17. Hukuk Dairesi 2013/16866 E. , 2015/2932 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davalı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 17.2.2015 Salı günü taraflardan gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkili ..."nin eşi, diğer müvekkillerinin babası olan murislerinin davalıya zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile sigortalı aracı kullanmakta iken gerçekleşen tek taraflı kazada vefat ettiğini, müvekkillerinin bu suretle murislerinin desteğinden mahrum kaldıklarını ileri sürerek ıslahla birlikte davacı ... için 44.925,34 TL, davacı ... için 3.803,30 TL, davacı ... için 8.471,36 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacıların murisinin kazada tam kusurlun olması sebebiyle davacıların tazminat talep etme haklarının bulunmadığını, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre; davanın kabulü ile toplam davacı ... için 44.925,34 TL, davacı ... için 3.803,30 TL, davacı ... için 8.471,36 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava açtıklarına, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağına; dolayısıyla araç sürücüsünün veya işletenin tam kusurlu olmaları halinde, desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceğine; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’na göre, aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda işleten veya sürücü tam kusurlu olsalar bile, destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduğundan, davalı sigorta şirketinin sorumlu olacağına (HGK"nun 15.6.2011 gün ve 2011/17-142 Esas-411 Karar, HGK"nun 22.2.2012 gün 2011/17-787 Esas 2012/92 Karar, HGK"nun 16.01.2013 gün, 2012/17-1491 Esas-2013/74 Karar sayılı ilamları uyarınca) göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Dosyada bulunan ... raporunda olay iş kazası olarak nitelendirilmiştir. Mahkemece öncelikle olayın niteliğinin tereddütsüz biçimde ortaya konması, akabinde olayın iş kazası olduğunun anlaşılması halinde ..."dan davacılara bağlanan aylıkların ilk peşin sermaye değeri sorularak, belirlenen tazminattan mahsubu yönünde bilirkişiden ek rapor aldırılması gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, duruşmada vekille temsil olunmayan davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı ... "ne geri verilmesine 17.2.2015 tarihinde Üye ... ve ..."ın karşı oyu ve oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Davacıların desteği ..."un 20.01.2006 tarihinde yönetimindeki araçla kaza yapması sonucu vefatı üzerine desteğinden yoksun kaldığını iddia eden ve sürücü mirasçıları olan davacılar tarafından aracın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesini düzenleyen davalı aleyhinde destekten yoksun kalma tazminatı davası açılmış,
Davalı vekili süresinde zamanaşımı, yetki ve esas yönünden davanın reddini savunmuş,
Yargılama sonucunda mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş,
Kararın davalı sigorta şirketince temyizi üzerine sayın çoğunluk görüşü doğrultusunda yazılı gerekçe ile yerel mahkeme kararı onanmıştır.
Sayın çoğunluğun, onama yönündeki görüşüne katılamıyoruz.
Eldeki tazminat davasının yasal dayanağı 2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası olup;
Yasanın 109/1 maddesi "motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar."
Yasanın 109/2 maddesi "dava cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı öngörmüş bulunursa bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir." hükmünü içermektedir.
Yasanın 109/2 maddesi hükmü içeriğinden de açıkça anlaşıldığı üzere uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanabilmesi için;
a-Tazminat istemine konu fiilin Türk Ceza Kanunu veya Özel Ceza Yasaları hükümlerine göre suç teşkil etmesi,
b-Bu fiil için ceza yasasında daha uzun bir zamanaşımı süresinin öngörülmesi gerekir.
Davacılar araç sürücüsü olan desteklerinin ölümü nedeniyle tazminat talep etmektedirler.
Somut olayda, davalı sigorta şirketi ile, 2918 sayılı yasanın 91.maddesi gereğince sigorta şirketinin sorumluluğunu üstlendiği araç işleteninin suç teşkil eden eylemlerinden söz edilmesi mümkün değildir.
Tazminat istemine konu eylem, davacıların desteğinin dikkatsiz ve tedbirsiz araç kullanma sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet verme şeklinde gerçekleşmiştir.
Davacıların tazminat istemlerine konu eylemin faili de mağduru da araç sürücüsü olan ..."dur.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 2.maddesinde "1-Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemeyeceği ve güvenlik tedbiri uygulanamayacağı kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamayacağı, 2-İdarenin düzenleyici işlemleri ile suç ve ceza konulamayacağı, 3-Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasından kıyas yapılamayacağı, suç ve ceza içeren hükümlerin kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamayacağı" öngörülmüştür.
Anılan yasa hükmü aynı zamanda ceza hukukunun temel ilkelerinden olan "suçta ve cezada kanunilik ilkesi" olarak da adlandırılmaktadır.
Ceza hukuku"nun genel prensiplerine göre suçun mağduru ve faili sıfatının aynı kişide içtima etmesi mümkün olmadığından desteğin "dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu tamamen kendi kusuru ile kendi ölümüne sebebiyet vermek" ten ibaret eylemi, olay tarihinde yürürlükte bulunan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve Özel Ceza Yasalarında suç olarak tanımlanmış bir eylem değildir. Desteğin eyleminin karşılığı ceza yasalarında düzenlenmemiştir. Mer"i 5237 sayılı TCK.2 maddesi açık hükmüne göre davacı desteğinin eylemi suç teşkil etmediğinden eldeki tazminat davasında 2918 sayılı yasanın 109/2 maddesinde öngörülen uzamış (ceza) zamanaşımının uygulanması mümkün değildir.
Bu halde uyuşmazlıkta, davacıların tazminat istemine konu sürücü desteğin kendi ölümüne sebebiyet vermekten ibaret eylemi suç teşkil etmediğinden 2918 sayılı yasanın 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımının uygulanması gerekir.
Zararlandırıcı eylem 20.01.2006 tarihinde gerçekleşmiş, dava iki yıllık zamanaşımı süresi geçirildikten sonra 15.10.2012 tarihinde açılmıştır.
Davalının sair temyiz itirazları incelenmeksizin davalının süresindeki zamanaşımı def"inin kabulü ile yerel mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmek üzere kararın bozulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyız.