13. Hukuk Dairesi 2013/3860 E. , 2013/10267 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, özel halk otobüsünün maliki ve işletmecisi olduğunu, özel halk otobüsü için davalı Belediyeye 1.2.1995 tarihinde 7500 tam bilet bedelinin karşılığı güvence bedeli ödediğini, aracı belediye encümeni kararıyla 2003 yılında üçüncü şahsa devrettiğini, dava tarihindeki7500 tam bilet karşılığı olan bedelin ilgili yönetmelik gereğince tarafında ödenmesi gerektiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 2.000 TL" nin davalıdan tahsilini talep etmiş, 18.10.2012 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 2.000 TL" den 12.000 TL" ye artırmıştır.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kısa kararda dava ve ıslah dilekçesinin kabulü ile 12.000 TL" nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bu bedelin 2.000 TL" lik kısmına dava tarihi olan 20.6.2012, bakiyesine ise ıslah tarihi olan 18.10.2012 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, gerekçeli kararda ise 12.000 TL" nin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bu bedelin 7.780 TL" lik kısmına dava tarihi olan 30.9.2011 tarihinden itibaren, bakiyesine ise ıslah tarihi olan 9.4.2012 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381, 388 ve 389 (yeni HMK 294,297) maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 388.maddesinin son fıkrası (yeni HMK 297/son) ile "Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek kısa karar ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması, HUMK." nun 388/son madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2.bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.4.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.