19. Hukuk Dairesi 2018/1346 E. , 2020/876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonucunda verilen kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi tarafından verilen davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik kararın süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacının mülk sahibinden kiralanan arazilerde sera tesisi kurduğunu, davalı şirketin 07.09.2010 tarihli sözleşme ile davacının kurmuş olduğu tarım tesislerini satın aldığını, davacının davalı şirkete 10.09.2010 tarihli 45490 sayılı ve 500.000,00 TL tutarlı fatura keşide ettiğini, satış sözleşmesinde borcun ödeme tarihlerinin, temerrüt hâlinde bakiye alacağın muaccel hâle geleceği ve gecikme bedelinin açıkça yazıldığını, davalı şirketin sözleşme tarihinde kuruluş işlemlerini tamamlamamış olması nedeniyle kuruluş aşamasındaki müdür ve ortak ...’dan 22.03.2011 tarihli çek iadesi ve ibraname protokolünde yazılı çeklerin alındığını, 16.12.2010 tarihinde meydana gelen sel ve fırtınadan tesisin zarar gördüğünü, davacı üzerine sigortalı olması nedeniyle alınan 350.000,00 TL tazminat bedelinin davalının borcuna mahsup edildiğini, davalıdan bakiye 150.000,00 TL alacaklı olduğunu, davalı şirketin 30.07.2014 tarihinde ödemesi gereken 50.000,00 TL borcunu ödememekte direndiğini, bunun üzerine çekin bankaya ibraz edildiğini, ancak karşılıksız çıktığını, davalının bu nedenle 15.06.2015 ve 30.07.2015 tarihli borçlarının da muaccel hâle geldiğini, icra takibi başlatılması üzerine davalı şirketin itiraz ettiğini, itirazında 500.000,00 TL borcu kabul ettiğini ancak takibin dava dışı ...’a yöneltilmesi gerektiğini belirttiğini iddia ederek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, satış sözleşmesinde belirtilen 10 ayrı 50.000,00 TL bedelli çekin teminat değil satış bedeli olarak davacıya verildiğini, sözleşmede bu çeklerin teminat olarak verildiğine dair bir hüküm bulunmadığını, davacının çekleri kabulüyle davalı şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, takibin çekleri veren ...’a yöneltilmesini, davacının şirketin kuruluş aşamasında olduğu ifadelerinin kabul edilemeyeceğini, zira askıda şirket olamayacağını, satıştan 4 ay sonra yaşanan afet nedeniyle alınan tazminat bedelinin de davalı şirkete ödenmesi gerektiğini, çek iadesi ve ibraname protokolünün davacının zorlamasıyla gerçekleştiğini, davalının borcunun bir an kabulü durumunda dahi 5 yıl vadede ödenmesi gereken miktarın adalet ve hakkaniyete uygun olmadığını, davalı şirketin 15.02.2011 tarihinde erken ödeme ve faiz komisyon geliri adında kestiği faturanın noterlik kanalıyla davacıya gönderildiğini savunarak davanın reddini ve davacı aleyhine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, davalının davacıya 150.000,00 TL borcunun bulunduğu, borcun ödenmesi amaçlı her biri 50.000,00 TL bedelli üç adet çekin karşılıksız çıktığı, çeklerin arkasında davalının cirosunun bulunmadığı, davalının borcu için verilmiş olması nedeniyle davalı aleyhine ilamsız icra takibine geçildiği tespit edilmekle davanın sübut bulduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, taraflar arasında yapılan sözleşme sonrasında meydana gelen fırtına zararı neticesinde sigorta şirketi tarafından ödenen tazminatın dava dışı ... tarafından verilen çeklere mahsup edildiği, çek iadesi ve ibraname protokolü adlı sözleşme ile dava dışı ... tarafından verilen 7 adet çekin adı geçene iadesinin kararlaştırıldığı, bu hali ile sözleşme bedeli olan 500.000,00 TL nin 350.000,00 TL’lik kısmı ifa edilmiş, geri kalan 150.000,00 TL tutarındaki borç için daha önce verilmiş olan çeklerin vadelerinde ödeneceğinin öngörüldüğü, her ne kadar; davalı şirket tarafından bakiye borcun üçüncü kişi tarafından ödeneceği öngörülmüş olduğundan davalının borcunun olmadığı savunulmuş ise de; söz konusu satım sözleşmesi benimsenmiş olmakla, dava dışı ..."ın eylemi, üçüncü kişinin edimini taahhüt niteliğinde olup bu taahhüdün yerine getirilmemesi, taahhüt edilenin, somut olayda davalının borcunu ortadan kaldırmayacağından, davalının bu yöndeki savunma ve istinaf beyanlarına itibar edilmediği, öte yandan davalı tarafça belirli bir vadeye yayılan borcun sigortadan alınan tazminat ile mahsup edilmesi sonucunda erken tahsilât cihetine gidildiği, bu suretle davacının önemli miktarda faiz geliri elde ettiği ileri sürülmüş ise de söz konusu satım sözleşmesi ediminin bu tutardaki kısmının ifasının davalının edimini taahhüt eden üçüncü kişi tarafından yerine getirildiğinden davalının bu yöndeki savunmasının ancak edimi yerine getiren kişi tarafından ileri sürülebileceği, kaldı ki davacı ile edimi yerine getiren üçüncü kişi arasında düzenlenmiş bir protokol bulunduğu anlaşılmakla bu yöne ilişkin istinaf isteminin de reddi gerektiği gerekçeleriyle davalı vekilinin ilk derece mahkemesi kararına ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, iş bu karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 2017/1145 esas ve 2018/105 karar sayılı ve 31.01.2018 tarihli kararının ONANMASINA, dosyanın Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 08.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.