Davacı tarafından, davalılar aleyhine 15.11.2011 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle tazminat istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 23.10.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteğine ilişkindir. Davacı vekili, maliki olduğu 64 ada 21 parseldeki binasına bitişik 64 ada 1 parselde davalıya ait olan binanın duvarından düşen taşlar sonucu çatısının ve binasını kullanılamaz hale getirdiğini belirterek, hasar ve kira kaybı nedeniyle oluşan zararının tazminini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulü ile 6.808,71 TL"nin davalıdan tazminine karar verilmiştir. Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir. Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, zararın artmasında davacının kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz. Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; Keşif sonucu düzenlenen 11.09.2012 tarihli ve 10.10.2013 tarihli raporlarda oluşan zararda davacıya ait binanın standartlara ve tekniğe uygun yapılmamış olmasının da etkili olduğu tespit edilmiştir. Meydana gelen zararda davacının da kusurlu bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesi uyarınca tazminattan bir miktar indirim yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken belirtilen husus gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün yazılı gerekçe ile BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 20.05.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.