Esas No: 2014/1446
Karar No: 2014/5720
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2014/1446 Esas 2014/5720 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkin davadan dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 21/11/2013 gün ve 2013/6992 - 2013/10511 sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 25.02.2005 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne, 22.01.2009 günlü raporda (A) harfi ile gösterilen 4513,81 m² ve (B) harfi ile gösterilen 1143,99 m² yüzölçümündeki taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalılardan Hazine ve Orman Yönetimi tarafından hükmün temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesi"nin 26/05/2010 tarihli ve 2010/6726 – 6998 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman sınırları dışında kaldığı ve davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle hüküm kurulmuşsa da, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; 1977 yılında yapılan arazi kadastrosunda taşınmazın tesbit harici bırakıldığı tartışmasızdır. Ancak, hangi nitelikte tescil harici bırakıldığı konusunda kadastro müdürlüğünce nitelik belirtilmeden “tescil şartları oluşmadığından tesbit harici bırakılmıştır” şeklinde cevap verilmiştir. Ancak, Hazine tarafından dosyaya ibraz edilen idari tahkikat tutanağında “tescil harici-orman” şeklinde bir niteleme bulunmakta, doğudaki komşu 1713 parselin 1993/77 Esas numaralı dosyasında, çekişmeli taşınmaz yönü çalılık olarak gösterilmekte, yine batıdaki komşu 403 parsele ait Aralık 1974 tarih 8 numaralı tapu kaydı da bu yönü cebel okumaktadır. Taşınmazın eğimi % 15 iken, teraslama ile % 10"lara düşürülmüştür. Bu bilgiler karşısında taşınmazın öncesi itibarıyla niteliğinin ne olduğunun, resmi belge niteliğindeki memleket haritası ve hava fotoğraflarına göre incelenmesi gerekirken, hükme esasa alınan uzman bilirkişi raporunda böylesine bir incelemenin yapılmadığı, Dairenin 10.03.2010 tarihli geri çevirme kararı ile hazırlanması istenen ek raporun da uzman bilirkişi tarafından orman kadastrosunun kesinleştiği yerlerde başka inceleme yapılmasına gerek olmadığı belirtilerek hazırlanmadığı anlaşılmıştır denilerek eski ve yeni tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarına dayalı orman araştırması ve usûlünce zilyetlik araştırması yapılması] gereğine
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulü ile ... Köyünde bulunan ve tescil harici bırakılan doğusunda yol ve 431 parsel, güneyinde 1713 parsel ve tapulama harici bırakılan alan, kuzeyinde 460 parsel ve yol, batısında kısmen yol ve tapulama harici bırakılan bilirkişiler ... raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 4513,81 m² ve (B) harfi ile gösterilen 1143,99 m² yüzölçümündeki toplam 5657,80 m² alanın davacı Mahmut oğlu ... adına köyün son parsel numarası verilmek suretiyle tapuya tesciline karar verilmiştir.
Davalılar Hazine ve Orman Yönetimi’nin temyizi üzerine Dairenin 21/11/2013 gün ve 2013/6992 - 2013/10511 sayılı kararıyla, “Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna adına tescil kararı verilen kişi yararına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlenerek hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,” karar verilmiştir.
Davalı Hazine vekili, mahkemece Yargıtay bozma kararına uyulmasına rağmen bozma doğrultusunda inceleme yapılmadığını, bilirkişilerce, toprak analizi yapılmadığı, taşınmazın eğiminin belirlenmediğini belirterek, Dairenin onama kararının kaldırılması ve yerel mahkeme hükmünün bozulması istemiyle kararın düzeltilmesini istemiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, imar ve ihya hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddeleri gereğince açılan tescil davasıdır.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 06.05.1988 tarihinde ilân edilip kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1977 yılında yapılmış ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyulmuştur. Kural olarak, bozma kararına uyulmakla orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda, lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Ne var ki bozma kararına uyulduğu halde gerekleri hiçbir şekilde yerine getirilmemiştir. Özellikle hükmüne uyulan bozma kararında; dava tarihinden 15 - 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafı ve memleket haritasının incelenmesi istenmesine rağmen mahkemece bu yönde bir araştırma yapılmadığı, yine bozma kararında yerel bilirkişi dinlenmesi istenmesine rağmen dinlenmediği, tescil ilâmı ile oluşan doğudaki komşu 1713 parselin tescil dosyasının getirtilmediği, özetle bozma kararında belirtilen araştırmaların yapılmadığı ve orman ile ziraatçı bilirkişilerin zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde kanaat verici olmayan ve bozma ilâmında belirtilen hususları inceleme konusu yapıp araştırmayan yetersiz raporlarına dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu taşınmaz 1976 yılında yapılıp 1977 yılında ilan edilen genel arazi kadastrosunda tesbit dışı bırakılan bir yerdir. Her ne kadar tespit dışı bırakılma nedeni mahkemece tesbit edilmemiş ise de, dosya arasında bulunan aplikeli 1964 tarihli memleket haritasında, dava konusu yerlerin çalılık-makilik rumuzlu yeşil alanda kaldığı görülmektedir. Çalılık veya makilik bir yer TMK.nun 715. maddesi hükmü uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerdendir. Böyle bir yer eğiminin % 12’den düşük olması ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilen koşullar altında para ve emek sarfedilmek suretiyle kültür arazisi haline getirilmesi ve bu olgunun tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süre ile koşullarına uygun olarak tasarruf edilmiş olması halinde kazanılabilir.
3402 Sayılı Kadastro Kanunun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle
zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanunun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir. Yani özetle, bu tür uyuşmazlıklarda taşınmazın niteliği, üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıç ve sürecinin takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında hava fotoğrafları ve topoğrafik haritalardan yararlanmak suretiyle belirlenmesi gerekir. Ancak somut olayda bozma ilamında belirtilmesine rağmen mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
O halde sağlıklı bir sonuca varılabilmesi için, öncelikle dava konusu taşınmazı gösterir fen bilirkişi krokisi ve raporu eklenerek, taşınmazın tapulu yerlerden olup olmadığı tapu müdürlüğünden sorulmalı, bilirkişi krokisinde (A ve B) harfleriyle gösterilen dava konusu taşınmazları ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının orijinal fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tesbit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri, tescil ilamı ile oluşan doğudaki komşu 1713 parselin tescil dosyası ile yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile, davanın açıldığı 25.02.2005 tarihinden 15-20 yıl önce ait hava fotoğrafları ile bu hava fotoğraflarına dayanılarak üretilen memleket haritaları, (1985-1990’lı yıllara ait, yok ise 1980 ve sonraki yıllara ait) bulunduğu yerlerden istenerek, yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve önceki bilirkişiler dışında Ziraat Fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir Harita-Kadastro (Jeodezi ve Fotogrametri) mühendisi ile iki yüksek orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte, getirtilen belgeler dava konusu taşınmazlar ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası, pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan BÖHHBÜY (Büyük Ölçekli Haritalar ve Harita Bilgileri Üretim Yönetmeliği) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazların konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak ve klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu krokide (A ve B) harfleriyle gösterilen taşınmazların kesin ve gerçek eğimini gösterir rapor alınmalı, dava konusu taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olması veya kesinleşen orman kadastro sınırları dışında kalması ya da orman ve arazi kadastrosunun yapılıp kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 20 yıldan fazla süre geçmesi o yerin kişiler adına tescili için yeterli olamayacağından, zilyetliğin başlangıç günü, süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında yerel bilirkişi ve tanıklardan olaylara dayalı bilgi alınmalı, özellikle davacının murisinin 1974 yılında dava konusu yere komşu olan 403 sayılı parseli tapu ile aldığı gözetilerek, 403 sayılı parsel yönünden değil, 403 sayılı parselin çapı dışında kalan dava konusu taşınmazlar yerel bilirkişilere gösterilerek bu yerler yönünden bilgi alınmalı, şayet 1974 yılında tapu ile alınan 403 sayılı parselin çapı dışında
kalan dava konusu taşınmazların 1974 yılından itibaren 403 sayılı parsel ile birlikte bir bütün halinde kullanıldığı beyan edilirse, 403 sayılı parsel ile birlikte zilyet ve tasarruf edilen yer ise 1977 yılında 403 sayılı parselin çapı dışında niçin tescil harici bırakıldığı araştırmalı, bu cümleden yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin gerçeğin resmi olan hava fotoğrafları, memleket haritaları ile topoğrafik haritalarla uyumlu olup olmadığı denetlenmeli, yine dava konusu taşınmazlara komşu olan 403 parsele ait Aralık 1974 tarih 8 numaralı tapu kaydının dava konusu yerleri cebel okuduğu, yine 1999 yılında tescil ilâmı ile oluşan doğudaki komşu 1713 parselin dosya arasında bulunan 1996 tarihli ziraat ve orman bilirkişi raporunda, 1713 sayılı parselin dava konu olan taşınmaz yönünü batısında hali arazi ve tepe diye okuduğu, 12/02/1998 tarih 1993/77 – 1998/24 sayılı tescil ilamının hüküm fıkrasında ise, dava konusu taşınmazın yönü, batısı kadim taş duvar ve ötesinde cebel (hali arazi, çalılık) okuduğu dikkate alınarak, 1713 sayılı parselin getirtilecek tescil dosyasında dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar bulunabildiği takdirde bu kişiler de ayrıca dinlenilmeli, 1713 sayılı parselin dava konusu taşınmazı okuyan yönünün o yıllarda hali arazi, çalılık olup olmadığı sorulup tespit edilmeye çalışılmalı, bu kişilerin beyanları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında aykırılık bulunduğu takdirde çelişkiler giderilmeli ve bu suretle dava konusu taşınmazların öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, yerel bilirkişi ve tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişilerin imar - ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları sorulup tespit edilmeli, yine taşınmazların değişik bölümlerinden yeterli derinlikten toprak örnekleri alınıp incelenerek, taşınmazların imar ihyaya konu edilip edilmediği, edildi ise tarihi ve ne kadar süreyle ne şekilde zilyet edildiği, 1985-1990"lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında da taşınmazların o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogometri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, çekişmeli taşınmazın fiilî durumunu da belirtir şekilde belirtilen tüm hususları içirir ayrıntılı rapor alınmalı ve dosya arasında bulunan ... 1. numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün 07/08/2008 tarih 1742/2353 sayılı cevabî yazısında, dava konusu yerlerin 1. Derece doğal sit alanı sınırları içinde kaldığı belirtildiğinden, davanın kabulü halinde taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine bu hususta şerh konulması gerektiği de düşünülmeli ve bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu itibarla, yukarıda açıklandığı gibi mahkemece verilen karar yetersiz araştırma ve soruşturmaya dayalı olup, kararın yukarıda belirtilen nedenler ile bozulması gerekirken, yanılma sonucu yazılı şekilde onandığı anlaşıldığından, davalı Hazine vekilinin karar düzeltme itirazının kabulü ile Dairemizin önceki onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile Dairemizin 21/11/2013 gün ve 2013/6992 - 2013/10511 sayılı onama kararı kaldırılarak, 20/11/2012 gün ve 2010/461-2012/522 sayılı yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 26/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.