17. Hukuk Dairesi 2013/16960 E. , 2015/2962 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
BİRLEŞTİRİLEN DAVA
MAHKEMESİ .
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verilen hükmün süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının işleteni olduğu aracın karıştığı kaza sonucu kazaya karıştığı motosiklette yolcu olan Ebru"nun vefat ettiğini, sürücüsü Tarık"ın ise yaralandığını, hak sahiplerine vefat nedeni ile 32.799,00.-TL, yaralanma nedeni ile 11.283,00.-TL ödeme yapıldığını, sürücünün kazadan sonra olay yerini terk ettiğini, ZMSSGŞ B.1 maddesine aykırı hareket edilmesi halinde sigortacının sigorta ettirene rücu imkanının bulunduğunu, B.1 maddesindeki yükümlülüklerin ihlal edilerek sürücünün ehliyetinin bulunup bulunmadığı, alkollü olup olmadığının ve sürücünün asıl kimliğinin belirlenmesi gibi sigortacıya rücu hakkı tanıyacak hususların tespit edilmesinin önlemiş olduğu belirterek asıl davada 32.799,00.-TL maddi tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsilini talep etmiş, birleşen davada ise 15.680,00.-TL tazminatın rücuen tahsili için yapılan takibe itiraz edilmiş olduğundan takibe itirazın iptali ve takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın kısmen kabul kısmen reddi ile asıl ve birleşen dosyalar yönünden davalı sigortalı sürücüsünün % 50 kusur oranına tekabül eden tazminatın her halükarda 3. şahıslara ödenmesi gerektiği ve davacının talep edebileceği % 25 fazla
../...
kusur oranına tekabül eden tazminat miktarının 19.920,66.-TL olduğu anlaşıldığından, davacı sigortanın hak sahiplerine ödemek zorunda kaldığı tazminatın, tarafların olaydaki kusurları da dikkate alınarak, 19.920,66-TL"nin ödeme tarihinden itibaren tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Asıl dava zorunlu mali sorumluluk trafik sigortacısı tarafından dava dışı zarar görenlere ödenen tazminatın rücuan tahsili istemine ilişkin, birleşen dava ise yine aynı nedene dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
1086 sayılı HUMK"nın 388. maddesinin 3-5 bentleri (6100 sayılı HMK m. 297/1.a-e) uyarınca mahkeme kararında, iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde, mahkemeyi sonuca götüren gerekçenin ne olduğu hususlarını, hüküm sonucu kısmında da, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine Anayasa"nın 141. maddesinin 3. fıkrası hükmü de tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olmasını gereğini içermektedir. Kararlara konulması gereken gerekçeler sayesinde taraflar hükmün hangi maddi ve hukuki sebeplere dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi karar aleyhine kanun yoluna başvurulduğunda da HUMK"nın 428. maddesi uyarınca Yargıtay incelemesi sırasında ancak bu gerekçe sayesinde kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı saptanabilir.
Öncelikle temyiz incelemesi yapılan kararın yukarıda yapılan açıklamalar dikkate alındığında yeterli gerekçe ihtiva etmediği görülmüştür.
Bunun yanında Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (ZMSS) Genel Şartlarının A.1. maddesinde, "sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu"na (KTK) göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder. Meydana gelen bir kazada zararın ödenmesi veya azaltılması amacıyla, sigorta ettirenin yapacağı makul ve zorunlu masraflar sigortacı tarafından karşılanır. Bu sigorta işlete-
../...
- 3 -
nin (sigorta ettirenin) haksız taleplere karşı savunmasını da temin eder" hükmüne yer verilmiştir. Aynı genel şartların A.3. maddesinde "teminat dışında kalan haller", B.1. maddesinde "rizikonun gerçekleşmesi halinde sigorta ettirenin yükümlülükleri", B.3. maddesinde "sigortacının halefiyeti" ve B.4. maddesinde ise "zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu hakkı" hüküm altına alınmıştır.
Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu"nun (TTK) Mal Sigortalarına ilişkin Genel Hükümlerinden olan 1282. maddesi uyarınca, sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın “sigortacı” tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de, sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin ZMSS Genel Şartlarının A.3. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereğince sigortacının işletene rücu hakkı B.4. maddesinde düzenlenmiştir. Trafik sigortası genel şartlarının B.4.f bendinde, sigorta ettirenin, rizikonun gerçekleşmesi halinde, B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa, sigortacının sigorta ettirene rücu edebileceği kararlaştırılmıştır. Davacı yanın, bu hükme yönelik rücu nedenine dayandığı anlaşılmaktadır. Diğer rücu nedenlerinden birine dayandığına ilişkin bir iddiası olmamış, bunun dışında rücu nedenine ilişkin bir açıklamada bulunmamıştır. Zararın arttığı da iddia ve ispat edilmiş değildir.
Bu bakımdan mahkemece Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları gereğince rücu şartları değerlendirilerek, bu şartların karar yerinde tartışılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
2-1086 sayılı HUMK"nın 389. maddesinde de “Verilen karar ile iki tarafa tahmil ve bahşedilen vazife ve haklar şüphe ve tereddüdü mucip olmıyacak surette gayet sarih ve açık yazılmalıdır” hükmüne yer verilmiştir (6100 sayılı HMK m. 297 ve 298). Belirtilen madde hükümlerine göre hakim gerekçeye uygun karar vermek zorunda olup gerekçe ile hüküm birbirine uygun olmalıdır. Başka bir anlatımla, tesis edilen hüküm, infazı kabil ve uygulanabilir olmalıdır.
../...
- 4 -
Somut olayda asıl dava rücuen tazminat istemine ilişkin, birleşen dava ise itirazın iptali niteliğindedir. Her iki dava nitelik olarak farklı olduğu gibi verilecek hüküm sonucunda infaz şekilleri de farklılık arzedecektir. Örneğin rücuen tazminat davasında belirli bir miktarın tahsili yönünde hüküm verilirken, itirazın iptali davasında ise itirazın iptali ile takibin devamı yönünde karar verilmektedir. Bu bakımdan mahkemece asıl ve birleşen davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken her iki davaya ilişkin olarak infazda tereddüt uyaracak şekilde karar verilmiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1 ve 2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ..."a geri verilmesine 19.2.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.