10. Hukuk Dairesi 2016/2972 E. , 2016/13570 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu sürekli iş göremezlik durumuna giren sigortalıya bağlanan peşin değerli gelirler ile yapılan harcama ve ödemeler nedeniyle uğranılan Kurum zararının rücuan ödetilmesini istemiştir.
Mahkeme, bozmaya uyularak ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum ve davalı ... avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dava 21.06.1999 tarihli iş kazasında sürekli iş göremez durumuna giren sigortalı ...’a yapılan sosyal sigorta yardımlarının davalıdan rücuan tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 506 Sayılı Yasanın 26. maddesidir. Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Dosya kapsamına göre, davanın işveren olduğu iddiası ile davalı ... ... aleyhine açıldığı, iş kazası sonucu tutulan müfettiş raporunda, bozma sonrası husumet yöneltilen davalı ... San. Tic. Ltd. Şti."nin işveren olarak gösterildiği, davalı şirket adına tescilli 1026706 sicil sayılı mermer ocağı işletmesi mahiyetinde işyerinin bulunduğu, rapora ekli kayıt inceleme tutanağında işyeri yetkilisi unvanı ile davalı ..."ın beyanının alındığı ve davalı şirket adına tutanağı imzaladığı, davalı şirket tarafından kazalı sigortalı adına 05.06.1999 işe giriş tarihli bildirge verildiği, ceza dosyasında bulunan iddianamede sanık olan davalı ..."a ait Bedalan mevkiinde bulunan taş ocağında çalışan sigortalının kaza geçirmesi nedeniyle hakkında kamu davası açıldığı, şikayet yokluğu nedeniyle düşme kararı verilerek kesinleştiği, Kurumdan gönderilen belgelere göre, 1026706 sicil sayılı işyeri için verilen işyeri bildirgesinde işyerinin unvanının ... olarak yazıldığı, 1026706 sicil sayılı dosyada işlem gören ...Köyü Bedalan Mevki Marmara adresinde kurulu "..." işyerinin 05.10.1986 tarihinde ... adına kanun kapsamına alındığı, işyeri dosyasının adına kayıtlı olduğu ve davalı şirkete devredildiğine dair bildirim yapılmadığı bilgisi verildiği, davalılar adına verilmiş ruhsat/sertifika kaydına rastlanmadığı, 29.12.1998 tarihli imza sirkülerine göre davalı şirketi 10 yıl süre ile temsile davalı ..."ın yetkili kılındığı, 18.12.2001 tarihli ortaklar kurulu kararı ile tüm hissesini devrettiği ve imza yetkisinin kaldırıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, sigortalının bildiriminin yapıldığı 1026706 sicil sayılı işyeri dosyasının tamamı dosya arasına getirtilerek incelenmeli, bordroların ve diğer belgelerin kim tarafından verildiği, işyerine ilişkin ödemelerin kim tarafından yapıldığı belirlenmeli, sigortalı adına verilen işe giriş bildirgesinde davalı şirketin işveren olarak gösterilmesi ile Kurumca işyeri dosyasının davalı ... adına kayıtlı olduğunun bildirilmesine rağmen müfettiş raporunda davalı şirketin işveren olarak gösterilmesinin nedeninin açıklanması istenmeli, davalı şirket adına kazanın olduğu yerde kayıtlı başka bir işyeri olup olmadığı, kaza tarihi itibariyle kazanın olduğu adreste resmi kurumlarda yapılan işlemlerin kimin adına yapıldığı araştırılmalı, kaza tarihi itibariyle işyeri açma ruhsatının hangi kurumdan alındığı belirlenmeli, yapılan çalışma ve alınan izinlere ilişkin resmi belgeler davalılardan istenmeli, mermer ocağının kaza tarihi itibariyle kim tarafından işletildiği belirlenmeli, böylece gerçek işveren tereddütsüz belirlenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, isabetsiz bulunmuştur.
2-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 26. maddesi olup, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır.
Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu da kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur.
506 sayılı Yasa"nın 26. maddesindeki sorumluluğun kusur sorumluluğuna dayandığı dikkate alındığında kusur raporlarının 506 sayılı Yasa"nın 26., 4857 sayılı Yasa"nın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün 2 vd maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasa"nın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar, ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Dosya kapsamına göre, bozma öncesi alınan kusur raporunda davalı ... %62,5, kazalı %37,5; 22.12.2008 tarihli raporda davalı ... %60, kazalı %40; 02.06.2011 tarihli raporda ise kazanın oluşumunda tüm kusurun işverende olduğu kanaatinin bildirildiği, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği, Mahkemece hükmün gerekçesinde işveren %60 kusurlu kabul edilse de, gerekçenin aksine kusur uygulanmadan Kurum alacağına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, gerçek işveren belirlendikten ve davalıların sıfatı açıklığa kavuşturulduktan sonra, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanunun 26. maddesine de uygun, soyut ifadelere dayanmayan, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, bu önlemlerin alınıp alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı ve dayanağı mevzuat hükümleri ayrıntılarıyla irdelenerek, oluşan çelişkiyi gideren, iş kazasının olduğu meslek kolu ile iş ve işçi güvenliği konusunda uzman bilirkişi kurulundan alınacak kusur raporu ile sonuca gidilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz bulunmuştur.
3-Davacı Kurum, dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir için 15.000,00 TL, masraflar için 725,82TL"nın yasal faizi ile tahsilini talep etmiş olup, aynı taleple davalı şirkete de husumet yöneltmiş, 14.03.2012 tarihli dilekçesi ile dava dilekçesinde masraflar yönünden talep edilen miktarları açıklayarak toplam 725,82TL"nın; 173,05TL tedavi masrafı ile 552,72TL geçici iş göremezlik ödemesi olmak üzere tahsilinin talep edildiğini bildirmiş, yine aynı dilekçe ile bozma sonrası talebini ıslah etmiştir. Mahkemece, ibraz edilen ıslah dilekçesi ile ileri sürülen istemler yeni bir dava niteliğinde olduğundan ek dava dilekçesi olarak değerlendirme yapılarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 tarih ve 1944/10 E., 1948/3 K. ve 12.05.2016 tarih ve 2015/4-268 E.,2016/1 K. sayılı kararları uyarınca bozmadan sonra ıslah yapılabilmesi mümkün bulunmadığı, ayrı bir esasa kaydedilerek yöntemince açılan bir ek dava da bulunmadığı gözetilerek, dava dilekçesi ve açıklama dilekçesi dikkate alınarak talep edilen zarar kalemlerine göre bir karar verilmesi gerekirken, bozma sonrasında yapılan ıslaha itibar edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması, isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden, eksik araştırma ile yazılı biçimde karar verilmesi, usûl ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum ve davalı ... avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hükmü temyiz etmeyen diğer davalı yönünden davacı Kurum lehine oluşan usûlî kazanılmış hak durumu da nazara alınarak karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."a iadesine, 08.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.