10. Hukuk Dairesi 2016/9882 E. , 2016/13248 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, 04.10.2000-16.12.2002 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasaya tabi olduğunun, 16.12.2002 tarihinden bu yana 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu Bağ-Kur sigortalısı olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, 04.10.2000-16.12.2002 tarihleri arasındaki dönem yönünden hukuki yararı bulunmadığından reddine, davacının 17.12.2002-30.04.2008 tarihleri arasındaki dönem yönünden de davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine,
01.05.2008-31.03.2009 tarihleri arasındaki dönem yönünden de davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, 01.04.2009-24.06.2011 tarihleri arasında davacının Bağkur sigortalısı olmadığı anlaşıldığından bu döneme ilişkin davacının prim borcu olmadığının tespitine, karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalı Kurum avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Yine aynı Kanunun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Eldeki davada, mahkemece bozma ilamımıza uyulmuş ise de, bozma gereklerinin tam olarakyerine getirildiğinden bahsedilmesi mümkün değildir.
Bozma sonrası gelen belgelerden 01.12.1988-30.04.1998 tarihleri arasında şirket ortaklığı nedeniyle vergi kaydı, 27.05.1987-16.12.2002 tarihleri arasında A.Ş. Kurucu ortaklığı ile 18.01.1989-16.12.2002 tarihleri arasında da Ltd. Şirket ortaklıkları nedeniyle oda kaydı ile 01.12.1988-11.03.2014 tarihleri arasında ise ortağı olduğu ... Limited Şirketinin ticaret sicilinden 11.03.2014 tarihinde resen terkin edilmesi nedeniyle, davalı kurumca davacının 6111 sayılı Yasa kapsamındaki yapılandırma talebi dikkate alınarak 04.10.2000-16.12.2002 tarihleri arasındaki süre yönünden davacının davalı kurumca zaten 1479 sayılı Yasa kapsamında zorunlu sigortalı sayıldığı anlaşılmakta olup, bu dönemdeki ödemelere göre mahkemece 01.05.2008-31.03.2009 tarihleri arasındaki dönem bakımından karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Diğer taraftan, davanın yasal dayanaklarından olan 5510 sayılı Yasanın 9. Maddesinde “Limited Şirket Ortaklarından hisselerinin tamamını devreden sigortalıların, hisse devrinin yapılmasına ortaklar kurulunca karar verildiği tarihten, … , iflas veya tasfiye durumu ile münfesih duruma düşen şirketler için ortağın talep etmesi halinde, mahkeme kararı ile iflasın, tasfiyenin açılmasına, ortaklar kurulu kararı ile tasfiyenin başlamasına veya şirketin münfesih duruma düşmesine karar verildiği, ortakların talepte bulunmaması halinde, mahkemece iflasın kapatılmasına karar verildiği, tasfiyesi sonuçlanan şirketlerin ortaklıklarının ise tasfiye kurulu kararının ticaret sicili memurluğunca tescil edildiği tarihten,” itibaren sigortalılığın sona ereceği hüküm altına alınmıştır.
Açıklanan nedenle davacının 16.12.2002 tarihi sonrası bakımından ortağı olduğu şirketinin ticaret sicilinden silinme tarihine kadar zorunlu sigortalı olduğunun dikkate alınması gerekir ise de, davacı hakkında 23.04.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6645 sayılı Yasanın 56. maddesi ile 5510 sayılı Yasaya eklenen geçici 63. maddenin “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan, Kuruma kayıt ve tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yayımlandığı ayın sonu itibarıyla 12 ay ve daha fazla süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarını, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde ödememeleri veya ilgili kanunları uyarınca yapılandırmamaları hâlinde, prim ödemesi bulunan sigortalıların daha önce ödedikleri primlerin tam olarak karşıladığı ayın sonu itibarıyla, prim ödemesi bulunmayan sigortalıların ise tescil tarihi itibarıyla sigortalılığı durdurulur. Durdurulan süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilmez ve bu sürelere ilişkin Kurum alacakları takip edilmeyerek bunlara Kurum alacakları arasında yer verilmez. …” hükmü gözetilerek, Kurumdan davacının sigortalılığının 16.12.2002 tarihi sonrası bakımından anılan yasal düzenleme kapsamına giripgirmediği ve durdurulması gereken tarih sorularak, varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde uyuşmazlık bulunmayan 01.05.2008-31.03.2009 tarihleri arasındaki dönem bakımından karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalı Kurum avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 01.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.