17. Hukuk Dairesi 2013/15483 E. , 2015/2855 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Esas ve birleştirilen davanın davacısı vekili, davalı borçlu ..."in alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı taşınmazı 2.12.2010 tarihinde davalı ..."a, onun da 10.6.2011 tarihinde davalı ..."ye sattığını, taşınmazın halen borçlu tarafından kullanıldığını belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalı borçlu savunma yapmamıştır.
Davalı ... vekili, aciz belgesi sunulmadığını, taşınmazı üzerindeki ipotek ve hacizlerle birlikte rayiç değerden aldıklarını, ipotek bedeli olarak 330.590 TL ödediklerini ayrıca borçluya 145.000 TL ödeme yaptıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleşen davanın davalısı ... vekili,dava konusu taşınmazı kredi kullanarak 569.090 TL bedelle ve
iyiniyetle aldıklarını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre, dava konusu taşınmazın üzerindeki ipotek ve haciz şerhleri dikkate alındığında davalıların ödediği satış bedelinin normal olduğu, satış bedelinin ödenmediği ve muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle esas ve birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması,borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nin 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, mahkemece dava konusu taşınmazın üzerindeki ipotek ve haciz şerhleri dikkate alındığında davalıların ödediği satış bedelinin normal olduğu,satış bedelinin ödenmediği ve muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle esas ve birleşen davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir.
Öncelikle davanın dinlenme koşulları arasında yer alan geçici veya kati aciz belgesinin varlığı yönünden dosya incelendiğinde takip konusu alacağın fer"ileriyle birlikte 02.08.2010 takip tarihi itibarıyla 7.445,66 TL olduğu, borçlu adına kayıtlı ve davacı tarafından haciz konulan taşınmaz üzerindeki ipotek ve hacizler nedeniyle davacıya para düşmeyeceği, yine hacizli iki araçtaki davacı haczinden önceki hacizler nedeniyle davacıya para düşmeyeceği, borçlunun bankalarda mevduatı görülmediği anlaşılmakla birlikte 7.2.2011 tarihli haciz tutanağından 6.500 TL"lik menkul haczi yapıldığı haciz sırasında borçlunun annesi tarafından istihkak iddiasında bulunulduğu anlaşıldığından öncelikle 7.2.2011 tarihli hacizle ilgili istihkak davası açılıp açılmadığı araştırılarak 7.2.2011 tarihli haciz tutanağının İİK 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi, İİK 105 anlamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğunun kabulü halinde davanın esasının incelenmesi aksi halde önşart yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de, 02.12.2010 tarihli tasarruf yönünden bilirkişi tarafından 550.000 TL rayiç bedel belirlenen taşınmazın davalı ..."a maliyeti taşınmazın üzerindeki haciz ve ipoteklerle birlikte 1.130.000 TL., 10.6.2011 tarihli tasarruf yönünden ise davalı ..."a maliyeti 1.050.000 TL"dir. Anılan taşınmazın rayiç bedelinin iki katın bir bedelle satın alınması hayatın olağan akışına uygun düşmediği gibi borçlu ile davalı ..."un hemşehri olması, 10.06.2011 tarihli tasarrufun davalılar ... ile ... arasında yapılmasına rağmen 10.06.2011 tarihli banka ödemesinin davalı ... tarafından davalı borçluya yapılması, dava konusu taşınmazın 07.02.2011 ve 18.10.2011 tarihli hacizlerden anlaşıldığı gibi borçlunun annesi tarafından kullanılması gibi maddi ve hukuki olgular birlikte değerlendirili ve dava konusu 02.12.2010 ve 10.06.2011 tarihli tasarrufların İİK 280/1-2 madde gereğince iptale tabi olup olmadığı irdelendikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 17.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.