10. Hukuk Dairesi 2016/12092 E. , 2016/13337 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı vekili, davacının davalılara ait iş yerinde hızar ustası olarak, 20/06/1994 - 11/06/2001 tarihleri arasında çalıştığını beyanla, eksik bildirilen çalışmalarının tespitini talep etmiştir. Mahkemece dava kabul edilerek, davacının davalılara ait işyerinde 20/06/1994-11/06/2001 tarihleri arasında asgari ücret ile kesintisiz olarak çalıştığının tespitine, bu hizmetlerin diğer hizmetleri ile birleştirilmesine, sigortalı gösterilen kısımların dışlanmasına, karar verilmiş ise de, verilen karar eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 sayılı Yasanın Geçici 7. maddesi kapsamında uygulama alanı bulan 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 6. maddesinde ifade edildiği üzere sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamaz ve feragat edilemez. Anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi karşısında, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin davaların, kamu düzenine ilişkin olduğu, bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesinin zorunlu ve gerekli bulunduğunun gözetilmesi zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde resen araştırma yapılarak kanıt toplanabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır.
Diğer taraftan, bu tür sigortalı hizmetlerin saptanmasına ilişkin davalar, sonuç itibariyle sigorta primlerinin işverenden tahsiline de yol açacağından, işverenlik sıfatının şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi gerekir. Bu konuda temel dayanak noktası 506 sayılı Kanun"un "İşveren ve işveren vekilinin tarifi" başlığını
taşıyan 4. madde hükmüdür. Anılan maddede; bu Kanunun uygulanmasında 2. maddede belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek veya tüzel kişiler "işveren" olarak tanımlanmış olup, ”çalıştıran” olgusu, tespiti istenen sürelere ilişkin hizmet akdinin tarafı konumunda olan ve hizmet akdini düzenleyen “işvereni” ifade etmektedir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesinin (2). Fıkrasında, “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükmü öngörülmüştür.
İnceleme konusu davada, istem kabul edilmiş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görünmemektedir. Dosya içeriğinden, işverenlik sıfatı konusunda yeterli araştırma yapılmadan, davacının hangi dönemde hangi işveren nezdinde çalıştığı açıkça tespit edilmeden karar verildiği, kabule göre de tespitine karar verilen hizmetlerin davalı işverenler yönünden ayrıştırılmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde; davacının çalışmasının gerçekliği, işin ve işyerinin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla; işverenlik sıfatı tereddüte mahal vermeyecek şekilde araştırılarak, davacının talep konusu hizmetinin hangi işveren yada işverenler nezdinde icra edildiği belirlenmeli, davalı işverenler dışında başka bir işveren yanında çalıştığı tespit edilirse, 6100 sayılı HMK"nın 124. maddesi"nin 3. fıkrası ""maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebi karşı tarafın rızası aranmaksızın kabul edilir."" uyarınca, tespit edilen işverene yöntemince husumet yöneltilmeli, böylece mevcut çelişki açıklığa kavuşturularak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Kabule göre de; hükmün sonuç kısmında taraflara yüklenen borç ve tanınan haklar açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmeli, yani işverenler net olarak belirlenerek hizmetler ayrıştırılmalı iken, mahkemece infazda tereddüt oluşturacak şekilde hizmetler ayrıştırılmadan karar verilmesi isabetsizdir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 03.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.