Abaküs Yazılım
7. Ceza Dairesi
Esas No: 2010/7-116
Karar No: 2010/136
Karar Tarihi: 08.06.2010

Eski Hale Getirme - Hükmün Gerekçesi ve Hüküm Fıkrasının İçereceği Hususlar - Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2010/7-116 Esas 2010/136 Karar Sayılı İlamı

 

 

7. Ceza Dairesi 2010/7-116 E., 2010/136 K.

7. Ceza Dairesi 2010/7-116 E., 2010/136 K.

  • ESKİ HÂLE GETİRME
  • HÜKMÜN GEREKÇESİ VE HÜKÜM FIKRASININ İÇERECEĞİ HUSUSLAR

 

  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 232 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 264 ]
  • 5271 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU [ Madde 40 ]
  • 5320 S. CEZA MUHAKEMESİ KANUNUNUN YÜRÜRLÜK VE UYGULAMA ... [ Madde 8 ]
  • 1412 S. CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) [ Madde 310 ]

"İçtihat Metni"

Sanık A... D...’ın, 1072 sayılı Yasa’nın 2/1-2. maddesine aykırı davranma suçundan beraatına ilişkin, Kartal 1. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 14.12.2006 gün ve 822-653 sayılı hüküm, yerel Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.03.2010 gün ve 16944-4885 sayı ile;

“…Cumhuriyet Savcısının yasal süresinden sonra 30.01.2007 tarihli temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 310 ve 317. maddeleri gereğince istem gibi reddine”

” Daire Üyeleri Muvaffak Tatar ve Orhan Koçak’ın;

“Temyiz edilen hükümde yasa yollarına başvuru yöntemi usulüne uygun olarak açıklanmadığından, Cumhuriyet Savcısının temyizinin süresinde olduğu görülmekle red kararına katılmıyoruz”

” yönündeki karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise, 12.05.2010 gün ve 97707 sayı ile;

“…Anayasanın 40/2. maddesindeki; ‘

‘Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır’ hükmüne, 5271 sayılı Yasanın; 34/2. madde¬

¬sin¬

¬deki; ‘

‘Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir’ hükmüne, 232/6. maddesindeki; ‘

‘Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir’ hükmüne, yer verilmiştir.

Öte yandan, kanun yollarına başvurma hakkı başlıklı;

5271 sayılı Yasanın; 260/1. maddesinde; ‘

‘Hakim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanma¬

¬mış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır’ hükmüne,

5271 sayılı Yasanın 264/1. maddesinde ‘

‘Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz…

…’ hükmüne,

c) 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK"nun 310/3. maddesinde ise;

‘Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir’ hükmünü amirdir.

Yasal mevzuat incelendiğinde;

1- 5271 sayılı Yasanın 34/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarında, başvurulacak yasa yolunun süresi, mercii ve başvuru şeklinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıklanmasının zorunlu olduğu görülmektedir. Anılan usule uyulmadan verilen kararlar, taraflara başvuru hakkı bildirilmemesi hükmünde olup ilgilisine yeniden kanun yoluna başvuru hakkı verdiği gibi, yasal süresinden sonra yapılmış kanun yolu başvurularının ise süresinde kabulünü gerektirmektedir. Nitekim, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.04.2009 gün ve 2008/7-14 Esas;2009/98 Karar sayılı, 22.12.2009 gün ve 2009/1-233 Esas; 2009/305 Karar sayılı hükümlerinde de belirtildiği üzere uygulama bu yönde istikrar kazanmıştır.

2- 5271 sayılı Yasanın 260. maddesinde, ise kanun yoluna başvurabilecekler teker teker sayılmış olup, Cumhuriyet savcılarının da kanun yoluna başvurabilecekleri açıkça belirtilmiştir. Madde metninin başlığı da dikkate alındığında, kanun yoluna başvurunun Cumhuriyet Savcıları açısından bir hak teşkil ettiği görülmektedir.

Bununla birlikte, Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 05.02.2008 gün ve 2007/7 Esas; 2008/13 Karar sayılı kararında, Cumhuriyet savcılarının gerek kişisel, gerekse mah¬

¬keme tarafından yanılgıya uğratılması sonucunda, 5271 sayılı Yasanın 264/1. maddesi kapsamında, hak sahibi sayılıp sayılmadığına ilişkin yapılan itiraz üzerine verilen kararda, ‘

‘… Yasa yollarına başvuruya hak sahibi olanların tümü sayılmak ve Cumhuriyet savcıları da bunlar içerisinde hatta en başta sıralanmak suretiyle ‘

‘Başvurma Hakkı’ ortak başlığıyla yasa hükmü düzenlendiğini, devamı 261. maddede ‘

‘avukatın başvurma hakkı’ndan, 262. maddede ‘

‘yasal temsilcinin ve eşin başvurma hakkı’ndan söz ederek, ‘

‘hak’ ortak tanımını tüm süjeler için benimsediğini, 5271 sayılı CYY’nın 290. maddesindeki düzenlemede ‘

‘sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılık, sanık aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet Savcısına hak vermez’ tanımıyla C.savcısının yasa yoluna başvurmadaki konumunu ‘

‘hak’ kapsamında değerlendirdiğini pekiştirerek gösterdiğini, 298. maddesinde de ‘

‘Yargıtay…

… temyiz edenin buna hakkı olmadığını…

… saptarsa temyiz istemini reddeder’ hükmü ile, Cumhuriyet savcılarını dahi kapsar bir düzenlemeyi benimseyerek müesseseyi, ‘

‘hak’ mahiyetinde değerlendirdiği…

… Öğreti ve uygulamada, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve tüm ceza mevzuatını yenileyerek onun yerine geçen ve daha sonraki evrede artan bir hızla devam eden değişim karşısında, yasa yolu düzenlemelerinin kapsamının yasalardaki yetersizlik ve karmaşa itibariyle Yargıtay İçtihatlarıyla belirlendiği gerçeği de gözetildiğinde, Cumhuriyet savcılarının da yasa yolu belirlemelerinde yoğunlukla yanılgıya düşebildiğinin, bir gerçek olduğunu ifade etmiştir. Sonuç olarak, Cumhuriyet savcılarının kanun yollarına başvurma fiillerinin yetki ve sorumluluk olarak değil de hak sahibi olarak kabulü ile 5271 sayılı Yasanın 264/1. maddesi kapsamında hak sahibi sayılıp, yanılmadan yararlanacağına hükmetmiştir.

3- Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, mahkeme tarafından verilen hükümde ‘

‘Dair verilen karar Yargıtay yolu açık olmak üzere, şüphelinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı’ denilmek suretiyle, yasa yollarının şekli, süresi ve yönteminin usulüne uygun olarak açıklanmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, hükümde bir yanılgının doğduğu açıktır. Anılan hüküm, bu hali ile bir hakkın bildirilmemesi hükmünde olup, hak sahibi sıfatıyla Yerel Cumhuriyet savcısı yasal süresinden sonra hükmü temyiz etmiş ise de, bu yanılgıdan istifade ile temyiz dilekçesinin süresinde kabul edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Anlatılan bu sebeplerle, Yerel Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesinin süresinde kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılacaktır”

” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık Ali Duman’ın, 17.07.2006 tarihinde, işyerinde kişileri talih oyununa yönlen¬

¬dirici maksatla imal edilmiş bir adet sigara makinesi bulundurmak suretiyle 1072 sayılı Yasanın 2/1-2. maddesine aykırı davranma suçunu işlediğinden bahisle açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda, sanığın beraatına karar verilen olayda; Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında çözümü gereken uyuşmazlık, sulh ceza mahkemesince 14.12.2006 tarihinde tefhim edilmiş bulunan hükme yönelik olarak, Cumhuriyet savcısı tarafından 30.01.2007 tarihinde yapılmış bulunan temyiz başvurusunun; hükmü içeren gerekçeli kararın Cumhuriyet savcısına bir ay içerisinde gönderilmemiş olması veya yasa yolu bildirimindeki eksiklik nedenleriyle, süresinde sayılıp sayılmayacağının belirlenmesine ilişkindir.

Dosya incelendiğinde;

Kartal 1. Sulh Ceza Mahkemesince 14.12.2006 tarihinde tefhim edilen beraat hükmündeki yasa yolu bildiriminin; “

“… verilen karar Yargıtay yolu açık olmak üzere, şüphelinin yüzüne karşı açıkça okunup usulen anlatıldı”

” şeklinde olduğu,

Dosyada, Cumhuriyet savcısı tarafından yapılmış bir “

“görüldü şerhi”

” bulunmadığı gibi, Cumhuriyet savcısı katılmaksızın verilmiş olan bu hükmün, Cumhuriyet savcısına ne zaman gönderildiğinin de dosya içeriğinden belirlenemediği,

Buna karşılık; 30.01.2007 tarihinde verdiği dilekçe ile hükmü sanık aleyhine temyiz eden yerel Cumhuriyet savcısının temyiz dilekçesinde, gerekçeli kararın 26.01.2007 tarihinde görüldüğünün belirtildiği,

Anlaşılmaktadır.

5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CYUY’nın 310. maddesinin 3. fıkrasında; “

“Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir”

” şeklinde yer alan hüküm, sulh ceza mahkemesinin temyiz edilebilir kararlarının, yargı çevresi içerisindeki Cumhuriyet savcıları tarafından tefhim tarihinden itibaren bir ay içerisinde temyiz edilebileceklerini amirdir. 5271 sayılı CYY’nın aynı konuyu düzenleyen hükmü ise, yürürlüğe girmiş bulunmasına karşın, henüz uygulama yeteneğini kazanmamıştır.

Öte yandan, 5271 sayılı CYY’nın, 264. maddesinde; “

“(1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.

(2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir”

” hükmüne yer verilmiş,

Ceza Genel Kurulunun, 22.12.2009 gün ve 233-305 sayılı ve 11.03.2008 gün ve 45-48 sayılı kararlarında; Cumhuriyet savcısının da yasa yolu veya merciinin belirlenmesinde hataya düşürülmesi veya düşmesi durumunda, bu yanılmanın başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağına karar verilmiş, varılan bu sonucun gerekçesi ise; 1412 sayılı CYUY’nın benzer düzenleme içeren 293. maddesinin Cumhuriyet savcıları hakkında uygulanmasını engelleyen, 22.01.1962 gün ve 2-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının; 5271 sayılı CYY’nın 264. maddesinin, “

“Tasarı, hâkim ve mahkeme kararlarında hukuka aykırılık ve yanlışlık olabileceğini kabul ve bunlara karşı kanun yollarını açık tutarken, Cumhuriyet savcısı dahil başvuru hakkı olanların da mercide veya kanun yolunun belirlenmesinde yanılgıya düşebileceklerini öngörmüş ve bunu karşılamak üzere bu maddeyi getirmiştir.

Madde uyarınca, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanığın, avukatın, davaya katılanın, yasal temsilcinin veya eşin kabulü gerekli bir kanun yolu istemi salt merciin veya kanun yolunun belirlenmesinde yanılgı nedeniyle, başvuranın hukukunu ihlâl etmeyecek, dilekçe veya tutanağın verildiği mercii bunu, zaman yitirmeden, yetkili ve görevli mercie gönderecektir.

Cumhuriyet savcılarının yoğun ve ağır bir iş yükü altında bulunmaları nedeniyle yanılgıya düşmeleri olasıdır. Öte yandan, Cumhuriyet savcılarının kanun yolu başvurularının toplum yararına, toplumun hukukunu bozan bir durumun düzeltilmesini sağlama amacına yönelik olduğu ve sanık lehine de başvurabilecekleri düşüncesiyle, bu konuda sınırlama koyan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22/1/1962 gün ve 2-1 sayılı kararını aşmak üzere, madde açık hüküm getirmiştir”

” şeklindeki gerekçesinde yer alan açıklık karşısında geçerliliğini yitirdiği kabul edilmiştir.

5271 sayılı CYY’nın 264. maddesinde, hiçbir istisnaya yer vermeksizin, yasa yoluna başvuru hak ve yetkisine sahip olanların mercide yanılgılarının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağına ilişkin açık düzenlemesi karşısında, C. savcısının da mercide yanılgı halinde bu haktan yararlanacağı yönünde kuşku bulunmamakta ise de, tefhim veya tebliğ edilen kararlarda yasa yolu bildirimindeki eksikliğin C.savcısına bu eksikliği giderecek yeni bir tebligat yapılmasını veya bu eksik bildirimden doğan sonuçlardan C.savcısının da yararlanıp yararlanamayacağına gelince;

5320 sayılı CYY’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı Yasanın 310. maddesinin 3. fıkrasında, sulh ceza mahkemelerinin temyizi kabil kararlarının C. Savcıları tarafından tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilecekleri hükmüne yer verilmiştir. Tefhimle başlayacağı açıkça belirtilen bir aylık sürenin başlangıcı veya sürenin değiştirilmesi hiçbir koşulda olanaklı olmayıp, bu husus Yargıtay CGK’nun 16.11.2007 gün ve 167-122 sayılı kararında da hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirtilmiştir.

Anayasa’nın 40/2, 5271 sayılı CYY’nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca, hüküm veya kararlarda, başvurulacak yasa yolu, merci, süresi ve şeklinin hiçbir kuşkuya yer verilmeksizin belirtilmesi zorunlu olup, bu zorunluluğa uyulmaması 5271 sayılı CYY’nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturmaktadır. Ancak 5271 sayılı CYY’nın 40. maddesi incelendiğinde, maddede açıkça, kişilerin eski hale getirme isteminde bulunabileceği ve kişilerin kusursuz sayılacağı belirtilip, bir makam olan C.savcılığından bahsedilmediği görülmektedir. Yasa koyucunun, kişilerden bahsedip, bir makam olan C.savcılığına yer vermemesi rastlantı olmayıp, 5235 sayılı Yasanın 17. maddesinin 2. fıkrasında, yasa yollarına başvurmayı C.savcısına bir görev olarak yükleyen düzenlemeden kaynaklanan bilinçli bir tercihtir.

Yasa yolundaki eksik bildirimin, kişiler yönünden eski hale getirme nedeni oluşturmasından dolayı, yasa yoluna başvuru hak ve yetkisi bulunan kişilere mevcut eksikliği giderecek şekilde, yeni bir tebligat yapılarak, eski hale getirme yöntemiyle açılmış bulunan bir yasa yolu davasının incelenmesi olanaklı ise de, bir makam olan C.savcılığının bu haktan yararlanması, yasal olarak olanaklı değildir.

Gerekçeli kararın Cumhuriyet savcısına bir aylık sürenin dolmasına çok yakın bir zamanda veya bir aylık sürenin dolmasından sonra gönderilmesi halinde, bir takım hak kayıplarının doğabileceği ileri sürülebilir ise de, 5271 sayılı CYY’nın 232/3. fıkrası uyarınca, hükmün gerekçesi tümüyle tutanağa geçmemişse, açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde yazılarak dosyaya konulması zorunlu bulunduğundan, yasa hükümlerine uygun davranılması halinde herhangi bir hak kaybı da doğmayacak, diğer yönden bu şekilde kesinleşen bir hükümdeki hukuka aykırılıklar da olağanüstü bir yasa yolu olan yasa yararına bozma yöntemiyle denetlenebilecektir.

Yasa yolu bildiriminde, C.savcısı yönünden yapılan eksikliğin eski hale getirme nedeni oluşturmaması ve 1412 sayılı CYUY’nın 310. maddesinde tefhimle başlayan bir aylık hak düşürücü sürenin, hâkim tarafından hiçbir koşulda değiştirilme olanağının bulunmaması karşısında, Kartal 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 14.12.2006 tarihli kararını yasal bir aylık süreden sonra 26.01.2007 tarihinde öğrendiği ve 30.01.2007 tarihinde temyiz ettiği anlaşılan Kartal Cumhuriyet savcısının temyiz istemi süresinde bulunmadığından, Özel Dairece, temyiz isteminin 1412 sayılı CYUY’nın 310 ve 317. maddeleri uyarınca red edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.06.2010 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
 

 

 

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi