17. Hukuk Dairesi 2016/6629 E. , 2016/7945 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hüküm, davalı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalıya ait aracın trafik sigortacısı olduklarını, davalı aracının karıştığı kazada hasar gören araç malikine 5.390,00 TL. hasar bedeli ödediklerini, davalının kaza anında alkollü olduğunu ve tam kusurlu olarak kazayı yaptığını, hasarın poliçe teminatı kapsamında olmadığını ve davalıya rücu hakları doğduğunu, başlatılan icra takibine davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davalının itirazının iptali ile % 20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının rücu hakkının doğumu için kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana gelmesinin gerektiğini, davacının rücu hakkının doğmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile davalının itirazının iptaline ve takibin 5.592,01 TL. üzerinden devamına, asıl alacağın %20"si oranındaki 1.0078,00 TL. icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında ödenen tazminatın, rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK"nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin "Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı" başlıklı 97/1. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, bu konu ile ilgili olan "b-2" bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tesbit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları belirtilmiştir.
Öte yandan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinde, tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa sigortacının sigorta ettirene rücu hakkı olduğu açıklanmıştır.
Bununla birlikte, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK"nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmeleri yasaklanmış olup, aynı maddenin 2. fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde, yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmış olmadığından, Karayolları Trafik Yönetmeliği"nin 97. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmü tekrarlandıktan ve müteakip, uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarının ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan hükmü dikkate almadan salt 0.50 promilin üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesinin yasal dayanağı bulunmadığından geçersiz bulunmaktadır. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde genel şart olarak kabulü de mümkün değildir.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için kazanın meydana geliş şekli itibariyle sürücünün salt (münhasıran) alkolün etkisi altında kaza yapmış olması gerekmektedir. Diğer bir anlatımla, sürücünün alkollü olması tek başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığını ispat yükü, 6762 sayılı TTK"nun 1281. maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisiyle meydana geldiğinin belirlenmesi durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın kabulüne aksi halinde reddine karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir. (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840; YHGK 7.4.2004 gün ve 2004/11-257-212; YHGK 2.3.2005 gün ve 2005/11-81-18; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713; YHGK 10.12.2014 gün ve 2013/17-1199 E. 2014/1018 K. sayılı ilamları)
Somut olayda, davacının sigortaladığı aracın virajlı yolda hakimiyetini kaybedip karşı yönün şeridine kısmen girerek o yönden gelen araca çarptığı, kazadan 1,5 saat sonra alınan adli muayene raporunda araç sürücüsünün koklama yöntemiyle alkollü olduğu şeklinde belirleme yapıldığı görülmektedir.Kazanın, münhasıran (salt) alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin tespiti için Adli Tıp Kurumu 5. İhtisas Dairesi"nden alınan bilirkişi raporunda ise; sürücünün alkol ölçümünün teknik cihazla ya da kan üzerinde yapılan kontrolle tespit edilmemiş olması nedeniyle, kazanın alkolden kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunda görüş bildirilemeyeceği ifade edilmiştir. Kazanın oluş biçimi, kaza tespit tutanağı ile saptanan yol ve hava durumu vs. gibi etkenleri de birlikte gözeterek kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana gelip gelmediğini irdeleyen heyet raporu alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde değildir.
Bu durumda mahkemece, ... veya ... gibi kuruluşlardan seçilecek iki trafik uzmanı ve bir nörolog bilirkişiden oluşan bilirkişi kurulundan, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediği, başka unsurların da kazada etkili olup olmadığının tespiti hususlarında ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken; ceza davasında davalının alkollü araç kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan mahkum olduğu, ceza mahkemesinin maddi olguya ilişkin değerlendirmesinin hukuk hakimini bağlayacağı gerekçesiyle, kazanın münhasıran alkolün etkisinde meydana geldiğinin kabulü ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 19/09/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.