Hukuk Genel Kurulu 2017/793 E. , 2017/1716 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 16.06.2014 gün ve 2013/1088 E., 2014/523 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davacı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü vekili ile davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 11.11.2015 gün ve 2015/8938 E.,2015/20247 K. sayılı kararı ile;
(…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın arazi niteliğindeki kabulü ile gelir metoduna göre değer bilçilmesinde ve üzerindeki eski yapılara ise yıpranma payı düşülerek değer tespit edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Bir kısım davalılar vekilinin temyizine gelince;
Kamulaştırma Kanunun 25/2 maddesi uyarınca mahkemece verilen tescil kararı ile mülkiyetin idareye geçeceği, keşif tarihi ve gözlemine göre de taşınmazda bulunan yapıların tamamının 6495 sayılı kanunun yürürlük tarihinden önce inşa edildikleri sabit olup, söz konusu yasa maddesindeki muhdesat bedelinin dikkate alınmayacağına ilişkin hükmün de uygulama yeri olmadığından, taşınmazdaki yapıların tamamının değerinin ödenmesi gerekir. Bu itibarla;
Mahallinde yeniden keşif yapılarak dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan yeni yapıların iç ve dış yapısı bilirkişi marifetiyle incelenip, buna göre elektrik, su, banyo, mutfak vs. gibi bir meskende olması gereken imalatların bulunup, bulunmadığı saptanarak, bulunmadığının belirlenmesi halinde yapı bedelinden eksik imalat oranı indirimi de yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçe ile bir kısım yapının bedeline hükmedilmemesi,
Doğru görülmemiştir...)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili dava konusu taşımazın Ilısu Barajı ve HES Baraj Gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verildiğini, ancak taşınmazın mülkiyetinin kime ait olduğunun tapu kaydından anlaşılamadığını, bu konuda hak sahibi olduğunu iddia eden davalılar tarafından Siirt Kadastro Mahkemesinde dava açıldığını, taşınmazın değerinin belirlenmesi için kıymet takdir komisyonun kurulduğunu ve bedelin komisyon tarafından taktir edildiğini, ancak taşınmazın mülkiyetinin ihtilaflı olması nedeniyle kamulaştırmaya konu taşınmazın pazarlıkla satılması usulünün gerçekleştirilemediğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... ve arkadaşları vekili tespit edilen bedelin yetersiz olduğunu ve taşınmazın gerçek değerini yansıtmadığını savunmuş; davalı ... vekili taşınmazın değerinin çok düşük olduğunu ve bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan rapordaki değerin taşınmazın gerçek değerinin çok altında bulunduğunu ifade etmiş; davalı ... vekili ise taşınmazın gerçek değerinin belirlenmesi amacıyla yeniden rapor alınması gerektiğini açıklamıştır.
Diğer davalılara dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilmiş; davalılar duruşmaya gelmemişler, esas hakkında bir beyanda da bulunmamışlardır.
Mahkemece 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu"nun 25. maddesinde 02.08.2013 tarihinde yapılan değişiklik ile kamu yararı kararının ilanından sonra taşınmaz üzerinde yapılacak sabit tesisler ile dikilecek ağaç değerinin bedel tespiti davasında dikkate alınmayacağının Kanun hükmü haline geldiği, madde gerekçesine bakıldığında düzenlemenin amacının kamulaştırmanın öğrenilmesinden sonra kamulaştırılacak alanda kalan taşınmaz üzerinde yapı ve sabit tesis yapılmak suretiyle haksız kazanç elde edilmesinin önüne geçmek olduğu, dava tarihi itibariyle anılan düzenlemenin yapılmamış olduğu iddia edilse dahi haksız kazanımların koruma görmeyeceğinin hukukun bilinen ilkeleri arasında yer aldığının Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesi ile BK"nın 77. ve devamı maddelerindeki düzenlemelerden anlaşılacağı, kamulaştırılacak taşınmazla ilgili davacı idare tarafından düzenlenen kıymet takdir raporundaki taşınmaz bilgileri ile yargılama sırasında aldırılan bilirkişi raporundaki taşınmaz bilgilerinin birbirini tutmadığı, keşif sırasında taşınmaz üzerinde kıymet takdir raporunda yer almayan yeni yapıların ve fidanların bulunduğunun gözlemlendiği, kamulaştırma kararı alınan ve kısa süre sonra terk edileceği bilinen bir alana yeni yapıların inşa edilmesinin ve fidan dikilmesinin olağan bir durum olmadığı ve söz konusu davranışın, taşınmazın kamulaştırma bedeline etkili olması amacıyla yapılan bir inşa faaliyeti olarak kabul edilmesinin gerektiği, yapıların ebadı, köydeki ve hanedeki nüfus sayısı ile yeni yapıların sayı ve alan bakımından uyumsuzluğu, adres kayıt bilgilerine göre taşınmaz maliklerinin büyük kısmının Siirt dışında yaşamaları nedeniyle konut ihtiyaçlarının bulunmaması ve yapıların kısa sürede yapımına başlanıp bitirilmiş olmasının da bu yargıyı desteklediği, bu yönüyle kıymet taktir raporundan sonra ve keşiften önceki bir zamanda yapıldığı anlaşılan yeni yapıların ve dikilen fidanların değerinin toplam bedele dahil edilmesinin dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı ve taşınmaz malikleri lehine haksız bir kazanç oluşturacağı gerekçesiyle yapı ve fidan için belirlenen miktarlar çıkarıldıktan sonra belirlenen bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı idare vekili ve davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel mahkemece TMK’nın 2. maddesine göre herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorunda olduğu ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni tarafından korunmayacağı, aynı Kanunun 683. maddesine göre de bir şeye malik olan kimsenin, hukuk düzeninin sınırları içinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahip olduğu, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 25. maddesine göre büyük projelerde kamu yararı kararının, kamulaştırılacak taşınmazların bulunduğu mahalle ve/veya köy muhtarlığında onbeş gün süre ile asılmak suretiyle ilan edileceğinin özellikle ifade edildiği, ilan süresinin bitiminden itibaren kamulaştırılacak taşınmazlar üzerine yapılan sabit tesisler ile dikilen ağaçların bedelinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınmayacağı, taşınmazlardaki bu sınırlamanın ilan tarihinin bitiminden itibaren beş yılı geçemeyeceği, bu durumda taşınmaz sahibinin kamulaştırma projelerinde ilan süresinin bitimine kadar tasarruf hakkına sahip olacağı, ancak malikin taşınmazın kullanım amacına ve niteliğine aykırı şekilde üçüncü kişiye zarar verme veya sadece daha fazla kamulaştırma bedeli alma gayesiyle hareket etmesi durumunda TMK’nın 2. maddesinin devreye gireceği, kamulaştırma işleminin toplumun menfaati için yapıldığı ve bedelinin tüm vatandaşlardan toplanan vergilerle ödendiği, taşınmaz malikinin ihtiyacı olmadığı halde sırf daha fazla kamulaştırma bedeli almak için kullanıma elverişsiz, fen ve teknik kurallara aykırı olan ve kullanılmayacak mahiyette yapı inşa etmesinin makul bir hareket olarak düşünülmesinin doğru olmayacağı, taşınmaz üzerinde ev yapılması halinde evin kullanım amacına uygun büyüklükte, depreme dayanıklı, su ve elektrik tesisatı olan, yeterli oda sayısı bulunan bir şekilde inşa edilmesinin gerekeceği, ancak somut olayda yapıların hem proje olarak hem de güvenlik açısından bu şartları taşımadığı, kişinin, yaptığı binada en azından asgari dayanımı sağlayacak ve içinde güvenle oturabileceği bir inşa faaliyetinde bulunmasının gerektiği, bu şekilde yapılmayan söz konusu yapıların hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olduğu ve bu yönüyle taşınmaz üzerinde bulunan yapılara bedel verilmesinin uygun olmadığı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemiyle açılan eldeki davada taşınmaz üzerinde bulunan yapının değerinin kamulaştırma bedelinin tespitinde dikkate alınıp alınmayacağı, burada varılacak sonuca göre yapının bedelinin tespiti için bir meskende olması gereken tüm unsurların bulunup bulunmadığı ve eksik imalat olup olmadığı, eksik imalat var ise oranı ile yapı sınıfı yönünden araştırma yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce davalı ... ve arkadaşları vekilinin temyiz dilekçesinin süresinde olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verildiği, verilen bu karar üzerine bir kısım davalılar vekilinin aynı temyiz dilekçesini yeniden ibraz ettiği dikkate alındığında, bu dilekçenin temyizin reddi kararının temyizi niteliğinde kabul edilip edilemeyeceği hususu ilk ön sorun olarak görüşülüp tartışılmış, Kurul tarafından, verilen ikinci temyiz dilekçesinde temyizin reddi kararının temyiz edildiği yönünde açık bir ifade bulunmasa dahi söz konusu bu dilekçenin, yerel mahkemenin verdiği ek kararın temyizi niteliğinde olduğu, dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı hususu yapılan oylamada oybirliği ile kabul edilmiştir.
İlk ön sorunun aşılmasından sonra bu kez mahkemece; “temyiz başvurusu SÜRESİNDE OLMADIĞINDAN HUMK"nın 432-426/F maddelerine göre temyiz talebinin REDDİNE” dair kararın yerindeliği ikinci ön sorun olarak ele alınıp, incelenmiştir.
Bilindiği üzere temyiz, mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenmiş olan bir kanun yoludur. Aynı Kanunun 432. maddesine göre asliye hukuk mahkemelerince verilecek kararlara karşı temyiz süresi tefhim veya tebliğden itibaren 15 gündür.
Somut olayda bozma kararı sonrası mahkemece verilen direnme kararı 18.05.2016 tarihinde davalı ... ve arkadaşları vekiline tebliğ edilmiş, bir kısım davalılar vekili tarafından direnme kararı 14.06.2016 havale tarihli dilekçe ile temyiz edilmiştir.
Mahkemece, 16.06.2016 gün ve 2016/43 E. ve 2016/160 K. sayılı ek karar ile temyiz başvurusunun süresinde olmadığı belirtilerek HMK 432-426/F maddelerine göre temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı ... ve arkadaşları vekili daha önce verdiği temyiz dilekçesindeki nedenleri tekrar etmek suretiyle kararı yeniden temyiz etmiştir.
Bu durumda mahkemenin direnme kararının, davalı ... ve arkadaşları vekiline 18.05.2016 tarihinde tebliğ edilmesine karşın temyiz dilekçesinin 15 günlük yasal temyiz süresi geçirildikten sonra 14.06.2016 tarihinde (havale tarihi) verildiği sabit olup, mevcut bu durum dikkate alındığında yerel mahkemenin temyiz isteminin reddine dair verdiği 16.06.2016 gün ve 2016/43 E. ve 2016/160 K sayılı ek kararı yerindedir.
Açıklanan bu nedenlerle ek karar onanmalıdır.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle ... ve arkadaşları vekilinin temyiz isteminin reddine, Siirt 1. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 16.06.2016 gün ve 2016/43 Esas ve 2016/160 Karar sayılı ek kararın ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 13.12.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.