8. Hukuk Dairesi 2012/8352 E. , 2012/12144 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali, tescil ve alacak
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali, tescil ve alacak davasının reddine dair Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.04.2012 gün ve 401/201 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 11.12.2012 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ve karşı taraftan davalılar vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, tapuda davalıların miras bırakanı ... adına kayıtlı 1126 ada 166 parselde bulunan 1, 7, 8, 27 ve 28 numaralı bağımsız bölümlerin evlilik içinde edinilmesinde davacıların miras bırakanı ...’ın katkısı olduğunu açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 5 parça bağımsız bölüme ait tapu kaydının iptali ile davacılar adına tesciline, bu mümkün olmazsa mal rejiminin tasfiyesi sebebiyle 8.000 TL katılma alacağının, bağımsız bölümlerin kişisel mal sayılmaları halinde ise bu değer artış payının 09.01.2005 tarihinden geçerli olmak üzere faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davacıların ... mirasçısı olmadıklarını, saklı payları bulunmadığı, davacıların miras bırakanı Mehmet’in 2005 yılında, davalıların miras bırakanı Kadire’nin ise 2007 yılında öldüğünü ve Mehmet’in intifa hakkının ölümle son bulduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacıların murisi Mehmet’in davalıların murisi eşi Kadire’ye yaptığı anlaşılan tasarrufun bağış niteliğinde olduğundan davacıların katkı payından doğan alacaklarının hesaplanmasına imkan bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacıların murisi Mehmet ile davalıların murisi Kadire 1955 yılında evlenmiş, Mehmet’in 09.01.2005 tarihinde ölümü ile aralarındaki mal rejimi sona ermiştir. Davacılar ise ...’ın kardeşi ile kardeşinin çocuklarıdır. ...’ın ölümü sonrası eşi Kadire’de 23.04.2007 tarihinde ölmüş, geride mirasçı olarak ilk eşi Ali’den olma çocukları davalılar kalmıştır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM.nin 170. m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği Mehmet’in 09.01.2005 ölüm tarihine kadar (4721 sayılı TMK.nun 225/2. m) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4721 sayılı TMK.nun 202.m).
Dava konusu beş parça bağımsız bölümün bulunduğu 1126 ada 166 parselin 760/4720 payının intifa hakkı ...’a, çıplak mülkiyeti ise ...’a ait iken 10.09.1998 tarihi itibarıyla üzerine bina inşa edilerek kat irtifakı tesis edildiği, dava konusu beş parça bağımsız bölümün de yine çıplak mülkiyeti ..., intifa hakkı ise ...’a ait olmak üzere 10.09.1998 tarihinde tapuya tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesindeki açıklamalar ve dosya kapsamına göre dava, mal rejiminin ölüm sebebiyle tasfiyesi gereği tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak isteğine ilişkindir. Bu davaların çözümü 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi 4721 sayılı TMK.nun ikinci kitabından üçüncü kısım hariç olmak üzere aile hukukundan (TMK.nun 118-395 md.) kaynaklanan bütün davalara Aile Mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır.Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde davanın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekir. Görev kamu düzenine ilişkin olmakla yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözönünde bulundurulur.
Dava 13.08.2010 tarihinde Aile Mahkemesine açılmış, Kadıköy 2.Aile Mahkemesinin 17.03.2011 tarih 2010/720 Esas 2011/293 Karar sayılı ilamı ile davanın eşlerin ilk evliliklerinden olma çocukları arasında cereyan eden muvazaa hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak isteğine ilişkin olduğu gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine, görevli mahkemenin nöbetçi Kadıköy Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, temyiz edilmeden 24.06.2011 tarihinde kesinleşen karar sonrası dosya davacılar vekilinin süresinde başvurması ile Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Ekte bulunan dosyada aynı konuda Aile Mahkemesine açılan ve aynı taraflar arasında görülen davada Kadıköy 2. Aile Mahkemesinin 29.04.2008 tarih 2007/565 Esas 2008/365 Karar sayılı ilamı ile Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu açıklanarak görevsizlik kararı verilmiştir. Davacılar vekilinin temyizi üzerine Yüksek Yargıtay (1.) ve (2.) Hukuk Daireleri arasındaki görev ihtilafı Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulunun 25.12.2008 tarihli kararı ile talebin muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olduğu kabul edilerek, temyiz isteğinin inceleme görevinin Yüksek Yargıtay 1. Hukuk Dairesine ait olduğu belirlenmiştir. Temyiz incelemesi sonunda Yüksek Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16.03.2009 tarih 2008/12941 Esas 2009/267 Karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı onanmıştır. Onama ilamı sonrası dosya kendisine gelen Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.10.2009 tarih 2009/222 Esas 2009/267 sayılı kararı ile davacının davası reddedilmiş, kararın temyizi üzerine Yüksek Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 20.01.2010 tarih 2009/12678 Esas 2010/281 Karar sayılı ilamı ile davanın HUMK.nun 193. maddesine göre açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile hüküm bozulmuş, davacı tarafın karar düzeltme isteği de aynı daire tarafından reddedilmiştir. Bozma ilamına uyularak Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.07.2010 tarih 2010/317 Esas 2010/317 sayılı kararı ile davacının davasının HUMK.nun 193.maddesinde öngörülen 10 günlük sürede görevli mahkemeye gönderilmesi için başvurulmadığından açılmamış sayılmasına karar verilmiş, hüküm 09.11.2010 tarihinde kesinleşmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25.maddesinde (6100 sayılı HMK.nun 21 ve 22.maddeleri) aynen “…İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtay"ca belirlenir.
Bölge adliye mahkemesince veya Yargıtay"ca verilen merci tayini kararları ile kanun yolu incelemesi sonucunda kesinleşen göreve veya yetkiye ilişkin kararlar, davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar denilmektedir.”
Buna göre; iki mahkemenin aynı dava hakkında ayrı ayrı görevsizlik kararı vermiş olmaları ve bu görevsizlik kararlarının temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olması halinde, iki mahkeme arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıkmış olur. Bu durumda uyuşmazlığıngiderilmesi için merci tayini yoluna başvurulur. Buradaki görev uyuşmazlığı adli yargıya dahil adliye mahkemeleri arasındadır. Bir mahkemenin verdiği görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ise, bu görevsizlik kararı, dosyanın gönderildiği mahkemeyi bağlamaz. Bu mahkeme de kendisinin görevli olmadığına ve ilk mahkemenin görevli olduğuna karar verebilir. İkinci görevsizlik kararı da temyiz edilmeksizin kesinleşirse, hukuk mahkemeleri yönünden görevli mahkeme merci tayini yolu ile (bölge adliye mahkemeleri henüz kurulmadığından) Yargıtay 17. Hukuk Dairesi tarafından kesin olarak belirlenir. Bu yargı yeri belirlenmesi kararı davaya daha sonra bakacak olan tüm mahkemeleri bağlar. (HUMK.nun 25.m., HMK.nun 23.m)
Buna karşılık, ikinci görevsizlik kararına karşı temyiz yoluna başvurulmuş ve Yargıtay ikinci görevsizlik kararını onamış ise, ikinci görevsizlik kararında görevli olarak gösterilen mahkeme bu kararla bağlıdır. İkinci halde yani sonraki mahkemenin verdiği görevsizlik kararının Yargıtay"ca bozulması ve ikinci mahkemenin bu bozmaya uyması halinde bu mahkeme davayı görmeye devam eder. Yani artık görevsizlik kararı veremez. (Prof.Dr. Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı 2001. C.1 s.659 vd.)
Az yukarıda yazılı hukuki düzenlemeler ile gerek eldeki gerek ekteki dosya kapsamları birlikte değerlendirildiğinde eldeki dosyada evvelce Aile Mahkemesi tarafından verilen görevsizlik kararı temyiz yoluna başvurulmaksızın kesinleştiğinden Daireyi bağlamaz. Diğer yandan ekteki dosyadaki görevsizlik kararı da temyiz edilmeden kesinleşmiş oluşu, netice itibarıyla açılmamış sayılmasına karar verilmesi ve hiç açılmamış sayılması, temyiz incelemesinin de Dairemiz tarafından yapılmaması sebepleri ile görev yönünden Dairemizi bağlayıcı bir yönü bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar karşısında talebin mal rejiminin ölüm nedeni ile sona ermesinden kaynaklandığı gözetilerek davaya Aile Mahkemesi tarafından bakılması gerektiğinin dikkate alınması ve mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken bu hususun gözden kaçırılması ve davacının talebi hatalı şekilde nitelendirilerek işin esasına yönelik hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davalılardan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine ve 21,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 11.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.