19. Ceza Dairesi 2021/6586 E. , 2021/5052 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5941 Sayılı Kanuna Aykırılık
HÜKÜM : Beraat
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık hakkında, 01.08.2011 tarihli iddianame ile 5941 sayılı Kanun"a aykırılık suçundan açılan kamu davasında; yerel mahkemece 09.04.2012 tarihinde kurulan hükümde, sanığın işlediği eylem karşılığında uygulanması istenen 5941 sayılı Kanun"un 5/1. maddesinin 03.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6273 sayılı Kanun"la değiştirildiği ve artık çekin karşılıksız çıkmasına sebebiyet verme eyleminin suç olmaktan çıkartıldığı gerekçesiyle, 5237 sayılı Kanun"un 7. maddesi gereği "lehe kanun" değerlendirmesi yapılarak, sanık hakkında açılan kamu davasında "beraat" hükmü kurulmaksızın sanığın çek düzenleme ve çek hesabı açmaktan yasaklanmasına itiraz yolu açık olmak üzere karar verilmiş ve karar temyiz veya itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.
Çek düzenleme ve çek hesabı açmaktan yasaklanmasına dair kararın, kanun yoluna gidilmeksizin kesinleştiği, ancak sonradan yapılan araştırmada sanığın çek hesabı sahibi olmadığının ve idari tedbir kararının da muhatabı olamayacağının anlaşılması üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca sanık lehine kanun yararına bozma olağanüstü kanun yoluna başvurulduğu, Dairemiz 12.11.2015 tarihli, 2015/8961 E. 2015/7066 K. sayılı kararıyla kanun yararına bozma başvurusunun kabulüne ve kararın CMK"nin 309/4-d maddesi gereği bozulmasına yasaklama kararının tüm hüküm ve sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasına karar vermiştir.
Yerel Mahkemece, Dairemizin bozma ilamı üzerine aynı dava dosyasının yeninden esas numarası verilip incelenmesi üzerine, bu kez temyize konu 08.04.2016 tarihli hükümle; daha önceden düzenlenen iddianame ile sanık aleyhine açılan kamu davasında, CMK"nin 223. maddesi uyarınca bir karar verilmediği gözetilerek, sanığın üzerine atılı eylemin suç olmaktan çıkarılması sebebiyle, 5237 sayılı Kanun"un 7. maddesi gereğince "lehe kanun" değerlendirmesi yapılmak suretiyle açılan kamu davasında sanığın beraatine karar verilmesi ve bu hükme karşı katılanın temyiz kanun yoluna başvurmuş olduğunun anlaşılması karşısında;
Temyiz incelemesine geçilmeden önce, yerel mahkemece kurulan 11.04.2016 tarihli "beraat" hükmünün temyize tabi olup olmadığının kısaca değerlendirilmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK"nin 7/2. maddesi;
"...(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur..."
5271 sayılı CMK"nin 223/2. maddesi;
"(2) Beraat kararı;
a) Yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmamış olması,
b) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmediğinin sabit olması,
c) Yüklenen suç açısından failin kast veya taksirinin bulunmaması,
d) Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması,
e) Yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması,
Hallerinde verilir."
5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 27/7. maddesi;
"...(7) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) Kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idarî yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idarî yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir." hükmünü amirdir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 21.01.2014 tarihli, 2012/3-1516 E. 2014/21 K. sayılı ve 04.02.2014 tarihli, 2012/3-1517 E. 2014/36 K. sayılı kararlarında;
"...Bu düzenlemeye göre kovuşturma safhasında, kovuşturma konusu fiilin suç oluşturmayıp, kabahat sayıldığının anlaşılması halinde, idari yaptırım kararı verilmesi için dosyanın ilgili kamu kurum yada kuruluşuna gönderilmesi yerine davayı gören mahkemece idari yaptırım kararı verilecektir. Bu halde mahkemece, açılan kamu davası dolayısıyla yürütülmekte olan kovuşturma konusu fiilin suç oluşturmadığı gerekçesiyle hükmolunacak beraat kararıyla sonuçlandırılması ve idari yaptırıma karar verilmesi gerekecek ve bu uygulama 5326 sayılı Kanunun 27. maddesi, 5237 sayılı TCK ve 5271 sayılı CMK"nun sistematiği birlikte değerlendiğinde hükmün karıştırılması niteliğinde olmayacaktır..."
İfadelerinde oluşan gerekçede belirtildiği üzere; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu"nun 27/7. maddesi içeriğinden, hakkında düzenlenen iddianame ile kamu davası açılan bir sanığın üzerine atılı fiilin, kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde; mahkemece açılan davanın beraatle sonuçlandırılması ve idari yaptırıma karar verilmesi gerektiği açıkça içtihat edilmiştir.
Sanığın işlediği iddia edilen eylemin, işlendiği tarihte suç değil de kabahat oluşturduğunun anlaşılması ile işlendiği tarihten sonra suç olmaktan çıkartılıp kabahate dönüştürülmesi birbirinden farklı kavramlardır. Ancak her iki durumda da, davayı gören mahkemece eylemin hukuki niteliğine dair yapılacak değerlendirme (vasıflandırma), hüküm tarihinde gerçekleştirilecektir. Dolayısıyla her iki halde de mahkemece açılan kamu davasında, sanığın eyleminin işlendiği tarihte Kanun"da suç olarak tanımlanmadığı veya daha sonradan Kanun"da suç olarak tanımlanmaktan çıkartılması nedeniyle CMK"nın 223/2-a maddesi gereği beraat hükmü kurulacaktır. 5326 sayılı Kanun"un 27/7. maddesiyle korunmak istenen hukuki yarar, şikayetçi veya katılanın mahkemenin yapmış olduğu hukuki nitelendirmenin yanlış olduğu gerekçesiyle bir üst yargı denetimince incelenmesini isteme hakkının elinden alınmamasıdır. Bu nedenlerle yerel mahkemece, iddianame düzenlenerek açılmış bir kamu davasında, hangi nedenle olursa olsun sanığın eyleminin suç değil kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idari yaptırım kararı verilmişse, bu durumda açılan dava hakkında beraat hükmü kurulması gerektiği değerlendirilmiştir.
Öte yandan, kanun yararına bozma olağanüstü kanun yolu, CMK"nin 309. maddesinde düzenlenen ve mahkemece verilen ve temyiz yada istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen "hüküm" ve "karar"lara karşı başvurulabilen bir kanun yoludur. Yargıtay ilgili Ceza Dairesince verilen kanun yararına bozmaya dair kararların gereğinin yerine getirilmesi ile TCK"nin 7. maddesinde yazılı "lehe kanun" değerlendirmesi veya kurulması gereken ve unutulan bir hükmün dava zamanaşımı süresi içinde sonradan kurulması amacıyla yerel mahkemelerce dosyanın re"sen ele alınması suretiyle yeni bir hüküm kurulması farklı uygulamalardır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, temyize konu dava dosyası incelendiğinde;
Dairemizce 12.11.2015 tarihli bozma ilamıyla; yerel mahkemece verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen yasaklama yönündeki "kararın" kanun yararına bozulmasına ve sadece bu kararın kaldırılmasına karar verilmesi, olağanüstü kanun yolu sırasında henüz mahkemece bir beraat hükmü kurulmamış olması, mahkemece dosyanın sonradan ele alınarak, sanığın eyleminin suç olmaktan çıkması gerekçesiyle TCK"nin 7. maddesi ve CMK"nin 223/2-a maddesi doğrultusunda beraatine dair kurulan "hükmün" yeni bir hüküm olması ve şikayetçi (katılan) tarafından olağan kanun yoluna konu edilmesinin mümkün olması karşısında;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan tebliğnamede yazılı olan; ortada temyiz incelemesine konu edilebilecek bir hüküm bulunmadığından bahisle temyiz talebinin incelenmeksizin iadesine dair görüşe iştirak edilmemiştir.
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan vekilinin temyiz nedenleri yerinde görülmediğinden tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 28.04.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.