![Abaküs Yazılım](/3.png)
Esas No: 2017/1037
Karar No: 2020/65
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/1037 Esas 2020/65 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 629-167
Sanıklar hakkında kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun"a muhalefet etme suçlarından açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, sanık ..."ın TCK"nın 38/1, diğer sanıklar... ve..."ın ise TCK"nın 37/1. maddesi delaletiyle aynı Kanun"un 86/1, 86/3-e ve 87/3. maddeleri uyarınca ayrı ayrı iki kez 4 yıl 6 ay hapis; 6136 sayılı Kanun"un 13/1. maddesi uyarınca ayrı ayrı 1 yıl 6 ay hapis ve 900 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, tüm sanıklar hakkında TCK"nın 53/1 ve 54. maddeleri uyarınca hak yoksunluğuna ve müsadereye ilişkin Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.12.2012 tarihli ve 342-891 sayılı hükümlerin sanıklar ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 04.05.2015 tarih ve 38760-15664 sayı ile;
"04.06.2008 tarihinde mağdur..."ın yer göstermesi üzerine kendisine ait 7,65 çapında, üzerinde herhangi bir marka ve seri numarası olmayan tabancanın ele geçtiği ve bu tabancadan atılan 1 adet mermi çekirdeğinin kendisi tarafından olaydan evvel kullanıldığı ve olay yerinde ele geçen 9 mm çapındaki 9 adet boş kovanın çap ve tiplerine uygun (Parabellum marka) tek bir tabancadan atıldığı,
Mağdur..."ın 04.06.2008 tarihli ifadesinde "Kahverengi takım elibiseli, 165-170 cm boylarında, 35 yaşlarında, esmer, kirli sakallı bir şahsın kendilerini görünce ateş etmeye başladığı, şahsın otoparka gelirken silahının elinde olduğu" şeklinde beyanda bulunduğu, mağdur ..."in ise aynı tarihli ifadesinde "Silahla ateş eden şahsı arkası dönük olduğu için hatırlamadığını" ifade ettiği anlaşılmış olup,
Mağdur..."ın aktarılan anlatımları ile olay yerinde tek bir adet tabancanın kullanıldığını bildiren 11.06.2008 tarihli Ankara Kriminal Polis Labaratuvarı ekspertiz raporu sonuçlarının birbirini tamamladığına, ayrıca 04.06.2008 tarihli telefon ihbar tutanağında yaralama olayını gerçekleştiren şahsın... plakalı araç ile ayrıldığını ve araç sahibi ile yapılan 04.06.2008 tarihli telefon görüşme tutanağında araç sahibinin aracını 4 gün önce sanık ..."a emaneten verdiğinin bildirilmesine göre;
1) Sanık ... açısından 6136 sayılı Kanun"a aykırılık suçunun ne şekilde oluştuğu açıklığa kavuşturulmadan yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,
2) Sanık ..."ın emaneten aldığı aracı teslim ettiği kişi araştırılmadan ve suçu gerçekleştiren fail tek bir kişi olup bu kişinin kim olduğu açıklığa kavuşturulmadan, (Parabellum marka) tek bir tabanca ile mağdurlara ateş edildiği anlaşıldığı hâlde sanıklar... ve..."ın mağdurlara ayrı ayrı tabancaları ile ne şekilde ateş ettikleri açıklanmadan yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
3) Kabule göre ise; sanık ..."ın adli sicil kaydında yer alan ve Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 2002/45 sayılı kararının tekerrüre esas olacağı gözetilmeden, sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmaması," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 18.02.2016 tarih ve 629-167 sayı ile;
"1- Mahkememizin gerekçesi incelendiğinde, bozma kararında 6136 sayılı Kanun"a aykırılığın sanık ... yönünden ne şekilde oluştuğu belli olmamasına rağmen bu hususun tamamen karşılandığı, başka bir anlatımla sanık ..."ın diğer sanıklarla birlikte TCK"nın 38/1. maddesine uygun diğer sanıkları cürme azmettirmesi sonucu suçun işlendiği kabul edilmekle, ceza verilen sanıklar yönünden tüm suçların azmettiren sanık yönünden de geçerli olması yasa gereğidir. Sanık ..."ın TCK"nın 38/1. maddesi çerçevesinde cürme azmettirerek yüklenen suçları işlediği kabul edilmiştir.
2- Sanık ..."ın emaneten aldığı aracı teslim ettiği kişinin araştırılmasının verilecek karara ne şekilde etki edeceği anlaşılamadığı gibi karar veren yargılama yapan Mahkemeyi bu hususa zorlamak yasaya ve sonuca etkili görülmemiştir.
3- Sanık ..."ın cürme azmettirmesi nedeniyle diğer sanıklar... ve..."ın birlikte ateş ettikleri kabul edildiğine göre bu kabul gerekçe ile kanıtlandığına göre ayrı tabanca ile ateş edilip edilmediği hususunun yasal dayanağı da saptanamamıştır.
4- Sanık ..."in cürme azmettirmesi sonucu diğer sanıklar ... ve ..."ın iştirak hâlinde katılan ... ve müşteki..."ı ayrı ayrı yaraladıkları kesinlikle saptanmıştır." şeklinde gerekçeyle bozmaya direnerek sanıkların önceki hükümler gibi cezalandırılmalarına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanık ... müdafisi, sanık ... ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.04.2016 tarihli ve 117224 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 582-1964 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 27.09.2017 tarih ve 479-11704 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Mağdur-sanık... Can hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme ve kasten yaralama suçlarından verilen beraat kararları temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanıklar ..., ... ve ... hakkında kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar; sanıklar hakkında kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri için Yerel Mahkemece gösterilen gerekçenin dosya kapsamı ile uyumlu olup olmadığı, bu bağlamda yasal ve yeterli gerekçeyle hükümler kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin olup,
Ayrıca Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanık ..."ın direnme kararından sonra temyiz aşamasında öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, bu hususun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
04.06.2008 tarihli olay-görgü tespit tutanağında; saat 17.45 sıralarında Hacıbayram Mahallesi, Çiçek Sokak’ta bulunan DS Otopark’ta silahla yaralama olayının anons edilmesi üzerine Polis Merkezine yakın olan olay yerine yaya olarak gidildiği, otopark içinde iki şahsın bacak kısımlarından yaralanmış hâlde olduklarının görüldüğü, şahısların olay yerine çağrılan ambulansla hastaneye götürüldükleri, otoparkın giriş kapısı yakınında, dağınık vaziyette, 9 mm çapında, MKE yapımı 9 adet kovan olduğu, kovanların yaklaşık 5-6 metre ilerisinde kan birikintilerinin olduğunun görüldüğü, çevrede yapılan araştırmalar sonucu olayı gerçekleştirdiği belirtilen ancak tam olarak eşkâli tespit edilemeyen bir erkek şahsın ... plaka sayılı gri renkli, Opel Astra marka araç ile Çankırı Caddesi üzerinden gittiğinin belirtildiği,
04.06.2008 tarihli olay yeri inceleme raporunda; otopark girişi taşlı yol üzerinde birbirine yakın hâlde 9 mm çapında, MKE yapımı 9 adet kovan, kovanların ilerisinde yine taşlı yol üzerinde iki bölgede birikinti hâlinde kırmızı renkli şüpheli lekeler, otopark içinde park hâlinde duran siyah renkli, Opel marka aracın sol arka kapı kenarında kapı arasına sıkışmış ve görünür hâlde bir adet mermi çekirdeği, otopark içindeki yazıhanede giriş kapısının solunda bulunan cam üzerinde bir adet mermi çekirdeği giriş deliği, yazıhane kapısının karşısındaki duvar yüzeyinde bir adet mermi çekirdeği giriş deliği ve bu delik içerisinde bir adet mermi çekirdeği nüvesi, yazıhanenin parke zemininde bir adet mermi çekirdeğinin görüldüğü, toplam 9 adet kovan, 2 adet mermi çekirdeği ve 1 adet nüvenin inceleme yapılmak üzere muhafaza altına alındığı, aynı gün saat 21.30 sıralarında otoparkın sol tarafında bulunan duvarlar arasında polis memurlarınca bir tabanca tespit edildiğinin bildirilmesi üzerine olay yerine tekrar gidildiğinde, seri numarası olmayan, siyah plastik kabzalı tabanca ile şarjör içerisinde 8, fişek yatağında 1 adet olmak üzere toplam 9 adet 7,65 mm çapında, MKE yapımı fişek ele geçirildiğinin bildirildiği,
04.06.2008 tarihli telefon ihbar tutanağında; Polis Merkezini arayan bir kişinin, yaralama olayını gerçekleştiren erkek şahsın ... plaka sayılı, gri renkli, Opel Astra marka araç ile olay yerinden ayrıldığını ihbar ederek isim ve adres bırakmadan telefonu kapattığının belirtildiği,
04.06.2008 tarihli telefon görüşme tutanağında; şüpheli şahsın olay yerinden kaçarken kullandığı ... plaka sayılı aracın trafik tescil kayıtlarına göre... isimli kişi adına kayıtlı olduğu, bu kişiyle yapılan telefon görüşmesinde aracın 2-3 ay önce Diyarbakır’da galericilik yapan ... isimli kişiye satıldığının öğrenildiği, bunun üzerine ...’le yapılan telefon görüşmesinde aracı Bismil ilçesinde ikamet eden ...’na sattığını beyan ettiği, ... ile yapılan telefon görüşmesinde ise aracı 4 gün önce teyzesinin kocası olan sanık ...’e emaneten verdiğini, Sedat’ın ve aracın nerede olduğunu bilmediğini beyan ettiğinin bildirildiği,
04.06.2008 tarihli tutanakta; ... plaka sayılı aracı en son kullanan kişinin sanık ... olduğunun öğrenilmesi üzerine, yapılan harici çalışmalar ve alınan bilgilere göre otopark işleticisi mağdur... Can ile hemşehrisi olan sanık ... arasında olaydan birkaç gün önce yine aynı otoparkta bir kavga yaşandığı, bu kavgada mağdur ...’ın sanık ...’ı ayağından yaraladığı, 04.06.2008 tarihinde meydana gelen olayın birkaç gün önceki bu kavga nedeniyle yaşandığı, bu hususları teyit etmek amacıyla mağdur ...’a sorulduğunda, mağdurun, İstanbul’da ticaretle uğraşan sanık ...’ın 30.05.2008 tarihinde, saat 20.30-21.00 sıralarında plakasını bilmediği Citroen C 5 marka bir araçla otoparka geldiğini, aracı park ettikten sonra konuşurlarken aralarında tartışma çıktığını, tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine kendisine ait ruhsatsız tabanca ile korkutmak amaçlı sanık ...’ın ayağına doğru 1 el ateş ettiğini, sanığın ayağında sıyrık oluşacak şekilde yaralandığını, tabancayı da otopark içindeki yıkama bölümünün arkasına sakladığını, kendisine ateş eden şahsı tanımadığını ancak sanık ...’ın önceki olay nedeniyle silahla saldırı yaptırmış olabileceğini beyan ettiğinin belirtildiği,
Adli Tıp Kurumu Ankara Şube Müdürlüğünce 24.11.2008 tarihinde düzenlenen raporda; mağdur ...’ın sağ gluteus maksimus üzerinde 0,5x0,5 cm ebadında 1 adet mermi giriş deliği, sol tibia proksimal anteriorda 2x1 cm ebadında 1 adet giriş deliği, alt lateralde çıkış deliği görüldüğü, tibia şaft kırığı tanısı ile ameliyat edilen mağdurun yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kırığın hayat fonksiyonlarını (5) ağır derecede etkilediği; katılan ...’in ise sağ alt eksremite tibia ½ orta posteriorda 1 adet 0,5x0,5 cm ebadında lezyon, sağ alt eksremitede ½ anteriorda 2x2 cm ebadında lezyon olduğu, sağ tibia şaft kırığı ameliyatı olan katılanın yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığı, kırığın hayat fonksiyonlarını (5) ağır derecede etkilediği değerlendirmelerine yer verildiği,
Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünce düzenlenen 11.06.2008 tarihli ekspertiz raporlarında; mağdur ...’ın işlettiği otopark duvarından ele geçirilen 7,65 mm çapındaki el yapısı, yarı otomatik tabancanın ve beraberinde gönderilen 9 adet 7,65 mm çapındaki fişeklerin 6136 sayılı Kanun’a göre yasak niteliği haiz ateşli silah ve fişeklerden oldukları; olay yerinden ele geçirilen 9 mm çapındaki 9 adet kovanın çap ve tiplerine uygun tek bir tabanca ile atıldıkları; 9 mm çapındaki 1 adet mermi çekirdeğinin çap ve tipine uygun bir tabanca ile istimal olunduğu; olay yerinden elde edilen 1 adet mermi çekirdeği nüvesinin teşhis niteliğinin olmadığı; 7,65 mm çapındaki 1 adet mermi çekirdeğinin ise otoparkın duvarından ele geçirilen 7,65 mm çapındaki el yapısı, yarı otomatik tabancadan atıldığı; 9 mm çapındaki 9 adet kovan ile aynı çap ve tipteki 1 adet mermi çekirdeğinin, söz konusu tabanca ile atılmalarının aralarındaki çap farklılığı nedeniyle mümkün olmadığı; mağdur ile katılana ait pantolonlar üzerindeki delikler etrafındaki atış artıklarının dağılım yoğunluklarına göre atışların uzak atış mesafesinden yapıldığının belirtildiği,
Diyarbakır Adli Tıp Şube Müdürlüğünce düzenlenen 13.04.2011 tarihli raporda; sanık ...’te herhangi bir darp-cebir izi ile tıbbi müdahale gerektirecek travmatik lezyon tespit edilemediğinin bildirildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur... Can 04.06.2008 tarihinde saat 18.45’te hastane polisi tarafından alınan beyanında; saat 17.00 sıralarında çalıştığı otoparkın bitişiğinde köftecilik yapan katılan ...’in otoparka geldiğini, otopark girişinde bulunduklarını, olay sırasında katılan ...’in arkasının, kendisinin ise yüzünün kapıya dönük olduğunu, sohbet ettikleri sırada otopark girişine daha önce tanımadığı kahverengi takım elbiseli, 30-35 yaşlarında, kirli sakallı bir şahsın geldiğini ve hiçbir şey demeden silahla ateş etmeye başladığını, önce katılan ...’in ayağından vurulduğunu ve yere yattığını, bu arada kendisine de mermi isabet ettiğini ve yere yattığını, sol diz altından ve sağ kalçasından vurulduğunu, kimseyle düşmanlığının olmadığını, şüphelendiği kimsenin de bulunmadığını, kendisini yaralayan kişi veya kişilerden şikâyetçi olduğunu,
Kollukta müşteki-şüpheli sıfatıyla ve müdafi eşliğinde; daha önceden 500 TL borç aldığı sanık ...’in, 29.05.2008 tarihinde borcunu almak için otoparka geldiğini, sanığa 250 TL verebileceğini kalan 250 TL’yi de ertesi gün vereceğini söylediğini, bunun üzerine sanığın “Oğlum şerefsizlik etme ve benim paramı ver” dediğini, bunun üzerine sanığa hitaben “Dayı ayıp ediyorsun” diye cevap verdiğini, sanığın hakaret etmeye devam ettiğini, bu durumu gururuna yediremeyerek tabancasıyla sanığa bir el ateş ettiğini, daha sonra işe gelip giderken silahı da yanında taşıdığını, bu olaydan sonra sanığı bir daha görmediğini, 04.06.2008 tarihinde otoparkta bulunuyorken yan tarafta köftecilik yapan katılan ...’in koşarak geldiğini ve “Dışarda bekleyen birkaç kişi var. Duyduğum kadarıyla seni vurmayı düşünüyorlar. Az önce kulak misafiri oldum” dediğini, katılanın lafı bile bitmeden kahverengi takım elbiseli, 170 cm boylarında, 35 yaşlarında, esmer, kirli sakallı bir şahsın gelerek kendilerine tabancayla ateş etmeye başladığını, ayağından vurulduğunu ve hemen can korkusuyla bir aracın arkasına saklandığını, bu sırada katılan ...’in yaralanmış hâlde yere düştüğünü gördüğünü, sonrasında sanığın kaçıp gittiğini ancak kaçarken görmediğini, daha sonra kendisini taksiyle hastaneye götürdüklerini, hastaneye gelen polislere olayı anlattığını ve daha önce kullandığı tabancanın yerini söylediğini, şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede önceki ifadelerinden farklı olarak; Ulus’ta Anafartalar Karakolunun karşısında otopark işlettiğini, sanıkları olay öncesinde tanımadığını, katılan ...’le sohbet ettiği sırada silahlı iki kişinin yaklaştığını, birinin 5-8 metre mesafeden ateş etmeye başladığını, önce katılan ...’in sonra da kendisinin vurulduğunu, yere düşmeleri üzerine bu kişilerin içinde sürücüsünün beklediği bir araca doğru gittiklerini ve üç kişi birlikte olay yerinden ayrıldıklarını, katılan ...’in ateş eden ve yanında duran şahısları net olarak gördüğünü, kendisinin ise arkası dönük olduğu için göremediğini, olay öncesinde sanık ...’la aralarında herhangi bir şey yaşanmadığını, kimseye ateş etmediğini, katılan ...’e ateş edilmiş olabileceğini, hastane polisi tarafından alınan ifadesini kabul etmediğini, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Katılan ... 04.06.2008 tarihinde saat 18.15’te hastane polisi tarafından alınan beyanında; Çankırı Caddesi’nde köfteci dükkânının bulunduğunu, saat 17.00 sıralarında yan tarafta bulunan otoparka giderek mağdur ... ile konuşmaya başladığını, arkasının otopark girişine dönük olduğunu, bu sırada silah sesleri geldiğini, arkasını dönüp bakmaya fırsat bulamadan kendilerine doğru ateş edildiğini fark ettiğini, sağ diz altından vurulması üzerine kendisini hemen yere attığını, arkası dönük olduğu için ateş eden şahsı hatırlamadığını, şüphelendiği kimsenin olmadığını, şikâyetçi olduğunu,
27.02.2009 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında önceki ifadesinden farklı olarak; köfteci dükkânının önünde bulunan bazı şahısların mağdur ...’a bir şeyler yapabileceklerini komşularından öğrenmesi üzerine hemen yan taraftaki otoparka mağdur ...’ı uyarmaya gittiğini, kendisine 1 el, mağdur ...’a 3 el, yazıhaneye doğru da 5 el ateş edildiğini, bunu olaydan sonra oraya gelen vatandaşların söylediklerini, yere düştüğü sırada ateş eden şahsı gördüğünü, görse tanıyabileceği bu şahsın sanık ... olmadığını, sonradan mağdur ...’tan öğrendiği kadarıyla sanık ...’ın azmettirdiği akrabasının kendilerine ateş ettiğini, bu olaydan önce 29.05.2008 tarihinde mağdur ...’ın kendisine bir şahsı vurduğundan bahsetmiş olduğunu ancak tartışmanın neden çıktığını söylemediğini, kendilerine bu olay nedeniyle ateş edilmiş olduğunu söylediğini, otoparkta bulunan tabancanın da mağdur ...’a ait olduğunu,
04.06.2009 tarihinde Kollukta önceki ifadelerinden farklı olarak; bu olay nedeniyle Ankara Emniyet Müdürlüğünde fotoğraf teşhisine gittiğini ancak net olarak kimseyi teşhis edemediğini, yaptığı araştırma ve mağdur ...’ın verdiği bilgilere göre olayı Devlet Demir Yollarında işçi olarak çalışan ... isminde Karslı bir kişi ile yanında bulunan silahlı başka bir kişinin birlikte gerçekleştirdiklerini, kendisini eski milletvekili ...’in torunu olup Alanya’da ikamet eden ... isimli bir şahsın vurduğunu, bu olayı eski milletvekili ...’in oğlu olan ...’in azmettirdiğini, kendisini vuran ... ile yanında silahlı olarak bulunan ...’dan şikâyetçi olduğunu,
Mahkemede önceki ifadelerinden farklı olarak; sanık ...’nın kendilerine doğru ateş ettiği sırada olayın etkisi altında olduğu için sanıklar... ve...’ın orada olduklarını görmediğini, sanık ...’ın savunmasının alındığı duruşmada; sanık ...’ın yalan söylediğini, sanık ...’nın ateş ettiği sırada arkasında silahlı bir şekilde sanık ...’ın beklediğini ancak sanık ...’ın ateş etmediğini, sanki sanık ...’nın korumasıymış gibi durduğunu, sanık ...’ın da bulunduğu 11. duruşmada; kendisine fotoğrafları gösterilen sanık ...’yı kesin bir şekilde teşhis ettiğini, huzurda bulunan sanık ...’ın da elindeki silahla sanık ...’nın eylemini tamamlamasına yardımcı olduğunu, sanık ...’ı da kesinlikle teşhis ettiğini, bundan hiçbir şüphesinin bulunmadığını,
Tanık ... Mahkemede; Diyarbakır ili, Hani ilçesinde Ergin Mavav isimli dükkânda esnaflık yaptığını, sanık ...’in 2008 yılında yanında çalıştığını ancak hangi tarihte yanından ayrıldığını hatırlamadığını, sanık ...’nın kendisinin şoförü olduğunu, mağdur ve katılanı tanımadığını, olayla ilgili hiçbir bilgi ve görgüsünün bulunmadığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... aşamalarda; 2008 yılında Alanya’da otel işlettiğini, olaydan haberinin olmadığını, 04.06.2008 tarihinde kimseyi yaralamadığını, bu tarihten önce de kimsenin kendisini yaralamadığını, vücudunda herhangi bir yara bere izi olmadığını, İstanbul’da ticaretle hiç uğraşmadığını, kendilerini tanımadığı katılan ve mağdurun neden böyle beyanlarda bulunduklarını bilmediğini, okunan tutanak içeriğini kabul etmediğini, ...’nun eşinin yeğeni olduğunu, Diyarbakır’a uçakla gittiği zaman bazen ...’ndan birkaç saatliğine arabasını aldığını ancak hiç uzun süreli almadığını, zaten kendisine ait Citroen C 5 marka aracının bulunduğunu, ...’nun neden bu şekilde beyanda bulunduğunu bilmediğini, isim benzerliği ya da karışıklık olabileceğini, suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık ... aşamalarda; belirtilen tarihte Diyarbakır ili, Hani ilçesinde bulunduğunu, mağdur ve katılanı tanımadığını, isimlerini ilk defa duyduğunu, sanık ...’ın ise amcasının oğlu olduğunu, ruhsatsız silahının olmadığını ve kimseyi yaralamadığını, diğer sanık ...’ı da tanımadığını, olay tarihinde Hani ilçesinde manav dükkânı işlettiğine arkadaşı ...’in şahit olduğunu, Hani ilçesinde bulunan ..., Kadri Ergin ve ...’in dinlenmeleri hâlinde gerçeğin ortaya çıkacağını, suçlamayı kabul etmediğini,
Sanık ... aşamalarda; Devlet Demir yollarında memur olarak çalıştığını, olayla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, olay yerinin yakınında bulunan arkadaşı Cemal Dağdeviren’e ait kahvehanede oturduğu sırada silah sesi gelmesi üzerine dışarı çıktıklarını, daha sonra polisler ile ambulansın geldiğini, olayı uzaktan seyrettiklerini ve tekrar kahvehaneye girdiklerini, mağdur ve katılan ile diğer sanıkları tanımadığını, araba kullanmayı da bilmediğini, suçlamayı kabul etmediğini,
Savunmuşlardır.
Öte yandan, Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi kullanılarak çıkartılan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ...’in direnme kararından sonra 11.12.2017 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık konularının sırasıyla ele alınmasında fayda bulunmaktadır.
1- Sanıklar hakkında kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri için Yerel Mahkemece gösterilen gerekçenin dosya kapsamı ile uyumlu olup olmadığı, bu bağlamda yasal ve yeterli gerekçeyle hükümler kurulup kurulmadığı;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası;
"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" şeklinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında;
"Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir",
"Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
"(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanununun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanunun 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
(2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hallerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
(4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir",
"Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
"(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
(2) Hükmün başında;
a) Hükmü veren mahkemenin adı,
b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
Yazılır.
(3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
(4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
(5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
(6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
(7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir",
Hükümlerine yer verilmiştir.
Buna göre, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup, hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise; CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun"un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun"un 53 ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
Öte yandan, amacı somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suç işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden birisi de, insan haklarına dayalı, demokratik rejimle yönetilen ülkelerin hukuk sistemlerinde bulunması gereken, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" şeklinde, Latincede ise "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi açısından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlak surette sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği ya da gerçekleştiriliş şekli hususunda herhangi bir şüphe belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkan vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’in 29.05.2008 tarihinde alacağını istemek amacıyla mağdur... Can’ın işlettiği otoparka gittiği, çıkan tartışma üzerine mağdur ...’ın, üzerinde bulunan ruhsatsız, 7,65 mm çapında tabanca ile sanık ...’a 1 el ateş ederek bacağında sıyrık oluşacak şekilde yaraladığı, sanık ...’ın bu olay nedeniyle mağdur ...’ı yaralamak amacıyla 04.06.2008 tarihinde diğer sanıklar ... ve ...’ı mağdurun otoparkına gönderdiği, ... plaka sayılı araçla otoparka gelen sanıklar... ve...’ın ele geçirilemeyen 9 ve 7,65 mm çapındaki silahlarla mağdur ...’a ve o esnada yanında bulunan katılan ...’e doğru 9-10 el ateş ettikten sonra aynı araçla kaçtıkları, mağdur ...’ın sağ kalçasından ve sol bacak altından, katılan ...’in sağ diz altından kemik kırığı oluşacak şekilde, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilemeyecek ölçüde, hayati tehlike geçirmeksizin yaralandıkları, bu şekilde sanıkların katılan ve mağdura yönelik ayrı ayrı kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarını işledikleri iddia edilen olayda; Yerel Mahkemece mağdur ...’ın, olay tarihinden önce sanık ...’a ateş edip yaraladığına dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden mağdur ... hakkında 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme ve kasten yaralama suçlarından beraat kararları verilerek (Bu kararlar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.) sanık ...’ın azmettirmesi sonucu sanıklar... ve...’ın, birlikte ateş ederek mağdur ve katılanı silahla yaralamak suretiyle her 3 sanığın da kasten yaralama ve 6136 sayılı Kanun’a muhalefet etme suçlarını işledikleri kabul edilmiş ise de,
Öncelikle 11.06.2008 tarihli ekspertiz raporlarına göre olay yerinden ele geçirilen 9 mm çapındaki 9 adet kovanın tek bir tabancadan atıldıkları, 9 mm çapındaki 1 adet mermi çekirdeğinin çap ve tipine uygun bir tabancada kullanıldığı, 7,65 mm çapındaki 1 adet mermi çekirdeğinin ise mağdur ...’a ait olduğu hususunda tereddüt bulunmayan 7,65 mm çapındaki tabancadan atıldığı, diğer 9 adet 7,65 mm çapındaki fişeklerin de bu tabancanın fişek yatağından ve şarjöründen ele geçirildiği, dolayısıyla bilimsel raporlar doğrultusunda olayda mağdur ve katılana yönelik yaralama eyleminde tek bir tabancanın kullanıldığı; mağdur ...’ın olaydan hemen sonra sıcağı sıcağına alınan ilk ifadesinde tanımadığı, kahverengi takım elbiseli, 30-35 yaşlarında, kirli sakallı bir şahsın silahla ateş ettiğini, yüzünün otoparkın giriş kapısına dönük olduğunu, katılan ...’in ise arkasının dönük olduğunu, kollukta ikinci kez alınan ifadesinde olay öncesinde alacağını istemek amacıyla otoparka gelen sanık ...’la yaşadığı tartışma sonucu sanığa silahla ateş ettiğini beyan etmesine rağmen mahkemede olay yerine iki kişinin birlikte geldiğini, birisinin silahla ateş ettiğini ve içinde sürücüsü olan bir araçla üç kişi birlikte ayrıldıklarını, katılan ...’in ateş eden ve yanında duran şahısları net olarak gördüğünü, kendisinin ise arkası dönük olduğu için göremediğini, olay öncesinde de sanık ...’la aralarında herhangi bir şey yaşanmadığını beyan ettiği; katılan ...’in olaydan hemen sonra sıcağı sıcağına alınan ilk ifadesinde arkası dönük olduğu için ateş eden şahsı hatırlamadığını, Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde yere düştüğü sırada ateş eden şahsı gördüğünü, görse tanıyabileceği bu şahsın sanık ... olmadığını, sonradan sanık ...’ın azmettirdiği akrabasının kendilerine ateş ettiğini öğrendiğini, kollukta tekrar alınan ifadesinde yaptığı araştırmalara göre olayı Devlet Demir yollarında işçi olarak çalışan ... ile yanında bulunan ...’in gerçekleştirdiğini, bu kişileri de sanık ...’in azmettirdiğini, Mahkemede ise ateş edildiği sırada olayın etkisi altında olduğu için sanıklar... ve...’ın orada olduklarını görmediğini beyan etmesine rağmen sanık ...’ın savunmasının alındığı duruşmada sanığı net bir şekilde teşhis ettiğini, 11. celsede de kendisine fotoğrafı gösterilen sanık ...’in ateş ettiğinden kesinlikle emin olduğunu, sanık ...’ın da sanık ...’ya yardım ettiğini ancak silahla ateş etmediğini beyan ettiği; sanıkların ise olay yerinde bulunmadıklarına dair tanıklarının olduğunu, suçlamayı kabul etmediklerini beyan ettikleri; bozma sonrası sanık ...’nın hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini, sanık ... müdafisinin ise sanık hakkında lehe olan tüm hükümlerin uygulanmasını talep ettiği anlaşılmaktadır.
Buna göre; Yerel Mahkemece mağdur ve katılanın aşamalarda değişiklik gösteren birbiriyle çelişkili tüm beyanları, olayda tek bir tabanca kullanıldığına dair bilimsel rapor ve sanıkların aşamalardaki savunmaları birlikte tartışılıp değerlendirilmeden, mağdur ve katılanların beyanları arasındaki çelişkiler giderilmeden, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirtilmeden ve hangi anlatımın hangi gerekçeyle diğerine üstün tutulduğu açıklanmadan mahkûmiyet kararları verilmesi suretiyle CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine,
Suç oluşturduğu kabul edilen fiiller ile sanıkların bu fiilleri ne şekilde gerçekleştirdiklerinin gerekçeli kararda net bir şekilde belirtilmemesi ve lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep eden sanıklar hakkında TCK’nın 51, 62 ve CMK’nın 231. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda olumlu veya olumsuz herhangi bir değerlendirme yapılamadan karar verilmesi suretiyle aynı fıkranın (c) bendine,
Muhalefet edildiğinin anlaşılması karşısında; Yerel Mahkemece gösterilen gerekçenin dosya kapsamı ile uyumlu olmadığı gibi yasal ve yeterli gerekçeyle mahkûmiyet hükümleri kurulmadığı anlaşılmıştır.
2- Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanık ..."ın direnme kararından sonra temyiz aşamasında öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, bu hususun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığı;
5237 sayılı TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle "kovuşturmaya yer olmadığına", kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece "davanın düşmesine" karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) bilişim sistemi vasıtasıyla alınan güncel nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve yerel mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık ...’in direnme kararından sonra 11.12.2017 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, dosya kapsamı ile uyumlu, yasal ve yeterli gerekçe içermemesi isabetsizliğinden; sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin ise gerekli araştırmanın mahallinde yapılıp sanığın öldüğünün tespiti hâlinde 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.02.2016 tarihli ve 629-167 sayılı direnme kararına konu;
a) Sanıklar ... ve ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerinin, dosya kapsamı ile uyumlu, yasal ve yeterli gerekçe içermemesi,
b) Sanık ... hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin ise gerekli araştırmanın mahallinde yapılıp sanığın öldüğünün tespiti hâlinde 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK"nın 223. maddeleri uyarınca uygulama yapılmasının gerekmesi,
Nedenleriyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 06.02.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.