Hukuk Genel Kurulu 2017/796 E. , 2017/1717 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 05.11.2013 gün ve 2013/561 E., 2013/794 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ile davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 01.07.2014 gün ve 2014/7221 E., 2014/19217 K. sayılı kararı ile;
"…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı idare vekili ile davalılardan ... vd. vekilince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arazi niteliğindeki taşınmaza gelir metodu esas alınarak değer biçilmesinde de bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle davacı idare vekilinin tüm, davalılardan ... vd. vekilinin ise aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. Ancak;
Kamulaştırma Kanununun 25/2 maddesi uyarınca; taşınmaz malikinin, mahkemece verilen tescil kararına kadar, taşınmazda yeni inşaat yapma hakkı bulunmaktadır. 02.08.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6495 sayılı yasa ile Kamulaştırma Kanununun 25. maddesine eklenen fıkra ile “baraj, sulama şebekeleri ve boru hatları, karayolu, demiryolu, liman ve havaalanı gibi gelecek yıllara sari büyük projelerde kamu yararı kararı kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu mahalle ve/veya köy muhtarlığında on beş gün süre ile asılmak suretiyle ilan edilir. Kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedeli, kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmaz” hükmü getirilmiş ise de, bu yasa yürürlük tarihinden sonra alınan kamu yararı kararları için uygulanacağından, taşınmaz üzerindeki yapıların nitelikleride belirlenerek bedeline hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir..."
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili davalıya ait taşımazın Ilısu Barajı ve HES Baraj Gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verildiğini, kamulaştırılacak taşınmazın değerinin belirlenmesi amacıyla uzlaşma komisyonu kurulduğunu ve mülk sahibinin kamulaştırmaya konu taşınmazı pazarlıkla satmak hususunda iradesini bildirmek ve uzlaşma komisyonu ile pazarlık görüşmeleri yapmak üzere davet edildiğini, ancak mülk sahibinin pazarlık görüşmesine katılmadığını, bu nedenle de kamulaştırma işleminin satın alma usulü ile gerçekleşmediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... ve arkadaşları vekili dava konusu taşınmazın değerinin düşük hesaplandığını savunmuştur.
Diğer davalılara dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş; davalılar duruşmaya gelmemişler, esas hakkında bir beyanda da bulunmamışlardır.
Mahkemece dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti amacıyla eldeki davanın açıldığı ve taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi amacıyla keşif yapıldığı, yapılan keşif sırasında dava konusu taşınmazın üzerinde kullanım amacı dışında bina bulunduğunun tespit edildiği, bilirkişi kurulu tarafından taşınmazın çıplak arazi bedeli ile taşınmaz üzerindeki binaların bedellerinin ayrı ayrı hesaplandığı, binanın eksiklerinin bulunduğunun ve 0-1 yaş aralığında olduğunun raporda açıkça yazıldığı, gerek keşif esnasında yapılan gözlem gerekse bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde binanın değerinin kamulaştırma bedelinin hesaplanmasında dikkate alınmasının hakkaniyete uygun olmayacağı, mülkiyet hakkına dayalı olarak bina yapılan taşınmazın köy merkezi yerleşim alanında olmadığı ve taşınmazın tarım arazisi nitelinde olduğu gözetildiğinde taşınmaz üzerine bina yapılmasının aslında kullanım amacını taşımadığı, bunun dışında bilirkişi raporunun ayrıntılı ve denetime açık, bilimsel verilere uygun olduğu, kamulaştırma kriterlerine uyduğu, bu yönüyle hüküm kurmaya elverişli bulunduğu düşünülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı idare vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında taşınmazın dava açıldığı tarihteki durumunun ve değerinin dikkate alınması gerektiği, bir yapının ömrünün asgari 50-60 yıl olduğu düşünüldüğünde taşınmaz malikinin iki üç sene içerisinde sular altında kalacağını bildiği bir yer için fazla bedel almak amacıyla böyle bir yola başvurmuş olabileceği, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 25. maddesinde 6495 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, kamu yararı kararının ilan süresinin bitiminden itibaren, kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedelinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağının ve taşınmazlardaki bu sınırlamanın ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemeyeceği hükmünün eklendiği, idare tarafından baraj inşaatına başlanmasından sonra gerçek kamulaştırma bedelinden çok daha fazla bedel almak amacıyla suiniyetli yapılar yapıldığı ve suiniyetli fidanlar dikildiği, bu yapıların ve fidanların kamulaştırma bedelinin ve kamulaştırma projesinin rantabilitesini olumsuz yönde etkilediği, kanun koyucunun mülkiyet hakkına yaptığı sınırlamanın haricinde kalan kullanımla ilgili olarak 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 1. maddesi uyarınca başta Kanunun genel hükümleri olmak üzere anılan Kanunun 4. maddesiyle birlikte değerlendirme yapma görevinin bulunduğu, mahkeme tarafından da bu doğrultuda değerlendirme yapıldığı, mülkiyet hakkının hak sahibine bu hak elinden çıkana kadar her türlü tasarruf imkanını sunduğu düşünülse dahi, TMK’nın 2. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı dahil olmak üzere herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu, bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeninin korumayacağı, dürüstlük kuralının, hak sahibinin hakkını kullanırken veya borçlarını yerine getirirken dürüst, makul ve orta zekalı bir insandan beklenen hareket tarzına göre davranması olarak tanımlanabileceği, kamulaştırma işlemlerinin kamu yararı gözetilerek ve toplumun tamamının ya da en azından o bölgede yaşayanların yararı düşünülerek yapıldığının ve kamulaştırma işlemleri sırasında yapılan harcamaların milli servet niteliğinde olduğunun unutulmamasının gerektiği, Türkiye İstatistik Kurumu"nun resmi verilerine göre 31.12.2013 tarihi itibariyle Yazlıca Köyü"nün nüfusunun 24, Yokuşbağları Köyü"nün nüfusunun ise 267 olduğu, ancak yapılan yeni yapılara ve yapıların büyüklüğüne bakıldığında köylerde mevcut nüfusun birkaç kat fazlasının yaşamasının gerektiği izleniminin oluştuğu, bu durumun bile başlı başına iyiniyetli olunmadığı kanaatini desteklediği, öyle ki bazı yeni evlerde üst kata çıkmak için merdiven bulunmadığının, bazı evlerde musluklar olduğu halde su tesisatının olmadığının, evlerin iç cephe boyalarının yapılmadığının, tarlaların ortasına içi duvarsız ve sütunsuz çok geniş yapıların inşa edildiğinin gözlemlendiği, netice itibariyle özel hukuktan kaynaklanan hiçbir hakkın dürüstlük kuralına aykırı olarak kullanılamayacağı, dürüstlük kuralının amacının bireyin hatalı tutum ve davranışlarından toplumun geri kalanını korumak olduğu, hâkimin, davranışın dürüstlük kuralına uygun olup olmadığına karar verirken toplumun genel anlayış ve değer yargılarını göz önünde tutmasının gerektiği, kişisel haksız menfaatlerin belli bir hakka dayanan toplumsal menfaatlerden üstün olamayacağı, aksi takdirde toplumun refahının, bireylerin hiçbir hukuki temele dayanmayan kötü niyetli tutumları nedeniyle zarar göreceği, T.C. Anayasası’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkının toplum yararına aykırı olarak kullanılamayacağının düzenlendiği, dolayısıyla gerek keşif esnasındaki mahkeme gözlemi ve çekilen fotoğraflar gerekse de bilirkişi raporlarındaki nitelendirmeler dikkate alınarak çok yeni nitelikteki (5 yıl ve altı yaşlardaki) yapıların değerinin kamulaştırma bedelinin hesabında dikkate alınmasının yerinde olmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir
Direnme kararı davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan yapının değerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
I- Davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekilinin temyizi yönünden;
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce mahkemece verilen ilk kararın davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edildiği, Özel Dairece davacı idarenin temyiz itirazları reddedilerek bir kısım davalılar lehine bozma kararı verildiği, direnme kararının ise aynı şekilde davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edildiği dikkate alındığında, bozma öncesi kararı temyiz eden ve temyiz itirazları reddedilen davacı idarenin direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunup bulunmadığı, bu bağlamda temyiz isteminin reddine karar verilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak görüşülüp, tartışılmıştır.
Bilindiği üzere hukuki yarar, dava şartı olduğu kadar temyiz istemi için de aranan bir şarttır.
Mahkemenin ilk hükmünü temyiz edip, bu istemi Özel Dairece reddedilen taraf yönünden karar kesinleşmiş olmakla, artık bu tarafın direnme kararını temyizde de hukuki yararı bulunmamaktadır.
O hâlde davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
II- Davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyizi yönünden;
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyiz dilekçesinin süresinde olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verildiği, verilen bu karar üzerine bir kısım davalılar vekilinin aynı temyiz dilekçesini yeniden ibraz ettiği dikkate alındığında, bu dilekçenin temyizin reddi kararının temyizi niteliğinde kabul edilip edilemeyeceği hususu ilk ön sorun olarak görüşülüp tartışılmış, Kurul tarafından, verilen ikinci temyiz dilekçesinde temyizin reddi kararının temyiz edildiği yönünde açık bir ifade bulunmasa dahi söz konusu bu dilekçenin, yerel mahkemenin verdiği ek kararın temyizi niteliğinde olduğu, dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı hususu yapılan oylamada oy birliği ile kabul edilmiştir.
İlk ön sorunun aşılmasından sonra bu kez mahkemece; “temyiz başvurusu süresinde olmadığından HMK 432-426/F maddelerine göre temyiz talebinin REDDİNE” dair kararın yerindeliği ikinci ön sorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.
Bilindiği üzere temyiz, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenmiş olan bir kanun yoludur. Aynı Kanunun 432. maddesine göre asliye hukuk mahkemelerince verilecek kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğden itibaren 15 gündür.
Somut olayda bozma sonrası mahkemece verilen direnme kararı 04.08.2015 tarihinde davalı ... ve arkadaşları vekiline tebliğ edilmiş, bir kısım davalılar vekili tarafından direnme kararı 28.08.2015 tarihinde maktu temyiz karar harcı ve temyiz yoluna başvurma harcı yatırılmak suretiyle temyiz edilmiştir.
Mahkemece 01.09.2015 gün ve 2015/351 E. ve 2015/535 K. sayılı ek karar ile temyiz başvurusunun süresinde olmadığı belirtilerek HMK’nın 432-426/F maddelerine göre temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı ... ve arkadaşları vekili daha önce verdiği temyiz dilekçesindeki nedenleri tekrar etmek suretiyle kararı yeniden temyiz etmiştir.
Bu durumda mahkemenin direnme kararının, davalı ... ve arkadaşları vekiline 04.08.2015 tarihinde tebliğ edilmesine karşın temyiz dilekçesinin 15 günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra 28.08.2015 tarihinde verildiği, harcın da aynı tarihte yatırıldığı sabit olup, mevcut bu durum dikkate alındığında yerel mahkemenin temyiz isteminin reddine dair 01.09.2015 gün ve 2015/351 E. ve 2015/535 K. sayılı ek kararı yerindedir.
Açıklanan bu nedenlerle ek karar onanmalıdır.
S O N U Ç: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyiz isteminin reddine, Siirt 2. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 01.09.2015 gün ve 2015/351 Esas ve 2015/535 Karar sayılı ek kararın ONANMASINA, 13.12.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.