19. Hukuk Dairesi 2017/3552 E. , 2018/793 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılardan ... vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılardan ... vek. Av. ... geldiği, başka gelenin olmadığı görülmekle duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, dava dışı şirket ile davalı (temlik eden ) banka arasında imzalanan 15/04/1998 tarihli genel kredi sözleşmesinin davacı tarafından 5.000,00 TL limit ile kefil sıfatıyla imzalandığını, bu sözleşmede 80.000,00 TL"ye kadar limit artışı yapıldığını, limit artışı sözleşmelerindeki imzanın davacıya ait olmadığını, bu sözleşmeye dayalı kullandırılan kredi borcunun ödenerek kapatıldığını, davalı (temlik eden) banka ile dava dışı şirket arasında 29/05/2003 tarihli farklı bir genel kredi sözleşmesi daha imzalandığını, davacının bu sözleşmede imzası bulunmamasına rağmen davacıya kat ihtarı da tebliğ edilmeden hakkında 80.000,00 TL ve fer"ilerinin tahsili için takip yapıldığını, davacının imzası olmayan sözleşmeler nedeniyle sorumlu tutulmasının mümkün bulunmadığını ileri sürerek, davacının borçlu olmadığının tespiti ile %20 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı (temlik eden) banka vekili, davacının kefil olduğu sözleşmenin dava dışı şirketin kredi kullandığı diğer sözleşmeleri de kapsadığını savunarak, davanın reddini istemiş, davalı banka yargılama sırasında alacağını 13.07.2012 tarihli temlik sözleşmesi ile ...’a temlik etmiş, yargılamaya temlik alan vekilince devam olunmuştur.
Mahkemece, verilen 31/10/2013 tarihli ilk karar Dairemizin 01/12/2014 gün ve 2014/1534-2014/17423 sayılı ilamı ile; "... Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nce düzenlenen rapor ile üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 01.04.2013 tarihli rapor arasında çelişki bulunmaktadır. Raporlar arasındaki bu çelişki giderilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu durumda mahkemece imza incelemesine ilişkin raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden yeniden usulüne uygun şekilde imza incelemesi yaptırılması sonucuna göre limit artış sözleşmeleri altındaki imzaların davacıya ait olduğunun saptanması halinde davacının 15.04.1998 tarihli sözleşme ve bu sözleşmedeki kefalet limitini arttıran yukarıda tarihleri yazılı limit artış sözleşmelerindeki kefalet limitlerinin toplamı kadar kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu, limit artış sözleşmelerindeki imzaların davacıya ait olmadığının saptanması halinde ise sadece 15.04.1998 tarihli 5.000.00 TL.kefalet limitli sözleşme ile sorumluluğu gözetilerek dava konusu kredinin bu sözleşmeler kapsamında kullanılan bir kredi olup olmadığı da konusunda uzman bilirkişiye banka kayıtları üzerinde yaptırılacak inceleme sonucunda saptanıp, ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra deliller hep birlikte değerlendirilip, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, davacının kefaletinin bulunmadığı 29.05.2003 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden dolayı kefalet sorumluluğundan söz edilemez. İlk sözleşmede, sonraki sözleşmelere atıfta bulunulsa bile sonuç değişmez." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, imza incelemesi sonucu davacının 15/04/1998 tarihli sözleşmedeki limit artırım sözleşmelerindeki imzaların kendisine ait olduğunun tespit edildiği, buna göre 80.000,00 TL limitle davacının sorumlu olduğu, 2003 yılında yeni sözleşme imzalanmış olmasının önceki sözleşmeyi hükümsüz kılmayacağı eski ve yeni sözleşmelerdeki limit dahilinde davacının sorumlu olduğu kredi borcunun bir noktada sıfırlanmasının davacının kefaletini ortadan kaldırmayacağı, adres değişikliğini bankaya bildirmeyen davacının sözleşmedeki adresine yapılan tebligatın bir gün sonrasında temerrüte düşeceği gerekçesiyle davacının 15/04/1998 tarihli sözleşmedeki 80.000,00 TL asıl alacak, 13.111,11 TL işlemiş faiz ve 655,00 TL %5 BSMV olmak üzere toplam 93.766,66 TL borçlu olduğu ve 80.000,00 TL asıl alacağa takipten sonra işleyecek faizden sorumlu olduğu, istenilen diğer taleplerden (24.702,89 TL) sorumlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiştir.
Yerel mahkeme kararı davacı vekiline 01/03/2017 günü tebliğ edilmiş, tebliğ tarihinden üç gün sonra henüz davacı vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmadan önce davacı asil 05/03/2017 günü vefat etmiş, mahkemece gerekçeli karar müteveffa davacı asilin mirasçılarına tebliğe çıkarılmış, müteveffa davacı asilin mirasçılarından ... vekili tarafından hükme karşı temyiz yoluna başvurulmuştur.
Tereke ile ilgili olup konusu para alacağı olan davaların bütün mirasçılara karşı açılması zorunlu değildir, bir mirasçıya karşı da dava açılabilir. Çünkü TMK"nun 641. maddesine göre mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludurlar ve TBK"nun 163. maddesi gereğince alacaklı müteselsil borçlulardan birinden borcun tamamını isteyebilir. (bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, 2017, s.117) Bu durumda terekenin para borcundan müteselsilen sorumlu olan her bir mirasçı borca karşı menfi tespit davası açabilir. Bu itibarla mahkeme kararını temyiz eden davacı murisin mirasçılarından ..."ın temyiz talebi incelenmiştir.
Buna göre, mahkemece Dairemiz bozma kararına uyulduğu halde bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiş, davacının bozmayı hatırlatan itirazları da gözetilmemiştir. Mahkemenin hükme esas aldığı bilirkişi raporu Dairemiz bozma gereklerini karşılayan yeterli incelemeyi kapsamamaktadır. Bu durumda mahkemece hükmüne uyulan Dairemiz bozma kararı doğrultusunda dava konusu kredinin davacılar murisinin imzası bulunan sözleşme kapsamında kullanılan bir kredi olup olmadığı hususunda bankacılık konusunda uzman bir bilirkişi aracılığıyla banka defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılmak suretiyle ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacılardan ... yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacılardan ... yararına takdir edilen 1.630,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılardan ..."a ödenmesine, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılardan ..."a iadesine, 20/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.