20. Hukuk Dairesi 2013/10101 E. , 2014/5881 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 20/12/1996 tarihli dilekçesi ile ... ... Mevkiinde bulunan taşınmazın, miras bırakanları tarafından uzun yıllar önce ihya edilerek kültür arazisi haline getirildiğini, kadim kültür arazisi olduğunu, davalı ... tarafından taşınmaza müdahale edildiğini ileri sürerek, davacının zilyetliğinde olan bu yerin adına kayıt ve tescili ile davalı ..."un müdahalesinin men"ine karar verilmesini talep etmiştir..
Mahkemece; davanın kısmen kabulu ve kısmen reddine, 12/12/2000 günlü krokide (Z) harfiyle gösterilen, 2537,21 m2"lik yerin davacı adına tesciline, geriye kalan taşınmaz bölümü hakkında davalı ..."in elatmasının bulunmaması nedeni ile bu husustaki isteğinin reddine karar verilmiş; davalılar ... ve Orman Yönetimi tarafından hukmün kabule ilişkin kısmına yönelik olarak temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 29.09.2003 tarih ve 2003/5425 - 5881 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "... Beldesi, ... Mevkiinde bulunan çekişmeli taşınmazın yörede 1957 yılında yapılan genel kadastro çalışmasında Devlet ormanı olarak tescil harici bırakıldığı, komşu 197 sayılı parsele yönelik açılan kadastro mahkemesinin 31.03.993 tarih 1978/2-155 sayılı kararı ile 197 sayılı parselin (I) harfli 5318 m2"lik bölümünün orman niteliğiyle ... adına tapuya tesciline, geriye kalan 27687 m2"lik bölümünün ise tesbit gibi tesciline karar verildiği; bu hükmün, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 08.11.1994 tarih 1994/8710 - 13443 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği, eldeki dosyada uzman orman bilirkişinin 197 sayılı parselin kuzeyinde yer alan çekişmeli taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğunu açıkladığı, ancak; kadastro mahkemesinde kesinleşen olgular gözönünde bulundurulmadan hüküm kurulduğu, bu nedenler ile yeniden uzman bilirkişiler ile mahallinde uygulama yapılmalı" denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kısmen kabulüne ve fenni bilirkişi raporunda gösterilen (Z) harfli 2537.21 m2"lik bölümün davacı adına tapuya tesciline, (O) harfi ile gösterilen 1239.04 m2"lik taşınmazın ise, orman niteliğiyle ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalılar ... ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, bu sefer Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29.12.2009 tarih 2009/15666 - 19793 karar ile ikinci kez bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece kurulan hüküm doğru değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmaza güney yönden komşu olan eski 197 parsel yeni 113 ada 6 parsel sayılı taşınmaz, yörede 1957 yılında yapılan genel kadastro çalışmasında 6 nolu vergi kaydı ile 33.000 m2 yüzölçümü ile gerçek kişi adına tesbit edilmiş, bu tesbite karşı dava dışı ...
... tarafından tapuya dayalı olarak açılan kadastro tesbitine itiraz davası açtığı, yargılama sırasında Orman Yönetiminin davaya müdahil olarak katıldığı, kadastro mahkemesinin 1958/38 - 1976/38 sayılı karar ile "davacı gerçek kişinin davasının reddine, çekişmeli 197 parselin 13.04.1976 tarihli fenni bilirkişi tarafından düzenlenen krokideki (I) harfli 5318 m2"lik bölümün orman sayılan yerlerden olduğu kabul edilerek tescil harici bırakılmasına, geriye kalan bölümün ise tesbit gibi davalılar adına tapuya tesciline" karar verildiği, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 02.02.1978 tarih ve 1977/3067 - 1056 sayılı kararı ile "mahkemece çekişmeli taşınmaza revizyon gören vergi kaydı ile davacı gerçek kişinin dayandığı tapu kayıt uygulamalarının yeterli olmadığı, komşu parsellerden de yararlanılmak sureti ile bu kayıtların uygulanması, varsa zilyetlik tanıklarının mahallinde dinlenmeleri" gereğine değinilerek hükmün bozulduğu, bu defa bozma kararına uyularak yapılan uygulama sonucunda mahkemenin 31.03.1993 tarih 1978/2 - 155 sayılı kararı ile "her ne kadar davacının dayandığı tapu kaydının çekişmeli taşınmazı kapsadığı saptanmış ise de 3402 sayılı Kanunun 13/B-c hükümleri gözönüne alınarak davalılar yararına kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik koşullarının oluştuğu, yörede 1985 yılında ilân edilen orman kadastro çalışmasında fenni bilirkişi raporunda belirtilen 3 ve 4 nolu bölümlerin orman sınırları içine alındığı ancak ilk kararın müdahil Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmemesi üzerine çekişmeli 197 parselin (I) harfli 5318 m2"lik bölümü dışında kalan bölümlerinin orman sayılmayan yerlerden oldukları kabul edilerek davacı gerçek kişinin davasının reddine, tapulamadan sonra doğan haklar yönünden ise ilgili kişilerin genel mahkemede dava açmalarına, çekişmeli 197 parselin (I) harfli 5318 m2"lik bölümünün orman niteliğiyle ... adına tapuya tesciline, III ve IV nolu 440 m2 ve 110 m2"lik bölümlere ilişkin orman tahditinin iptaline ve bu bölümlerin orman kadastro sınırları dışına çıkarılmasına, geriye kalan 27.682 m2"lik bölümün ise tesbit gibi davalılar adlarına tapuya tesciline" karar verildiği, hükmün derecaattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır. Sözkonusu ilâm gereğince (I) harfli 5318 m2"lik taşınmazın 1966 parsel numarası verilerek orman niteliği ile ... adına tapuya tescil edildiği, eldeki dosyada dava konusu olan taşınmazın 1966 parselin kuzeyinde yer aldığı, yukarıda özetlenen kadastro dosyasında çekişmeli taşınmazın 13.04.1976 tarihli fenni bilirkişi tarafından düzenlenen krokide "Devlet ormanı" olarak gösterildiği, 03.05.1976 tarihli Orman Mühendisi ... tarafından düzenlenen raporda; "Orman Bakanlığının 24.01.1975 tarih 5877 - 1469 sayılı mütalaa yazısında 4000 m2 olarak belirtilen ancak gerçek yüzölçümünün 5318 m2 olduğu belirlenen 197 parselin içindeki 4000 m2"lik alanın kuzeyinin Devlet ormanına hudut olduğu, eğimin kuzeye doğru %5-15 olarak devam ettiği, üzerinde 10 adet çok yaşlı kızılçam ağaçlarının bulunduğu, bol miktarda doğal olarak yetişen çam fidanlarının, maki bitkilerinin mevcut olduğu, kuzeyindeki Devlet ormanına bitişik olduğu ve ormanla arasında ayırıcı unsur bulunmadığı, yani bu bölümün kuzeydeki Devlet ormanının devamı niteliğinde olduğu" hususlarının açıklandığı, buna göre çekişmeli taşınmaz ile 197 parselden ifraz ile hükmen orman olan 1966 parselin (yani (I) harfli 5318 m2"lik taşınmazın) arasında hiçbir fark bulunmadığı, taşınmazın orman vasfını taşıdığı, zaten eldeki dosyada davalı olan (O) harfli 1239.04 m2"lik taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı, buna bitişik güneydeki davalı (Z) harfli 2537.21 m2"lik taşınmazın ise kuzeyden kesinleşen orman parseli, doğu yönden 2056 sayılı 2/B parseli güneyden orman olan 1966 parsel sayılı taşınmazlar ile çevrili olduğu anlaşılmakla, 6831 sayılı Kanunun 17/2 maddesi gereğince orman içi açıklık olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Kaldı ki; 6831 sayılı Orman Kanununun 1. maddesi gereğince, "Tabiî olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaçcık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır." Zaman içinde taşınmaz üzerindeki orman örtüsünün kaldırılmış olması o yerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez. Toprağı ile birlikte orman olan taşınmazın zilyetlikle iktisabı da mümkün değildir. Yine, H.G.K.’nun 24/10/2001 tarih ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 tarih ve 2002/8 - 183 - 187 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tesbit harici bırakılan yerlerde, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir.
Bu nedenlerle; davaya konu taşınmazın öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemez. Orman kadastro çalışmalarının yapıldığı 1982 yılından itibaren dava tarihine kadar kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlik yolu ile mülk edinme koşulları oluşmadığı gibi, dava konusu taşınmaz, 6831 sayılı Kanunun 05/11/2003 tarih ve 4999 sayılı Kanun ile değişik 7. maddesi gereğince "herhangi bir nedenle orman sınırı dışında bırakılan orman" olması nedeniyle yeniden orman sınırları içine de alınabilir. Bu hususlar gözönüne alınarak mahkemece davanın tamamen reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü yolunda kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır.] denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın reddine, 16.03.2007 tarihli fen bilirkişi rapor ve ekli krokisinde (Z) harfi ile gösterilen 2537,21 m2 ve (O) harfi ile gösterilen 1239,04 m2"lik yerlerin orman vasfıyla ... adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 10.05.1982 tarihinde yapılan orman kadastro çalışması ile 26.01.1993 tarihinde yapılan aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Yörede 1957 yılında genel kadastro çalışmaları yapılmış ve çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer Devlet ormanı olarak tescil harici bırakılmıştır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 29/05/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.