Esas No: 2018/3837
Karar No: 2018/13474
Karar Tarihi: 05.07.2018
a ilişkin olarak; - Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/3837 Esas 2018/13474 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Basit yaralama ve tehdit suçlarından sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-e, 106/1, 43/2, 62 ve 52/1. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası ve 3.740,00 Türk lirası adlî para cezaları ile, sanık ...’ın anılan kanunun 86/2, 86/3-e, 62 ve 52/1. maddeleri gereğince 2 kez 2.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 28/05/2018 gün ve 94660652-105-25-1762-2014-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04/06/2018 gün ve 2018/47933 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/02/2009 tarihli ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında yer alan, “Kesinleşmiş hükümlerde, 647 sayılı Yasa"nın 4 ve 6 veya 5271 sayılı Yasanın 50 ya da 51. maddelerinin uygulanıp, uygulanmamasının …, eski yasa döneminde işlenip, adlî sicilden silinme koşulları oluşmuş olan mahkûmiyetler ile ertelenmiş ve vaki olmamış sayılmasına karar verilen mahkûmiyetlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacağı,” şeklindeki açıklama karşısında, sanık ...’ın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi yönündeki talebi üzerine, mahkemesince sanığın hukukî yararı göz önüne alınarak, bu hususta bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
2-Sanık ... hakkında 5237 sayılı Kanun"un 86/2 ve 86/3-e maddelerine göre belirlenen 180 gün adlî para cezasından aynı Kanun"un 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak bulunacak 120 gün adlî para cezasının ise 52. madde gereğince bir gün karşılığı 20,00 Türk lirası üzerinden hesap edilmek suretiyle, sonuç ceza olarak 3.000,00 Türk lirası adlî para cezasına hükmedilmesi yerine, 2.000,00 Türk lirası adlî para cezasına hükmedilmek suretiyle eksik ceza tayininde,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I- Olay:
Basit yaralama ve tehdit suçlarından sanık ...’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 86/3-e, 106/1, 43/2, 62 ve 52/1. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası ve 3.740,00 Türk lirası adlî para cezaları ile, sanık ...’ın anılan kanunun 86/2, 86/3-e, 62 ve 52/1. maddeleri gereğince 2 kez 2.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararının,
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03/02/2009 tarihli ve 2008/11-250 esas, 2009/13 sayılı kararında yer alan, “Kesinleşmiş hükümlerde, 647 sayılı Yasa"nın 4 ve 6 veya 5271 sayılı Yasanın 50 ya da 51. maddelerinin uygulanıp, uygulanmamasının …, eski yasa döneminde işlenip, adlî sicilden silinme koşulları oluşmuş olan mahkûmiyetler ile ertelenmiş ve vaki olmamış sayılmasına karar verilen mahkûmiyetlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yasal engel oluşturmayacağı,” şeklindeki açıklama karşısında, sanık ...’ın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi yönündeki talebi üzerine, mahkemesince sanığın hukukî yararı göz önüne alınarak, bu hususta bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar vermesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
2-Sanık ... hakkında 5237 sayılı Kanun"un 86/2 ve 86/3-e maddelerine göre belirlenen 180 gün adlî para cezasından aynı Kanun"un 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak bulunacak 120 gün adlî para cezasının ise 52. madde gereğince bir gün karşılığı 20,00 Türk lirası üzerinden hesap edilmek suretiyle, sonuç ceza olarak 3.000,00 Türk lirası adlî para cezasına hükmedilmesi yerine, 2.000,00 Türk lirası adlî para cezasına hükmedilmek suretiyle eksik ceza tayininde,
İsabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık ...hakkında basit yaralama ve tehdit suçlarından kurulan hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair kararın gerekçesinin yasal olup olmadığının, basit yaralama suçundan sanık ... hakkında kurulan hükümlerde hesap hatası yapılıp yapılmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.12.2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK"nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
1412 sayılı CMUK’nun 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtayca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 15.03.2016 tarihli ve 2014/12-482 esas, 2016/125 sayılı kararında da belirtildiği üzere, Hükümdeki isim, yaş vb. bilgilerin yanlış yazılmasından kaynaklanan maddi (yazım) hataları aleyhte değiştirme yasağı kapsamında olmadığından Yargıtay"ca düzeltilebileceği aşikardır. Kanun maddesinin yanlış yorumlanmasının söz konusu olduğu, hâkimin takdirine bağlı ve bilinçli uygulamalardaki hata ve aykırılıkların yani uygulama hatalarının aleyhte değiştirme yasağı kapsamında kalacağı, suç tarihi, sanığın ismi, yaşı vb. şekildeki yazım hatalarının ise bu yasak kapsamında değerlendirilemeyeceği konusunda da tereddüt bulunmamaktadır. Hesap hatalarının ise bu yasak kapsamında kalıp kalmadığı konusunun, hesap hatasının sonuç cezaya etkisi gözetilerek çözümlenmesi gerekmektedir. Çünkü 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 326. maddesinin son fıkrası uyarınca sınırlı biçimde uygulanabilecek olan "cezayı aleyhe bozma veya düzeltme yasağı"nın konusunu temel ceza ya da indirim-artırım sırasındaki ara ceza miktarı değil sonuç ceza oluşturmaktadır. Bu bağlamda, cezanın belirlenmesi aşamasında artırım ya da indirim yapılırken hesap veya yazım hatası yapılıp bir sonraki hesaplamanın yapıldığı ya da sonuç cezanın açıklandığı fıkrada bu hatadan dönülerek doğru sonuca ulaşılmış, dolayısıyla aradaki hesap ya da yazım hatası sonuca etkili olmamış ise, yapılan hesap ya da yazım hatası "cezayı aleyhe bozma veya düzeltme yasağı" kapsamında kalmayacak, aksi halde, yani yapılan hesap ya da yazım hatası, sanığın daha az ceza almasına yol açacak şekilde sonuç cezanın belirlenmesine yol
açmış ve hüküm bu sonuç üzerine kurulmuş ise, hatalı da olsa açıklanan ve hükmedilen bu ceza miktarı anılan kurala konu olacaktır. Aleyhe temyiz bulunmadığı halde sonuç cezanın hesap hatası, yazım hatası denilerek düzeltilmesi veya kazanılmış hak saklı tutulmadan bozmaya konu edilmesi 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 326/4. maddesindeki amir kurala aykırı olacaktır.
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK"nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.
Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle "sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanan 6545 sayılı Kanun"un 72. maddesiyle "Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez" cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK"nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
c- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
d- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
e- Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re"sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.
Somut olayda; suç tarihi nazara alındığında sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması ve sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması koşulları aranmayacaktır.
İncelenen dosyada;
Sanık ...hakkında 25/04/2010 tarihli tehdit ve basit yaralama, sanık ... hakkında da aynı olay sırasındaki basit yaralama suçlarından cezalandırılmaları talebiyle kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararıyla sanık ...’ın, TCK"nın 86/2, 86/3-e, 62, 52, 106/1, 43/2, 62, 50/1-a ve 52. maddeleri gereğince sırasıyla 3.000,00 Türk lirası ve 3.740,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, sanığın kasıtlı suçlardan mahkumiyeti bulunduğu ve kişilik özellikleri göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkemede olumlu kanaate varılmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği, sanık ...’ın ise TCK"nın 86/2, 86/3-e, 62 ve 52. maddeleri gereğince 2 kez 2.000,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmalarına hükmolunduğu, hükümlerin taraflara yöntemince tebliğ edildiği, her iki sanık hakkında basit yaralama suçlarından tayin olunan cezaların tür ve miktarı itibariyle hükümlerin kesin nitelikte olduğu, sanık ...hakkında tehdit suçundan kurulan hükmün ise o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edildiği ve Dairemizin 15/05/217 tarihli ve 2015/27593 esas, 2017/14465 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verildiği, bozma üzerine bu suç yönünden dosyanın Tekman Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/49 esas sırasına kaydedildiği, sanık ..."in adli sicil kaydının incelenmesinde; Tekman Sulh Ceza Mahkemesince 15/05/1996 tarihinde 765 sayılı Ceza Kanununun 466/2, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4 ve 6. maddeleri uyarınca verilen 250000 Türk lirası adli para cezasının yer aldığı, ilamın 01/05/1997 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
1- Sanık ...hakkında tehdit suçundan kurulan hüküm yönünden,
Yukarıda açıklandığı üzere, sanık ..."in tehdit suçundan cezalandırılmasına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararının, Dairemizin 15/05/217 tarihli ve 2015/27593 esas, 2017/14465 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verildiği, bozma üzerine bu suç yönünden dosyanın Tekman Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/49 esas sırasına kaydedildiği, bu suretle de kanun yararına bozmanın ön koşulu olan istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşme şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, tehdit suçundan sanık ..."in cezalandırılmasına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Sanık ...hakkında basit yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden,
Sanığın TCK"nın 86/2, 86/3-e, 62 ve 52. maddeleri gereğince 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına dair hüküm kurulmuş, hüküm fıkrasında sanığın kasıtlı suçlardan mahkumiyeti bulunduğu ve kişilik özellikleri göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda mahkemede olumlu kanaate varılmadığı gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmiştir. Hükmün gerekçesinde ise sanığın adli sicil kaydı incelendiğinde kasıtlı suçlardan mahkumiyeti bulunması sebebiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine yer olmadığına karar verildiği belirtilmiştir.
Mahkeme tarafından hüküm fıkrasında, CMK"nın 231. maddesinin altıncı fıkrasının b bendinde düzenlenen "kişilik özellikleri" hususu değerlendirilerek sanığın yeniden suç işlemeyeceği konusunda olumlu kanaate varılmaması nedeniyle anılan kurumun uygulanmaması tercih edilmiştir. Mahkeme, önceki sabıka kaydına dayanmayıp sanığın kişilik özelliklerini nazara alarak somutlaştırarak yaptığı değerlendirmede diğer bireyselleştirme nedenleriyle de çelişki oluşturmamıştır. Mahkeme sanık hakkındaki takdirini hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı yönünde kullanmıştır. Kanun yararına bozma yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacaktır. Bu açıklamalar karşısında; sanık ...hakkında basit yaralama suçundan cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararında isabetsizlik bulunmamaktadır.
3- Sanık ... hakkında basit yaralama suçundan kurulan hükümler yönünden,
Sanık hakkında TCK"nın 86/2 ve 86/3-e. maddelerine göre belirlenen 180 gün adlî para cezalarında, aynı Kanun"un 62/1. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılırken cezalar 150 gün adli para cezası yerine 120 gün adlî para cezası olarak eksik belirlenmiş, buna bağlı olarak da TCK"nın 52. maddesi gereğince bir gün karşılığı 20,00 Türk lirası üzerinden adli para cezasına çevrilirken sonuç cezalar, 3.000,00 Türk lirası adlî para cezası yerine, 2.000,00 Türk lirası adlî para cezası olarak eksik belirlenmiştir. Bu hatalı cezaların düzeltilmesi gerekmekle birlikte düzeltme neticesinde belirlenecek yeni ceza, sanık aleyhine sonuç doğuramayacak ve infazın daha önce hatalı biçimde belirlenip bu şekliyle kesinleşen cezalar üzerinden yapılması gerekecektir.
IV- Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
A- Sanık ...hakkında tehdit suçundan kurulan hüküm yönünden,
Kanun yararına bozmanın ön koşulu olan istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşme şartının gerçekleşmediği anlaşıldığından, tehdit suçundan sanığın cezalandırılmasına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararına yönelik, kanun yararına bozma istemine ilişkin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK"nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
B- Sanık ...hakkında basit yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden,
Mahkemenin sanık hakkındaki takdirini hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığı yönünde kullandığının, kanun yararına bozma yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvuruların kanun yararına bozma konusu yapılamayacağının anlaşılması karşısında; kasten yaralama suçundan sanığın cezalandırılmasına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kararına yönelik, kanun yararına bozma istemine ilişkin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görülmediğinden bozma isteminin, CMK"nın 309. maddesi gereğince REDDİNE,
C- Sanık ... hakkında basit yaralama suçundan kurulan hükümler yönünden,
1-Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedeni yerinde görüldüğünden, kasten yaralama suçlarından sanığın cezalandırılmasına dair Tekman (kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 17/01/2014 tarihli ve 2010/283 esas, 2014/3 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Yargılamanın tekrarlanması yasağı nazara alınarak,
a- Hükümlerde yer alan TCK"nın 62. maddesinin uygulanmasına dair fıkralardaki "100" ibaresinin "150" olarak düzeltilmesine,
b- Hükümlerde yer alan TCK"nın 52. maddesinin uygulanmasına dair fıkralardaki "100" ibaresinin "150", "2.000,00 TL" ibaresinin "3.000,00 Türk lirası" olarak düzeltilmesine,
c- Hükümlerde yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına,
d- Bozma kararı sanık aleyhine sonuç doğuramayacağından, infazın bozulan hükümlerdeki 2.000,00 Türk lirası adli para cezası üzerinden yapılmasına, 05/07/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.