
Esas No: 2020/18660
Karar No: 2022/2810
Karar Tarihi: 16.02.2022
Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2020/18660 Esas 2022/2810 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Antalya'da hakkında yakalama emri bulunan bir kişi, kendisine ait olmayan sürücü belgesi ibraz ederek kolluk kuvvetlerini kandırmaya çalıştı. Ancak gerçek kimlik bilgileri tespit edilince yargılandı. Suç adı başlangıçta yanlış yazılmış olsa da mevcut kanunlara göre başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçu oluşmadığından sanık Kabahatler Kanunu'nun 40. maddesi uyarınca idari para cezasına çarptırılmadı. Kararda bahsedilen kanun maddeleri şöyle: Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 268. maddesi \"Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması\", 206/1. maddesi \"Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan\", 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 40/1. maddesi \"Kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak\", 20/1. maddesi \"İdari para cezası\".
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Gerekçeli karar başlığında suç adının “başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması” yerine “iftira” olarak yazılması ve suç tarihinin "14/05/2016" tarihi yerine "15/05/2016" olarak yazılması hususunun mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
UYAP kayıtlarının incelenmesinde, sanık hakkında aynı soruşturma kapsamındaki eylemi sebebiyle resmi belgede sahtecilik suçundan açılan ve Antalya 22. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/464 esas sayılı dosyası üzerinden yargılaması yapılan dava dosyasının bulunduğu ve resmi belgede sahtecilik suçundan sanık hakkında Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 2017/1726 Esas sayılı dava dosyasında suçun işlenmesinde kullanılan belgenin aldatma kabiliyeti bulunmadığından beraatine karar verildiği, kararın 03.01.2018 tarihinde kesinleştiği ve bahsedilen dava dosyasının incelemeye konu başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun akıbetine etkisi bulunmadığı ve kesinleşmesi nedeni ile birleştirilmesi mümkün olmadığı anlaşıldığından Tebliğnamedeki bu yöndeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
İftira suçunun özel bir halini düzenleyen TCK.nın 268. maddesinde öngörülen, başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması suçunun oluşabilmesi için, kişinin işlediği suç nedeniyle kendisi hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını engellemek amacıyla, başkasına ait kimliği veya kimlik bilgilerini kullanmasının gerektiği, bunun dışında resmi belgenin düzenlenmesinin gerektiği durumlarda resmi belgeyi düzenlemek yetkisine sahip olan kamu görevlisine karşı başkasının kimlik veya kimlik bilgilerini kullanma eyleminin ise TCK.nın 206.
maddesine uyan suçu oluşturacağı, hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılmasını gerektiren bir suç bulunmayan veya resmi bir belgenin düzenlenmesini de gerektirmeyen hallerde görevle bağlantılı olarak sorulması halinde kamu görevlisine kimliği veya adresiyle ilgili bilgi vermekten kaçınan veya gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişinin eyleminin ise Kabahatler Kanunu'nun 40. maddesine aykırılık olarak değerlendirileceği, bu kapsamda somut olay incelendiğinde;
Olay günü; hakkında yakalama emri bulunan ve şüphe ile durdurulan sanığın, kolluk kuvvetlerince yapılan kimlik kontrolü sırasında hakkındaki yakalama kararının yerine getirilmesini ve işlem yapılmasını engellemek amacıyla, mağdur ... adına düzenlenmiş sürücü belgesi ibraz ettiği, polnet üzerinde bulunan fotoğrafı gösterildiğinde kendisine ait olduğunu beyan ettiği, tutanağın sanığa ait gerçek kimlik bilgileri ile düzenlendiği ve gerçeğe aykırı olarak beyan ettiği isme göre düzenlenmiş herhangi bir belgenin bulunmadığı hususları birlikte gözetildiğinde; sanığın başkasının kimliğini ya da kimlik bilgilerini kullanarak kendisini suçsuz, diğer kişiyi ise işlemediği bir suçun faili olarak göstermediği anlaşılmakla, 5237 sayılı TCK'nın 268. maddesinde düzenlenen “Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması" suçunun unsurlarının oluşmadığı gibi kolluk görevlilerine verilen isme göre de bir resmi belgenin düzenlenmemesi nedeniyle TCK'nın 206/1. maddesinde tanımlanan "Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan'' suçunun da oluşmadığı, sanığın eyleminin 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 40/1. maddesinde düzenlenen "Kimliği hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunmak" kabahatini oluşturduğu, bunun da aynı maddeye göre idari yaptırımı gerektirdiği, ancak anılan Yasanın 20/2-c maddesi uyarınca soruşturma zamanaşımı süresinin 3 yıl olduğu, kabahat tarihinden karar tarihine kadar bu sürenin gerçekleştiği nazara alınmakla, Cumhuriyet Savcısının ve sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta anılan Yasanın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, 5326 sayılı Kanunun 20/2-c maddesi uyarınca sanığın kabahat oluşturan eylemiyle ilgili soruşturma zamanaşımı dolmakla hakkında aynı Kanunun 20/1. maddesi gereğince İDARİ PARA CEZASI VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, 16.02.2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.