Esas No: 2018/4216
Karar No: 2021/439
Karar Tarihi: 28.01.2021
Danıştay 8. Daire 2018/4216 Esas 2021/439 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
SEKİZİNCİ DAİRE
Esas No : 2018/4216
Karar No : 2021/439
Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : … Başkanlığı/…
Vekili : Av. …
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : Av. …
Davalı Yanında Müdahil : … Üniversitesi Rektörlüğü-…
Vekili : Av. …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülerek, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : İstemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının ... Üniversitesi Rektör Yardımcısı olarak çalıştığı dönemdeki eylem ve işlemleriyle Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin 11. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde öngörülen suçu işlediğinden bahisle kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; Dairemizin 04/03/2016 tarih ve E:2015/13364, K:2016/2023 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle; davacının söz konusu izin ve vekalet olurlarını imzalamasının, tek başına kendisine isnat edilen disiplin suçunu işlediğini göstermeyeceği, dolayısıyla, anılan iddiaya yönelik olarak söz konusu fiillerin işlendiğini gösteren her türlü şüpheden uzak, somut ve kesin delillerin ortaya konulamadığı, davacı tarafından isnat edilen fiillerin işlendiğine dair bilimsel araştırma projeleri biriminde görev yapan personelin, usulsüz yapıldığı ileri sürülen alımlardan "…'ın haberi olduğu" yahut "…'ın talimat verdiğini veya "öyle istediğini duyduğu" yönündeki afaki ifadeleri dışında herhangi bir bilgi veya belgenin dosyada bulunmadığı, davacıya isnat edilen fiilin somut olarak şüpheye yer verilmeksizin ortaya konulamadığı, öte yandan, usulsüz alımlardan haberi olduğu halde gereğini yapmadığı iddiasıyla ilgili olarak, soruşturma raporunda bilimsel araştırma projeleri koordinatörünün davacı tarafından korunup kollandığı ileri sürülmekte ise de, tanıkların, davacıdan randevu alamadıklarını ve davacının kendilerini dinlemediğini beyan etmelerine rağmen, konuyla ilgili olarak neden doğrudan Rektör veya diğer Rektör Yardımcılarıyla görüşmeyip yine davacıya şikayetlerini iletmek istemeleri hususundaki çelişkinin giderilmediği, davacının, projelerden artan paraların diğer projeler için kullanılacağından bahisle proje yürütücülerine söylenmemesi yönünde bilimsel araştırma projeleri birimi çalışanlarına emir verdiğini kabul ettiği ileri sürülmekte ise de, anılan hususun da, davacının söz konusu suça iştirak ettiğini göstermeyeceği, kaldı ki Yükseköğretim Kurumları Bütçelerinde Bilimsel Araştırma Projeleri İçin Tefrik Edilen Ödeneklerin Özel Hesaba Aktarılarak Kullanımı, Muhasebeleştirilmesi İle Özel Hesabın İşleyişine İlişkin Esas ve Usullerin "Özel hesap dönemi ve devir" başlıklı 11. maddesinin 2. fıkrasında, özel hesaba aktarılan tutarlardan herhangi bir bilimsel araştırma projesine ayrılan tutarın kullanım imkanının kalmaması halinde, söz konusu tutarların diğer bilimsel araştırma projelerinin finansmanında kullanılabileceği belirtildiğinden, söz konusu husus yönünden araştırma yapılmadığı, davacının zimmetine para geçirdiği iddiasıyla ilgili olarak, davacının ve yakınlarının malvarlığı üzerinde herhangi bir araştırma yapılmadığı, sahte olduğu ileri sürülen proje yürütücülerine ait imzaların davacının elinden çıktığı yönünde bir tespit olmadığı, davacının kamu görevinden çıkarma cezası ile tecziyesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı; ayrıca … Cumhuriyet Başsavcılığı'ndan söz konusu ceza soruşturmasına ilişkin bilgi ve belgelerin istenildiği, anılan Başsavcılık tarafından … tarihinde gönderilen cevapta, Başsavcılıklarınca yürütülmekte olan … soruşturma sayılı dosyasında … tarihinde Ayırma Kararı verilerek Başsavcılığın … soruşturma sırasına kayıt edildiği ve içinde şikayet edilen …'nın da bulunduğu ve diğer şikayet edilenler hakkında söz konusu suçun zimmet suçu olmayıp, dolandırıcılık, resmi belgede sahtecilik ve görevi ihmal suçlarına vücut verdiği ve söz konusu suçların soruşturma yetkisinin de 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu uyarınca ilgili üniversite veya Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı'nda olduğu gerekçesiyle … karar sayı ile Ankara Üniversitesi Rektörlüğü'ne görevsizlik kararı verildiği, dolayısıyla halıhazırda davacı hakkında söz konusu suçlarla ilgili olarak yürütülen bir soruşturmanın kalmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden; … Cumhuriyet Başsavcılığının … tarih ve K:… sayılı kararı üzerine, davaya konu olay nedeniyle Ankara Üniversitesi Rektörlüğünce oluşturulan kurul tarafından, lüzumu muhakeme kararı verilmişse de, Danıştay Birinci Dairesi'nin 24/04/2018 tarih ve E:2018/573, K:2018/658 sayılı kararıyla, lüzumu muhakemeye ilişkin verilen kararın bozulmasına karar verildiği; bu kez Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca verilen … tarih ve … sayılı lüzumu muhakeme kararının ise; Danıştay Birinci Dairesi'nin 15/10/2019 tarih ve E:2019/1411, K:2019/1405 sayılı kararıyla, şüphelilerle isnat edilen suçlar arasında illiyet bağı kurularak suçlarla şüphelilerin ayrıştırılması, şüphelilere atılı zimmet suçunun vasfının değiştiği göz önüne alınarak atılı suçlar nedeniyle Ceza Muhakemesi Kanunu'na uygun olarak tekrar ifadelerine başvurulması, fezlekede 26 adet proje dosyası ayrı ayrı ele alınarak şüphelilere isnat edilen her bir suçun, hangi eylemleri sebebiyle bu suçta yer aldıklarının ortaya konulması, her bir şüpheliye atılı suçun belirtilmesi suretiyle şüpheliler hakkında meni muhakeme veya lüzumu muhakeme yönünde teklif getirilmesi, Yetkili Kurulca da, gerekçesi belirtilmek suretiyle şüpheliler ve suçlar ayrıştırılarak meni muhakeme veya lüzumu muhakeme yolunda karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği anlaşıldığından, 2547 sayılı Kanunun 53-c/5 maddesi uyarınca, lüzumu muhakemeye ilişkin sürecin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kişilerin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu hizmetinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler.
Bu bakımdan disiplin soruşturmalarının yapılmasında izlenecek yöntem, ceza verilecek fiiller ve ceza vermeye yetkili makam ve kurullar mevzuatla belirlenmekte; disiplin cezası verilebilmesi için kusurlu halin tespitinden sonra belli süreler içinde ilgili hakkında tarafsız bir soruşturmacı görevlendirilerek disiplin soruşturması açılması, söz konusu soruşturmada ilgilinin lehine ve aleyhine olan tüm delillerin toplanarak soruşturma raporunun oluşturulması ve bu şekilde hangi fiili, nerede, ne zaman, nasıl, ne şekilde işlediğinin somut, hukuken kabul edilebilir ve delillerle şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya konularak yetkili disiplin amiri veya disiplin kurulu tarafından bir disiplin cezası verilmesi gerekmektedir.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin 'Kamu Görevinden Çıkarma' başlıklı 11. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde; "Kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" fiili kamu görevinden çıkarma cezasını gerektiren eylemler arasında sayılmış, 'Ceza Kovuşturması ile Disiplin Kovuşturmasının Bir Arada Yürütülmesi' başlıklı 20. maddesinde; "Aynı olaydan dolayı yönetici, öğretim elemanı, memur veya diğer görevliler hakkında ceza muhakemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktirmez. Sanığın Ceza Kanunu’na göre mahkûm olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olmaz. Disiplin soruşturması veya sonuçları, ceza soruşturmasını etkilemez." hükmüne yer verilmiştir.
Ceza hukuku ile disiplin hukuku arasında amaç, kapsam, usul ve sonuçları bakımından farklılıklar vardır. Ceza yargılamasında suçun niteliği ve delillerin takdirinde uygulanan ilke ve kurallar ile disiplin hukuku açısından uygulanan ilke ve kurallar birbirinden farklı olduğundan, idarenin ilgili hakkında disiplin cezası vermemesi, ceza mahkemelerince ceza verilmesine hukuki engel oluşturmayacağı gibi, aynı şekilde ceza yargılaması sonucu verilen karar, disiplin cezası verilmesine engel teşkil etmeyecektir. Aksi uygulama, disiplin hukukunun amacı ve kendine özgü kurallarıyla bağdaşmamaktadır.
Öte yandan; idari yargı mercilerince, ceza mahkemesi kararından bağımsız olarak dava dosyasındaki disiplin soruşturmasına ilişkin bilgi, belgeler ve tanık ifadeleri çerçevesinde davacının isnat edilen eylemleri işleyip işlemediği ve bu eylemlerin disiplin suçu oluşturup oluşturmadığı hakkında inceleme yapılarak karar verilmesi esas olup, maddi olayın açıklığa kavuşturulması için resen araştırma yetkisi kapsamında ceza yargılaması sırasında alınan sanık ve tanık ifadeleri, bilirkişi raporları gibi maddi delillerin ve yargılama sonucunda verilen ceza mahkemesi kararının ve bu karardaki tespitlerin kullanılması da mümkündür.
Ayrıca; ceza kanunundaki bir suç tipinin aynıyla disiplin hukukuna aktarıldığı durumlarda bu suçlar bakımından suçun unsurları her iki ceza sisteminde de aynı olduğundan ceza yargılamasında verilen hükmün disiplin hukukunu da doğrudan etkileyeceği açıktır.
Diğer taraftan, hukukumuzda hangi fiillerin yüz kızartıcı ve utanç verici eylem kapsamında yer aldığına ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerin tümünün önceden öngörülmesinin ve tespitinin olanaksız olduğu, söz konusu hareketlerin tek tek ortaya konulmasının mümkün olmadığı hususları dikkate alındığında, ceza kovuşturması neticesinde verilecek kararın disiplin hukuku açısından kişilere yöneltilen suçlamanın yüz kızartıcı ve utanç verici bir suç olup olmadığının tespiti için disiplin makamlarına ve idari yargı mercilerine karine teşkil edeceği de kuşkusuzdur.
Bu durumda, Mahkemesince konuya ilişkin lüzumu muhakeme sürecinin de devam ettiği dikkate alınarak, davacının rektör yardımcısı sıfatıyla bilimsel araştırma projeleri birimi komisyon başkanı olarak görev ve sorumluluğunun bulunduğu bilimsel araştırma projelerinde yapılan usulsüzlüklere ilişkin tesis edilen disiplin cezasına dayanak her bir fiil için yapılacak yeniden değerlendirme sonucunda karar verilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle; … İdare Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere anılan Mahkemeye gönderilmesine, kullanılmayan …-TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davalı idareye iadesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 28/01/2021 tarihinde gerekçede oyçokluğu, esasta oybirliği ile karar verildi.
KARŞI OY :
(X)- Dava, davacının ... Üniversitesi Rektör Yardımcısı olarak çalıştığı dönemdeki eylem ve işlemleriyle Yükseköğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği'nin 11. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde öngörülen suçu işlediğinden bahisle kamu görevinden çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Yükseköğretim Kurulu Yüksek Disiplin Kurulu'nun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Her ne kadar, İdare Mahkemesince davacı hakkında halihazırda yürütülen bir soruşturma kalmadığı belirtilmişse de, Cumhuriyet Başsavcılığınca davaya konu eylemlerin nitelendirilmesi yapıldığı ve Danıştay Birinci Dairesi'nin 15/10/2019 tarih ve E:2019/1411, K:2019/1405 sayılı kararı gereği soruşturma kapsamındaki şüpheliler hakkında 2547 sayılı Kanunun 53-c/5 maddesi uyarınca, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca lüzum-u muhakemeye ilişkin sürecin yürütüldüğü anlaşılmaktadır.
Danıştay'ın yerleşik içtihatlarına göre disiplin soruşturması ile ceza yargılaması süreçlerinin birbirinden bağımsız olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Ceza yargılaması ile disiplin süreci arasında amaç, kapsam, usul ve sonuçları bakımından temel nitelik farkları bulunmaktadır.
Bununla birlikte; disiplin soruşturmalarında, hakkında soruşturma yürütülen kişilere suçlama yöneltilirken isnat olunan eylemlerin bir takım hesaplamalara, varsayım temelli kabullere dayalı olmaksızın her türlü şüpheden uzak, somut, kesin, yeterli ve inandırıcı delillerle, tam bir vicdani kanaat oluşturacak şekilde ortaya konulması gerekmektedir.
Davaya konu olay nedeniyle Yükseköğretim Denetleme Kurulunca ... Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Biriminde yaşanan mali yolsuzluklar hakkında rapor düzenlendiği, davacı ve diğer şüpheliler hakkında disiplin ve ceza soruşturması yapıldığı, tüm delillerin dikkate alınması suretiyle hangi fiilin, ne zaman, nasıl, ne şekilde işlediğinin somut, hukuken kabul edilebilir ve kesin delillerle, şüpheye yer vermeyecek açıklıkta ortaya konularak, dava konusu işlemin tesis edildiği anlaşılmıştır.
Dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden, davacının, disiplin soruşturması kapsamında sübuta eren eylemlerinin, kamu hizmeti veya öğretim elemanı sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici nitelikte bulunduğu, kamu görevinden çıkarma cezasını gerektiren eylem ve haller arasında değerlendirilmesi gerektiği, tesis edilen dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, Mahkeme kararının anılan gerekçe ile bozulması gerektiği görüşüyle karara gerekçe yönünden katılmıyorum.