20. Hukuk Dairesi 2014/1963 E. , 2014/5604 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ..., 31.07.2007 tarihli dilekçesiyle ... Köyünde bulunan sınırlarını bildirdiği 1,5 - 2 dönüm yüzölçmündeki taşınmazın, köyde 1979 yılında kesinleşen genel kadastroda tapulama dışı bırakıldığını, bu taşınmazın 20 yıldan fazla süreyle kendisi tarafından malik sıfatıyla zilyet edildiğini, yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece; davann kabulüne, ... Köyü, ... Mevkiinde bulunan 16.09.2008 tarihli fen bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 1601,73 m2 yüzölmündeki taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 04.02.2010 tarih ve 2009/18781 Esas ve 2010/1171 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar - ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar - ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmeli ve bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir” denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulü ile, teknik bilirkişinin 24/05/2013 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokisinde (A) harfi ile gösterilen 1601,73 m2 yüzölçümlü taşınmazın davacı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1978 yılında yapılmış ve sonuçları 13.09.1979 ilâ 12.10.1979 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamış, arazi kadastrosundan sonra 1997 yılında yapılan orman kadastrosu 12.02.1998 ilâ 12.08.1998 tarihleri arasında ilân edildikten sonra kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 15/05/2014 gününde oy birliği ile karar verildi.