17. Hukuk Dairesi 2013/16719 E. , 2015/3317 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 24.02.2015 Salı günü davacı ve davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Davacı vekili,davalı borçlu ..."nun alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 15.10.2007 tarihinde davalı ..."ya, onun da 12.11.2007 tarihinde dahili davalı ..."e sattığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı borçlu ..., ... Mahkemelerinin yetkili olduğunu, taşınmazın satışının gerçek olduğunu,satış bedeli ile borçlarını ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... ile vekili, ... Mahkemelerinin yetkili olduğunu, dava konusu taşınmazı iyiniyetle ve kısmen alacağa mahsuben alındıklarını, daha sonra Mehmet"e sattıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ... savunma yapmamıştır.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, dava borçlu ile davalı 3.kişi ... arasında ticari ilişki bulunduğu, dava konusu taşınmazın devrinden önce borçlunun davalı ..."de borcu olduğu ve aleyhine icra takibi yapıldığı, satış sonrası takiplerin infazen ortadan kaldırıldığı, davalı ..."in borçlunun banka borcunu
ödediği, davalı ..."in iyiniyetli olduğu, davacının 15.10.2007 tarihli satışa yönelik muvazaa iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için,davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir.Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, mahkemece davanın yazılı gerekçeyle reddine verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Dava koşulları yönünden dosya incelendiğinde, davacının alacağının 20.06.2006 tanzim tarihli yedi adet bonodan doğduğu, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, alacağın gerçek olduğu, 02.05.2008 tarihli 45.989,90 TL"lik kati aciz belgelerinin düzenlendiği, iptali istenen tasarrufların ise takip konusu alacaklardan sonra 15.10.2007 ve 12.11.2007 tarihlerinde yapıldığı, davanın süresinde açıldığı anlaşılmaktadır. Dava konusu 15.10.2007 tarihli tasarruf yönünden taşınmazın tapudaki satış bedeli olan 12.000 TL ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel 40.000 TL arasında misli fark bulunması nedeniyle anılan tasarrufun İİK 278/3-2.madde gereğince, davalı ... vekilinin savunması doğrultusunda anılan satışın borca mahsuben yapıldığı belirtildiğinden taşınmaz devrinin mutad ödeme olmaması nedeniyle İİK"nin 279/2 maddesi gereğince, yine borçlu ile davalı ... arasında ticari ilişki bulunduğu dosya kapsamından anlaşıldığından bu durumda davalı ..."in borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK 280/1-2 madde gereğince 15.10.2007 tarihli tasarrufun iptale tabi olduğu; 12.11.2007 tarihli tasarruf yönünden ise dava konusu taşınmazın halen (17.5.2010 tarihli keşifte borçlu ve tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere) borçlu tarafından kullanılıyor olmasının hayatın olağan akışına aykırı olması ve davalı ..."in borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK 280/1 madde gereğince iptale tabi olması nedeniyle davanın kabulü ile dava konusu her iki tasarrufun da davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ..."ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.02.2015 tarihinde oybirliğiyle verildi.