10. Hukuk Dairesi 2016/16721 E. , 2016/13268 K.
"İçtihat Metni"...
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Somut olay incelendiğinde, 09.03.2007 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu hak sahiplerine bağlanan ilk peşin sermaye değerli gelir ve cenaze giderinin 506 sayılı yasanın 26. maddesi uyarınca rücuan tahsili için açılan işbu davada, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
506 sayılı Kanunun 26. maddesine dayanan rücu davalarında kusurun belirlenmesinde, mahkemece, öncelikle iş kazasının ne şekilde olduğu, dosya içeriğindeki tüm deliller takdir olunarak, varsa çelişki giderilerek belirlenmeli ve kabul edilen maddi olgular doğrultusunda, kusur oran ve aidiyeti konusunda bilirkişi incelemesine gidilmelidir.
Bilindiği üzere, işçilerin beden ve ruh sağlığının korunmasında önemli olan yön, iş güvenliği tedbirlerinin alınmasının hakkaniyet ölçüleri içinde işverenlerden istenip istenemeyeceği değil, aklın, ilmin, fen ve tekniğin, tedbirlerin alınmasını gerekli görüp görmediği hususlarıdır. Bu itibarla işverenler, mevzuatın kendisine yüklediği tedbirleri, işçilerin tecrübeli oluşu veya dikkatli çalıştığı taktirde gerekmeyeceği gibi düşünceler ile almaktan çekinemeyeceklerdir. Çalışma hayatında süre gelen kötü alışkanlık ve geleneklerin varlığı da, işverenlerin önlem alma ödevini etkilemez. İşverenler, çalıştırdığı sigortalıların beden ve ruh bütünlüğünü korumak için yararlı her önlemi, amaca uygun biçimde almak, uygulamak ve uygulatmakla yükümlüdürler.
./..
Dosya kapsamından,aynı olaya ilişkin kesinleşen ceza dava dosyasında, işyeri sahibi ... hakkında, 1. Derece sorumlu olduğundan bahisle para cezasına hükmedilmiş,... ise 2. Derece sorumlu olduğu kabul edilerek hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Diğer taraftan, Bakanlık müfettişi raporunda, davalı şirket %60 sigortalı %40 olarak kusurlu kabul edilmiş, Mahkemece hükme esas alınan kusur bilirkişi raporunda ise, davalı şirket %73, ... . ayrı ayrı %1 (ceza dosyasında kusurları kesinleştiği için), sigortalı ise %25 kusurlu kabul edilmiştir. Belirtilen raporlar arasında çelişki oluştuğu belirgin bulunmakla, dosya kapsamındaki tüm raporlar gözetilmek suretiyle ... ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden; kusur oran ve aidiyeti konusunda yeniden rapor alınarak, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır.
6098 sayılı.... Borçlar Kanunu 74. (818 sayılı Borçlar Kanunu 53.) maddesi hükmü gereğince, hukuk hakimi kesinleşen ceza mahkemesi kararındaki maddi olgu ile bağlıdır. Ceza mahkemesi kendine has usûlî olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hâkiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (... ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır.
Diğer taraftan, Hukuk Genel Kurulunun 01.02.2012 tarih ve 2011/19-639 Esas, 2012/30 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, kesin bir mahkûmiyet anlamında bulunmayan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının hukuk hakimini bağlamayacağının kabulü gerekir.
Yukarıdaki açıklamalar gözetildiğinde, hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen ... hakkında, ceza dosyasında mahkum olduğundan bahisle kusur verilmesi yerinde görülmemiş olup, çelişkilerin giderilmesi için alınacak kusur raporunda, dava dışı ... açısından 3. kişinin kusuru yönünden irdelenme yapılması gerektiğine dikkat edilmelidir.
2-Sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değeri, sigortalının yaşı, gelirin kesilme olasılığı ve iskonto oranı gözetilerek belirlenen tutarı ifade etmektedir. 506 sayılı Yasa"nın 92. maddesi ise, "malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık ve gelirlerden yüksek olanın tümü, eksik olanın da yarısı bağlanır. Bu aylık ve gelirler eşitse, iş kazalarıyla meslek hastalıkları sigortasından bağlanan gelirin tümü, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarından bağlanan aylığın da yarısı verilir." düzenlemesini içermektedir.
Dava konusu edilen gelirlerin, 506 sayılı Yasanın 92. maddesi (5510 sayılı Yasa’nın 54. madde) uyarınca indirildiğinin anlaşılması halinde; davalının tazminle sorumlu olduğu ilk peşin sermaye değerli gelir miktarı; gelirin başladığı tarih itibariyle 506 sayılı Yasanın 92. maddesi (5510 sayılı Yasa’nın 54. madde) uyarınca
./..
indirilmiş hali üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerli gelir miktarına, indirme tarihine kadar yapılan fark fiili ödeme miktarının da eklenmesi suretiyle bulunan tutar ile yarıya indirilmemiş tam gelir üzerinden hesaplanan ilk peşin sermaye değerinin karşılaştırılması sonucu düşük olan esas alınarak belirlenmelidir. Mahkemece, anılan yasanın 92. maddesi gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Mahkemece; yukarıda belirtilen eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 01.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
...