20. Hukuk Dairesi 2014/2539 E. , 2014/5513 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı ... vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... Köyü 1278 parsel sayılı 3500 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, fundalık vasfı ile tescil harici bırakılmıştır.
Davacı, 1278 sayılı parselin kendisine ait olduğu iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davacının davasının kabulüne, dava konusu 1278 sayılı parsel nolu taşınmazın mevcut kaydının iptali ile davacı adına tapu kütüğüne tesciline karar verilmiş; davalı Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 28.03.1989 gün ve 1989/935 E., 1989/3148 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; "Dava, tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir. Taşınmazın doğu sınırından ... - ... ... geçtiği halde ... davaya katılmamış, ilânlar yapılmamıştır. Bu nedenle; taraf teşkili sağlanarak gerekli ilânların yapılması ile yol nedeniyle kamulaştırma yapılıp yapılmadığının araştırılarak, taşınmazın karayollarına bir tecavüzününü bulunup bulunmadığının tespiti edilmesi..." gereğine değinilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmaza komşu bulunan yol nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğünce kamulaştırma yapılmadığı, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı, davacı yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne ve tapulama çalışmaları sırasında tescil harici bırakılan 1278 nolu taşınmazın mevcut kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; davalı Hazine ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 21/05/2012 gün ve 2012/2143 E. - 7725 K. sayılı kararıyla bozulmuştur.
Bozma kararında özetle; "Davalı Hazinenin temyiz itirazları yönünden; çekişmeli 1278 parsel sayılı taşınmaz, 1982 yılında 766 sayılı Kanuna göre yapılan tapulama çalışmaları sırasında dava dışı, 1240 sayılı parsele uygulanan 156 nolu vergi kaydının miktar fazlası olması nedeniyle aynı Kanunun 33. maddesi gözönünde tutularak, fundalık niteliği ile tescil harici bırakılmıştır. Tapulama harici bırakılan bir yerin T.M.K."nun 713 ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. madde hükümlerine göre tapuya tescil edilebilmesi için tesbit dışı bırakma işleminin kesinleştiği tarihten dava tarihine kadar 20 yıldan fazla süre ile kanunda belirtilen koşullar altında tasarruf edilmesi gerekir. Somut olayda; taşınmazın tapulama harici bırakıldığı 1982 yılı ile davanın açıldığı 1987 yılı arasında 20 yıllık yasal edinme süresi dolmamıştır. Buna göre, zilyetlikle kazanma koşullarının davacı yararına gerçekleştiğinden söz edilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları da aynı doğrultuda olup, bu uygulama Dairemizde de istikrarlı bir şekilde devam etmektedir.
Ayrıca, taşınmaz davacı adına tesbit edilip kesinleşen 1240 sayılı parsele uygulanan 156 tahrir nolu vergi kaydının kuzey sınırı fundalık okuması nedeniyle miktar fazlası olarak tapulama harici bırakılmış olup, bu yönde eylemli olarak maki bitki örtüsü bulunduğu ve yörede dava tarihi itibariyle yapılmış bir orman kadastrosu da bulunmadığından, kayıt miktarı fazlasının zilyetlikle kazanılması da mümkün değildir.
Açıklanan hususlar gözönünde bulundurularak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşünülerek davanın kabulü yolunda hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır." denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından esasa yönelik ve davalı ... vekili tarafından vekâlet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1982 yılında yapılmış ve sonuçları 10.05.1982 - 09.06.1982 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kadastro sırasında çekişmeli taşınmaz fundalık vasfıyla tespit harici bırakılmıştır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, mahkemece, davacı gerçek kişinin davasının reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davalılar ... ve Hazine lehine vekâlet ücreti takdir edilmesi ve açılan davanın ret sebebi ortak olduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine (m.3/2) göre tek vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu vekâlet ücretinin yalnızca Hazine lehine hükmedilip ... lehine vekâlet ücreti takdir edilmemesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple, hükmün 4. maddesinde "davacıdan alınarak" ibaresinden sonra gelmek üzere "davalı ... ve" ibaresi yazılmak suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K."nun 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 13/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.