14. Hukuk Dairesi 2020/1393 E. , 2020/7420 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 16/10/2017 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yola terkin talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 07/03/2019 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı, ... ilçesi, ... Köyü, ...Mahallesi sınırları içinde 106 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, bu taşınmazı bugüne kadar 70- 80 yıldır kadimden bu yana gelip geçtikleri kadim yolun bir kısmının kadastro tespiti sırasında davalıya ait 107 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın içinde kaldığını belirterek, tapu iptali ve 16,00 m2"lik kısmın yol olarak bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı 107 ada, 5 parsel sayılı taşınmazın sınırlarının sabit olup tapu kaydı ile uyumlu olduğunu, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece 30.10.2014 tarihinde davanın kabulüne dair verdiği karar davalı tarafından yapılan temyiz itirazı sonucu yapılan inceleme sonucunda Dairemizin 21.06.2017 tarihli 2015/4177 Esas, 2017/5433 Karar sayılı ilamı ile "....Dosyaya getirilen tapu kayıtlarına göre 106 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ... adına kayıtlı olduğu, davacıya ait olmadığı görülmektedir. Şu duruma göre, davacının bu davayı açma sıfatı bulunmadığından davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tapu iptali ve yol olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 715. ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun “Kamu malları” başlıklı 16/B maddeleri gereğince yollar kamunun yararlanmasına tahsis edilen veya kamunun kadimden beri yararlandığı yerlerdendir. Davacı, dava dilekçesinde kadim yol iddiasına dayanmaktadır. Genel yollardan herkesin yararlanma olanağı bulunduğundan bu tür davalar yolun bulunduğu köy tüzel kişiliği veya belde teşkilatı tarafından açılabileceği gibi bu davaları yararlanma hakkı bulunan gerçek veya tüzel kişiler de açabilir.
Somut olayda, davanın kabulüne dair karar Diremiz tarafından davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından bozulmuş ise de bozma sonrasında dosya içine gelen nüfus kayıt vd. belgeden 2 parsel maliki ...’nın davacının babası olduğu ve 1996 yılında vefat ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığından bahsedilemez. Her ne kadar mahkemece bozma kararına uyulmakla usuli kazanılmış hak oluştuğundan davanın reddine karar vermiş ise de Yargıtay içtihatları ile kabul edilen "usuli kazanılmış hak" olgusunun birçok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır. Bu istisnalar mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması, geçmişe etkili yeni kanun çıkması, uygulanması gereken bir kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi gibi durumlarda ya da görev konusu, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli haktan söz edilemez. Bu kapsamda yeniden yapılan inceleme de, yanlış değerlendirme sonucu Dairemiz tarafından yapılan bozma kararının maddi hataya dayalı olduğu anlaşıldığından yoldan yararlanma hakkı olan davacı tarafından kadim yol iddiası ile açılan davanın esastan incelenerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.