Ceza Genel Kurulu 2016/1056 E. , 2020/91 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi :1. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 26-322
Sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanığın eyleminin olası kastla yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nın 86/1, 21/2, 86/3-e, 87/1-d-son, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.09.2013 tarihli ve 26-322 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.10.2015 tarih ve 319-5013 sayı ile olası kasta ilişkin kanun maddesinin uygulanma sırası yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.05.2016 tarih ve 421224 sayı ile;
"...Sanık ..."ın, maktulü hedef alarak yaptığı bir el ateş sonucu başından isabet alan maktulün öldüğü, kendi arkadaşı olan..."ın ise yaralandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Mahkemece yapılan uygulamada, gerçekleştirilen hareket tek fiil kabul edilmeyip sanık ... kasten öldürme suçunun yanı sıra olası kastla yaralama suçundan da sorumlu tutularak cezalandırılmıştır. Kanaatimizce bir fiil ile birden farklı suçun oluşumuna sebebiyet veren sanık hakkında 5237 sayılı TCK"nın 44. maddesi delaletiyle meydana gelen suçların en ağırından yani kasten öldürmeden ceza verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, gerçek içtima kuralları uygulanarak ayrıca olası kastla yaralama suçundan da ceza verilerek fazla ceza tayini nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde düzeltilerek onanmasının yasaya aykırı olduğu,” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 15.06.2016 tarih, 3973-3115 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanıklar ... ve ... hakkında maktul..."na yönelik kasten öldürme suçuna yardımdan verilen beraat hükümleri temyiz edilmeksizin, sanık ... hakkında maktul...’na yönelik kasten öldürme, mağdur ..."a yönelik kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun"a muhalefet etme suçlarından, sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında maktul..."na yönelik kasten öldürme suçuna yardım; sanık ... hakkında mağdur ..."a yönelik kasten yaralama suçlarından verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece onanmak; sanık ... hakkında maktul..."na yönelik kasten öldürme suçuna yardımdan kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında mağdur ..."e yönelik olası kastla yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; inceleme dışı davanın maktulü...’nu öldürme kastıyla tabancayla bir el ateş eden sanığın, maktulün ölümüne neden olan aynı atışla mağdur ..."i de yaraladığı olayda, 5237 sayılı TCK"nın 44. maddesi gereğince fikri içtima şartlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulmasının, savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ... ve müdafisi, inceleme dışı sanıklar ..., ..., ... ve müdafileri ile katılanlar ... ve ... ile vekilllerinin hazır bulunduğu 19.09.2013 tarihli oturumda, katılanlar ve vekilleri ile sanıklar ve müdafilerinden Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasına karşı diyeceklerinin sorulduğu, sonra hazır bulunan sanık ..., inceleme dışı sanıklar ..., ... ve ... ile hazır bulunmayan inceleme dışı sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafilerinden son sözlerinin sorulduğu, hazır bulunan sanık ...’e son söz hakkı tanınmadan duruşmaya son verilip hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK"nın 251. maddesine benzer hükümler içeren 5271 sayılı CMK"nın "Delillerin tartışılması" başlıklı 216. maddesinin üçüncü fıkrasında; "Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir" düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm uyarınca katılmış olduğu takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli haklarından biri de savunma hakkı olup, hazır bulunduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulması, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun birçok kararında açıkça belirtildiği üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili olan son sözün sanığa ait bulunduğuna ilişkin usul kuralı emredici nitelikte olup bu kurala uyulmaması kanuna mutlak aykırılık oluşturmaktadır.
Bununla birlikte, yürürlükten kaldırılmış bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 251. maddesinin son fıkrasındaki; “Sanık namına müdafii tarafından müdafaada bulunulsa dahi müdafaaya ilave edecek bir şeyi olup olmadığı sanığa sorulur.” şeklindeki düzenlemenin yeni usul kanununda yer almamasının nedeni, aynı yöntemin yeni yasada kabul edilmemesi değil, 216. maddenin son fıkrasındaki “Hükümden önce son söz hazır bulunan sanığa verilir” ibaresinin bu anlamı da kapsamasıdır.
Temyiz mercisince verilen bozma kararından sonra ilk derece mahkemeleri tarafından yargılamaya devam olunduğunda, dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken "son sözün sanığa verilmesi" kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamalarda da "kamu davasının kesintisizliği ve sürekliliği" ilkesinin doğal bir sonucu olarak aynen geçerli olacaktır. Kovuşturmanın sona erdirilip hükmün tesis ve tefhimine geçilmesinden önce son söz alan tarafın sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken "son sözün sanığa verilmesi" kuralına uyulmaması hâli, gerek "savunma hakkının sınırlandırılamayacağı" ilkesine, gerekse CMK"nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına açık aykırılık teşkil edecek ve bu durum, temyiz incelemesi aşamasında hükmün esasına geçilmeden önce bozma nedeni kabul edilecektir.
Öğretide; "Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi, hukuka kesin aykırılık ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır." (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul 2014, s. 1484.); "Hüküm safhasına geçmeden önce son söz hazır olan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin gereği olarak düzenlenmiş, uyulması zorunlu ve emredici bir hükümdür. Son sözün sanığa verilmesi bozmadan sonraki yargılamada da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır." (Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, cilt: 2, s. 146–149.) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, hükmün tesis ve tefhim edildiği duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel Mahkemece hükmün tefhim edildiği oturumda sanık ... ve müdafisi, inceleme dışı sanıklar ..., ..., ... ve müdafileri ile katılanlar ... ve ... ile vekillerinin dinlenildiği, hazır bulunan sanık ..., inceleme dışı sanıklar ..., ... ve ... ile hazır bulunmayan inceleme dışı sanıklar ..., ..., ... ve ... müdafilerinden son sözlerinin sorulduğu anlaşılan dosyada; hazır bulunan sanık ...’e yeniden zorunlu hâle gelen son söz hakkı tanınmadan yargılama bitirilerek hükmün tesis ve tefhim edilmesi, CMK"nın 216. maddesinin 3. fıkrasına açıkça aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle, sanık ... hakkında mağdur ..."e yönelik olası kastla yaralama suçundan Yerel Mahkemece verilen hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 21.10.2015 tarihli ve 319-5013 sayılı düzelterek onama kararının sanık ..."in mağdur ..."e yönelik olası kastla yaralama suçundan verilen hüküm yönünden KALDIRILMASINA,
3- Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.09.2013 tarihli ve 26-322 sayılı; sanık ..."in mağdur ..."e yönelik olası kastla yaralama suçundan kurulan hükmünün hükümden önce son sözün hazır bulunan sanık ..."e verilmemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 13.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.