10. Hukuk Dairesi 2016/13308 E. , 2016/13622 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, davalı işyerinde 04.10.1993-19.03.2004 tarihleri arasında bildirilmeyen sürelerde çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, ilâmında belirtildiği şekilde, davalı şirket yönünden davanın husumetten reddine, diğer davalılar yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalılardan işveren ...Konfeksiyon ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, davalı işverenlere ait işyerinde 04.10.1993-19.03.2004 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak gerçekleşen ve Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitini talep etmiş, mahkemece, davacının 04.10.1993-31.12.1999 tarihleri arasında bildirilmeyen sürelerde çalıştığının tespitine karar verilerek istem kısmen hüküm altına alınmış ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görünmemektedir.
Uyuşmazlık; davacının davalı işyerinde talep konusu dönemde kesintisiz olarak fiilen çalışıp çalışmadığı noktasındadır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/21 - 43 E., 2003/97 K. ve 26.02.2003 tarihli kararında ayrıntıları açıklandığı üzere; kural olarak işe giriş bildirgeleri ve ücret ödeme bordroları sigortalının imzasını içermelidir. Sigortalı, anılan belgeleri hile, hata veya manevi baskı altında imzaladığını ileri sürmemiş veya imzanın kendisine ait olmadığını ya da kesintisiz çalıştığını söylememiş ise, birden fazla işe giriş bildirgesinin varlığı sigortalının o işyerinde kesintili çalıştığına karine oluşturur. Bu karinenin, aksinin, ancak, eş değer de delillerle kanıtlanması gerekmekte olup tanık sözlerine değer verilemez.
Mahkemece yapılacak iş, davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle çalışma süresinin belirlenebilmesi amacıyla; davacıya ait 04.10.1993, 01.10.1994 ve 01.11.1996 tarihli işe giriş bildirgelerindeki imzaların davacıya aidiyeti inkar edilenleri belirlenerek yöntemince imza incelemesi yaptırılmalı, imzanın aidiyeti davacı tarafından kabul edilenler ile inkar edilip de aidiyeti ehil bilirkişi incelemesiyle saptananlardan yine davacı tarafından hata-hile-ikrah durumu iddia ve ispat edilemeyenler bakımından, işbu yazılı belgelerin aksi eşdeğerde delillerle kanıtlanması için davacıya delilleri sorulmalı, aksi durumda yazılı belgelerin aksinin ancak eşdeğerde delillerle kanıtlanabileceği gözetilmeli, dava dönemine ilişkin davalı işyeri dönem bordrolarında çalışması görünen ve uyuşmazlığa konu dönemi kapsar şekilde çalışması bulunan tanıklardan kanaat edinmeye yetecek kadarı re’sen belirlenerek beyanlarına başvurulmalı, tanıkların beyanları arasında çelişki oluşursa bu çelişki giderilmeli, böylece uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde karar verilmesi usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalılardan ...Konfeksiyon ve ... vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ...-Mentaç Konfeksiyon"a iadesine, 10.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.