalma tazminatının hesaplandığı,
Bilirkişi raporunun taraflara tebliğ edildiği, bilirkişi raporuna davalı idare tarafından yapılan itirazın yerinde görülmediği ve bilirkişi raporunun karara esas alınabilecek nitelikte bulunduğu,
Buna göre, ...'ın babası davacı ... için 23.044,12 TL, annesi ... için 24.948,64 TL maddi tazminat ödenmesi gerektiği, davacıların fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddi gerektiği,
Ancak bu tazminat miktarına dava dilekçesinde belirtilenin aksine olay tarihinden itibaren değil, davacıların görevsiz yargı mercii olan ... Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıkları 03/12/2009 tarihinden itibaren faiz işletileceği,
Davacıların manevi tazminata hükmedilmesi yolundaki istemine gelince;
Olayda ...'ın hayatını kaybettiği ve bu sebeple annesi ve babasının çektikleri elem ve üzüntüye karşılık olarak baba için 75.000,00 TL ve anne için 125.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminat ödenmesinin uygun olacağı sonucuna ulaşıldığı,
Ancak bu tazminat miktarına dava dilekçesinde belirtilenin aksine olay tarihinden itibaren değil, davacıların görevsiz yargı mercii olan ... Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtıkları 03/12/2009 tarihinden itibaren faiz işletileceği gerekçeleriyle,
Davacı ... için 23.044,12 TL maddi 75.000,00 TL manevi; ... için ise 24.948,64 TL maddi, 125.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 247.992,70 TL tazminatın 03/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, davacıların fazlaya ilişkin maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10 ve 13. maddeleri uyarınca; Tarifenin 3. kısmına göre belirlenen, maddi tazminata ilişkin 5.579,12 TL ve manevi tazminata ilişkin 17.400,00 TL vekalet ücretinin, davalı idareden alınarak davacılara verilmesine,
Maddi tazminata ilişkin 1.500,00 TL vekalet ücreti ile Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10. maddesi uyarınca manevi tazminata yönelik davalı idare için belirlenen vekalet ücreti davacı vekili lehine belirlenen vekalet ücretini geçtiğinden, Tarifenin 10/2. maddesindeki "Manevi tazminat davalarında davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez." hükmü uyarınca manevi tazminata ilişkin olarak belirlenen 17.400,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/03/2017 tarih ve E:2016/531, K:2017/2222 sayılı kararıyla;
İdare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenip bozulabilmelerinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 1. fıkrasında yazılı nedenlerin bulunması halinde mümkün olduğu; davacılar tarafından öne sürülen hususların Mahkeme kararının, reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücreti kısmının haricindeki diğer kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği,
Mahkeme kararının, reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine nispi olarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmı yönünden;
Vekalet ücretinin, davanın manevi tazminat yönünden nispi olarak hesaplanıp hükmedilen 17.400,00 TL'lik kısmının Tarife itibarıyla dayanağı bulunduğu; ancak bu hususun maddi ve hukuki veriler, davanın açıldığı tarihteki hukuksal düzen, davacıların içinde bulundukları maddi koşullar ve Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı bağlamında incelenmesi gerektiği,
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrasında, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş Milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek cümle: 7/5/2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmüne yer verildiği,
Yine, Anayasa'nın 148. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Herkes, Anayasada güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir.” hükmünün yer aldığı,
Benzer başka bir tam yargı davası sonucunda, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin, Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile korunan hak arama hürriyeti ve mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuru sonucunda verilen Anayasa Mahkemesinin 07/11/2013 tarih ve B. No:2012/791 numaralı kararında konuya ilişkin temel ilkelerin ortaya konulduğu,
Anayasa Mahkemesi tarafından yapılan değerlendirmelere göre, istenen tazminatın reddedilmesi üzerine belirli bir oranının karşı tarafa vekâlet ücreti olarak ödenmesi yükümlülüğü öngörülmesinin tek başına mahkemeye erişim hakkını ihlal eden bir müdahale olarak nitelendirilemeyeceği; ancak her bir uyuşmazlığın kendine özgü niteliklerinin ve uyuşmazlığa konu olayın, davacıların mahkemeye erişim hakkı üzerinde farklı sonuçlar doğurabilmesinin de mümkün olduğu,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36533/04 başvuru numaralı Mesutoğlu - Türkiye kararında özetle, mahkemeye erişim hakkının mutlak olmadığı, bazı sınırlamalara tabi olabildiği, bununla birlikte, getirilen kısıtlamaların, hakkın özünü ortadan kaldıracak ölçüde, kişinin mahkemeye erişimini engellememesi gerektiği, mahkemeye erişim hakkına getirilen bu tür sınırlamaların ancak meşru bir amaç güdüldüğü takdirde ve hedeflenen amaç ile başvurulan araçlar arasında makul bir orantı olması halinde Sözleşmenin 6/1. maddesi ile bağdaşabileceği, bu ilkelerden hareketle, dava açma hakkının doğal olarak Kanunla belirlenen şartları olmakla birlikte, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiğinin belirtildiği; diğer taraftan, dava konusu uyuşmazlık hakkında idari yargıda ıslah müessesi yönünden de bir değerlendirme yapmak gerektiği,
İdarenin sorumluluğunda tazminat miktarının saptanmasının, gerçek zararın tazmini bakımından büyük önem taşıdığı; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 3. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendinde, tam yargı davası dilekçelerinde uyuşmazlık konusu miktarın gösterilmesi zorunluluğunun getirildiği,
11/04/2013 tarih ve 6459 sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 4. maddesi ile 2577 sayılı Kanun'un 16. maddesinin 4. fıkrasına eklenen cümlenin “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçelerinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödemek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” şeklinde olduğu,
Davacıların bakılan tazminat davasını açtığı tarih itibarıyla İdari Yargılama Usulü Kanunu'nda, dava dilekçesinde belirtilen talep konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesine imkan veren bir düzenlemenin bulunmadığı,
Tazminat alacağının miktarının, ancak bilirkişi incelemesi ve benzeri araştırmalardan sonra mahkemenin takdir yetkisi çerçevesinde belirlenebilen bir olgu olduğu; tazminat müessesesinin bu özelliği gereği, hak kazanılan tazminat miktarının dava açılmadan önce tam olarak bilinmesi veya öngörülmesinin mümkün olmadığı; dava açılması aşamasında karşı karşıya kalınılan bu belirsizliğin, talep miktarının sonradan düzeltilmesi yoluyla aşılmasının da 2577 sayılı Kanun gereği 11/04/2013 tarihi öncesinde mümkün olmadığı; bu nedenle hak kaybına uğramak istemeyen davacılar için, tazminat taleplerine ilişkin miktarları yüksek tutmaktan başka seçenek kalmadığı,
Yukarıda açıklanan şekilde davacının, kullandığı Anayasal hakları nedeniyle olağan dışı ağırlıkta bir mali yük altında kalmış olması, bu durumun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü kapsamındaki mahkemeye erişim hakkı üzerinde olağan dışı bir kısıtlama oluşturması ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 36553/04 başvuru numaralı Mesutoğlu - Türkiye kararında mahkemelerin yargılama usullerini uygularken davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten kaçınmaları gereğini vurgulaması ile davacının maddi durumunun elverişsiz olması nedeniyle lehine adli yardım kararı verildiği, ayrıca dava açıldığı sırada ıslah imkanının olmaması nedeniyle hak kaybına uğramamak amacıyla talebini yüksek tuttuğu gibi somut olayın koşulları bir arada değerlendirildiğinde, talep edilen maddi tazminat miktarı üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı,
Bu durumda, davacı aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, talep edilen manevi tazminat miktarı üzerinden nispi olarak hesaplanan vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçeleriyle,
... İdare Mahkemesinin temyize konu kararının reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine nispi olarak hesaplanarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmının bozulmasına, diğer kısımlarının onanmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi ısrar kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararıyla;
2019 Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ''Manevi tazminat davalarında ücret'' başlıklı 10. maddesi ve ''Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret'' başlıklı 13. maddesi hükümlerine yer verildikten sonra,
Mahkemelerince verilen ilk kararın reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden nispi olarak hesaplanarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmının Danıştay Sekizinci Dairesi kararıyla ''...Davacıların bakılan tazminat davasını açtığı tarih itibarıyla İdari Yargılama Usulü Kanununda, dava dilekçesinde belirtilen talep konusu miktarın sonradan ıslah yoluyla değiştirilmesine imkan veren bir düzenleme bulunmadığı, davacıların karşı tarafa reddedilen oran üzerinden vekalet ücreti ödeyecek olmalarının Mahkemeye erişim hakkını engellediği, mahkemelerin yargılama usullerini uygularken bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiği...'' şeklindeki gerekçeyle bozulduğu,
İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun ''Tebligat ve cevap verme'' başlıklı 16/4. maddesinde; ''...Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir...'' düzenlemesine yer verildiği; maddenin yorumundan manevi tazminata ilişkin olarak başta istenen talebin sonradan arttırılabileceğinin anlaşıldığı; bununla birlikte, bu arttırımın her tam yargı davasında mümkün olmadığı; bunun istisnaları olduğu; bu istisnalar arasında süregelen veya sonradan ortaya çıkan maddi olaylara bağlı olarak duyulan manevi zararların olduğu (Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 29/12/1983 tarih ve E:1983/1, K:1983/10 sayılı Kararı, Yargıtay 4. HD. 17/02/2015 tarih ve E:2015/174, K:2015/1612); bunun dışında dava konusu olaydaki gibi durumlarda manevi tazminatın bir bütün olduğundan sonradan arttırılamayacağı; duyulan acı ve üzüntünün karşılığı dava yolu ile belirlenip, karşı tarafa bildirildikten sonra artırılması veya yeni bir dava açılarak istenmesinin mümkün olmadığı; zira manevi tazminatın takdirinde hâkime çok geniş takdir yetkisi verildiği; hâkimin takdir yetkisinin bölünemez olduğu (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü, Altıncı Baskı Cilt:II-2001 sh:1528 vd; Prof. Dr. Ejder Yılmaz, Islah Yoluyla Dava Konusunun Artırılması, Anayasa Mahkemesi’nin 20/07/1999 tarih ve 1/33 sayılı kararının değerlendirilmesi, 11/05/2001 tarihli makale) sh:10 vd; Y.9.H.D. 12.02.1991 tarih ve 10324/2244 sayılı; Aynı Dairenin 26/12/1989 tarih ve 10280/11438 sayılı; 21.H.D. 06/11/1997 tarih ve 7074/7186 sayılı kararı; 4.H.D. 14/05/1998 tarih ve 9223/3428 sayılı içtihatları); dolayısıyla dava tarihinde ıslah müessesesinin düzenlenmemiş olmasının Mahkememizce nispi olarak hesaplanarak hükmedilen vekalet ücretine ilişkin kısmın bozulması için gerekçe oluşturamayacağı; olaydaki manevi çöküntünün süregelen veya sonradan ortaya çıkan maddi olaylara bağlı manevi zararlardan olmadığı; zira davacıların müteveffanın ölümüyle ortaya çıkan elem ve ızdıraplarının davanın başından beri var olduğu; ıslahla manevi tazminat isteminin istisnalar dışında arttırılamayacağı veya sonradan başka bir davayla ileri sürülemeyeceği; nispi vekalet ücretinin aynı oranda davalı idare tarafından davacıya ödeneceği de düşünüldüğünde, davacıların da davayı açarken göze aldığı ve dava sonunda kaybettiği oran üzerinden davalı idareye vekalet ücreti ödemesinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ''Adil Yargılanma Hakkı'' başlıklı 6. maddesinin kapsamında bulunan mahkemeye erişim hakkını engellemediği;
Zira Mahkemelerince yargılama sonunda verilen kararda, ''...Baba ... için 23.044,12 TL, anne ... için 24.948,64 TL maddi tazminatın ödenmesine, fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine; davacıların duyduğu elem, ızdırap ve zararın başka türlü giderim yolunun bulunmaması hususları dikkate alındığında baba için 75.000,00 TL anne için 125.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın görevsiz yargı mercine başvurma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle ödenmesi ile fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10 ve 13. maddeleri uyarınca Tarifenin 3. kısmına göre belirlenen, maddi tazminata ilişkin 5.579,12-TL ve manevi tazminata ilişkin 17.400,00-TL vekalet ücretinin, davalı idareden alınarak davacılara verilmesine...'' şeklinde hüküm kurulduğu; silahların eşitliği ilkesi gereği vekalet ücretinin tek taraf lehine yorumlanamayacağı; dava konusu manevi tazminat isteminin kısmen kabul ve reddedilen miktarları dikkate alınarak davalı idare davacıya hangi oranda vekalet ücreti ödüyorsa Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre davacının da davalı idareye aynı oranda vekalet ücreti ödemesi gerektiği; aksi durumun hakkaniyet ilkesiyle de bağdaşmayacağı; bu nedenlerle Mahkemelerince verilen kararın: ''reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine nispi olarak hükmedilen vekalet ücreti miktarı olan 17.400,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine'' ilişkin kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçeleriyle,
Mahkemelerinin ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının, bozma kararına konu ''reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine nispi olarak hükmedilen vekalet ücreti miktarı olan 17.400,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine,'' ilişkin kısmı yönünden ilk kararda ısrar edilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, ısrar kararında reddedilen manevi tazminat tutarı üzerinden davalı idare lehine yüksek miktarda vekalet ücreti alacağına hükmedildiği, manevi tazminatın kişinin manevi değerinde meydana gelen eksilme ile duyulan acı, üzüntü ve sarsıntının parayla kısmen giderilmesini sağlama amacına yönelik olduğu, somut olay nedeniyle dava açılırken istenen manevi tazminat tutarının yüksek tutulduğu, davanın açıldığı tarih itibarıyla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun'da tam yargı davaları için ıslah kurumunun düzenlenmediği, somut uyuşmazlıkta zarar verici olay gözetildiğinde hem düşük tutarda manevi tazminata hükmedildiği hem de aleyhlerine vekalet ücretine hükmedildiği, bu suretle zarar verici olay nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetin arttırıldığı, maddi durumlarının elverişli olmadığı belirtilerek, ısrar kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile ... İdare Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden davacının yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT :
02/11/2011 tarih ve 28103 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, 659 sayılı Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu İdareleri ve Özel Bütçeli İdarelerde Hukuk Hizmetlerinin Yürütülmesine İlişkin Kanun Hükmünde Kararname'nin "Davalardaki temsilin niteliği ve vekalet ücretine hükmedilmesi ve dağıtımı" başlıklı 14. maddesinin 1. fıkrasında, "Tahkim usulüne tabi olanlar dahil adli ve idari davalar ile icra dairelerinde idarelerin vekili sıfatıyla hukuk birimi amirleri, muhakemat müdürleri, hukuk müşavirleri ve avukatlar tarafından yapılan takip ve duruşmalar için, bu davaların idareler lehine neticelenmesi halinde, bunlar tarafından temsil ve takip edilen dava ve işlerde ilgili mevzuata göre hükmedilmesi gereken tutar üzerinden idareler lehine vekalet ücreti takdir edilir." hükmü yer almaktadır.
Mahkeme kararının verildiği tarihte yürürlükte bulunan 2015 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ''Manevi tazminat davalarında ücret'' başlıklı 10. maddesinde, ''(1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.
(3) Bu davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur.
(4) Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.'' hükmüne; ''Tarifelerin üçüncü kısmına göre ücret'' başlıklı 13. maddesinde ise, ''(1) Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin ikinci kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir.
(2) Ancak, hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.'' düzenlemesine yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta ısrara ilişkin husus, reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden davalı idare lehine hükmedilecek vekalet ücretinin nispi olarak hesaplanıp hesaplanmayacağına ilişkindir.
Öncelikle, ısrar kararında 2019 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine yer verilmiş ise de; uyuşmazlığın esası hakkındaki kararın 2015 yılında verildiği ve 2015 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. 2015 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin yukarıda aktarılan 10. maddesi uyarınca, manevi tazminat istemli davalarda avukatlık ücretinin hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarife'nin üçüncü kısmına göre nispi olarak hesaplanacağı, davanın kısmen reddi durumunda karşı taraf lehine hükmedilecek ücretin davacı vekili lehine hükmedilecek ücreti geçemeyeceği açıktır.
Her ne kadar, Daire kararında mahkemeye erişim hakkının engellendiği gerekçesiyle davacı aleyhine maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği kabul edilmiş ise de, 2015 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 10. maddesinin 2. fıkrası gereğince davalı idare lehine hükmedilen vekalet ücretinin davacı lehine hükmedilen vekalet ücretini geçmeyecek şekilde hesaplandığı gözetildiğinde, somut uyuşmazlıkta mahkemeye erişim hakkının ihlalinden söz edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
Bu itibarla, anılan Tarife'ye uygun bir biçimde davalı idare lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesine yönelik ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin reddine,
2. ... İdare Mahkemesinin temyize konu ... tarih ve E:..., K:... sayılı ısrar kararının, yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,
3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/01/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- ... İdare Mahkemesinin temyize konu ... tarih ve E:..., K:... sayılı kararının Danıştay Sekizinci Dairesinin 30/03/2017 tarih ve E:2016/531, K:2017/2222 sayılı kararında yer alan gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyorum.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi