8. Hukuk Dairesi 2012/11492 E. , 2012/11377 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.06.2011 gün ve 280/273 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar ... ve ...vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili 175 ada 236 parsel sayılı taşınmazın 150 m2"lik bölümünün davacı tarafından Tirebolu Noterliğinin 24.03.1971 tarih 944 yevmiye numaralı satış sözleşmesi ile satın alındığını, taşınmazın 1971 yılından beri davacının zilyetliğinde bulunduğunu, davacı lehine KK 13/ B-b maddesindeki şartların gerçekleştiğini açıklayarak davalılar üzerindeki tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline mümkün olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla satım bedelinin dava tarihindeki karşılığı olarak 7.500 TL ve üzerinde yapılan evin değeri olarak 500,00 TL olmak üzere toplam 8.000 TL nin davalılardan alınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan ...mirasçısı ... 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesindeki hak düşürücü süre geçtiğinden, kayıt maliklerinden davalı ... davacının muhatabı ...mirasçıları olduğundan davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır. Diğer davalılar usulüne uygun tebligata rağmen yargılama oturumlarına katılmamış ve cevapta vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacının 24.03.1971 yılında haricen satın almış olduğu ve 2003 yılında yapılan imar uygulaması ile 175 ada 236 parsel sayısı ile tapuda kayıtlı bulunan taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan Azize Nakıpoğlu vekili ve Saliha Abdinoğlu tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, harici satış ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1,996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddeleri gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır. Dosya içinde bulunan tapu kayıtlarından dava konusu 175 ada 236 parsel sayılı taşınmazın 05.06.1979 tarihinde Ekim 1963 tarih 21 sıra sayılı
Tapu kaydı ile Kasım 1963 tarih 26 sıra sayılı tapu kaydına göre 175 ada 30 parsel olarak 05.06.1979 tarihinde tespit edildiği, tutanağa yönelik itiraz üzerine Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.04.1988 tarih 1988/84-13 Esas ve Karar sayılı kararının 04.05.1988 tarihinde kesinleşmesi ile 175 ada 237 parsel olarak tapuya tescil edildiği, 175 ada 237 parselin hükmen ifrazından aynı ada 214 ve 215 parsellerin oluştuğu ve imar uygulaması sonucunda 215 parselin ifrazı ile 07.11.2003 tarihinde aralarında dava konusu olan 175 ada 236 ve 240 parsel sayılı taşınmazların oluştuğu saptanmıştır. 175 ada 236 parsel halen tapuda ... mirasçıları adına kayıtlı olup, ...mirasçıları dışındaki davalılar kayıt maliki değildir.
Davacı 24.03.1971 tarihli noter satış sözleşmesine dayanmakta olup, dava konusu taşınmaza revizyon gören tapu kayıtlarından satış sırasında taşınmazın tapulu olduğu açıktır. Dava konusu taşınmaza ilişkin kadastro tutanağı Espiye Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 20.04.1988 tarih 1988/ 84 Esas-13 sayılı Kararının kesinleştiği 04.05.1988 tarihinde kesinleşmiş olmakla 3402 sayılı KK.nun 12/3 maddesine göre hak düşürücü süre geçmiş olup davacının kadastro öncesi nedenlere dayanarak hak iddiasında bulunması mümkün değildir. Kaldı ki hak düşürücü sürenin geçmediği kabul edilse dahi taşınmazın öncesi tapulu bulunduğundan 24.03.1971 tarihinde yapılmış bulunan harici satıştan tespit tarihine kadar 10 yıllık çekişmesiz zilyetlik süresi dolmadığından 3402 sayılı Yasanın 13/B-b maddesine göre kadastro öncesi zilyetliğe değer vermek mümkün değildir. Davacı vekili dilekçesinde taşınmazın 1971 yılından beri davacının zilyetliğinde bulunduğunu bildirmiş ve aynı zamanda tespit sonrası zilyetliğe de dayanmış ise de tapuya kayıtlı bir taşınmazın devri TMK.nun 706, BK.nun 213 (6098 sayılı TBK.nun 237) ve Tapu Kanununun 26.maddesine göre tapu sicil memuru huzurunda resmi şekilde yapılmasına bağlıdır. Tapu sicilinde kayıtlı bir taşınmazın resmi memur önünde yapılmayan tapu dışı satış ve devri hukuken geçerli bir sonuç doğurmayacağından tapu iptali ve tescil talebinin reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacı dilekçesinde, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel ile taşınmaz üzerinde bulunan evin değerinin tahsiline karar verilmesini istemiştir. 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına göre, "… tapu sicil muhafızlığının önünde olmaksızın ve kanuni şekle uyulmaksızın taşınmaz mal satılıp da bedeli satana ve taşınmaz malda alıcıya teslim ve sonradan bunlardan biri ferağdan veya teferruğdan çekindiği takdirde geçerli olmayan bir satış nedeniyle her iki tarafın verdiğini geri almaya hakkı mevcut ve satan aldığı parayı, alıcıda taşınmaz malı geri vermek borcuyla yükümlüdür…” denilmektedir. Taşınmazın güncel karşılığı talep edilemez. (07.06.1939 tarih ve 1936/31 E., 1939/47 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin malvarlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır ve bu ilke; haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirme yükümlülüğü altında bulunduğunu ifade eder. Davacı vekili 24.03.1971 tarihli harici satış sırasında satım bedeli olarak bir kısım davalılar murisi Enis İnanç"a 13.250 TL (eski TL) ödendiğini ileri sürmüştür. Ancak sözleşmenin içeriğinde ""...borcun tamamı ödendikten sonra 150 m2"lik yer ifraz edilerek alıcıya verilecektir..."" ibaresi bulunmakta olup, yargılama aşamasında ödenen bedelin bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmamış, mahkemece bu yönde herhangi bir değerlendirme de yapılmamıştır. Bu halde taraflara satım sözleşmesindeki bedelin ödenip ödenmediği hususunda delilleri sorularak toplanacak delillere göre bedelin ödendiğinin tespiti halinde, davacının ödediği bedelin ödeme tarihinden itibaren çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, döviz kurları, altın, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri unsurların ortalamaları alınmak suretiyle dava tarihine kadar ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkeleri gereğince saptanması gerekir. Bu nedenle, dosyanın konusunda uzman mali müşavir veya muhasebeci, bankacı ve hukukçudan oluşan üç kişiden kurulu bilirkişi heyetine tevdii edilerek bir kısım davalı murisi Ersin İnaç"a harici satış nedeniyle ödenen bedelin uyarlama kuralları gereğince hesaplanması denetime açık ve gerçek durumu yansıtır rapor alınması ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu hususta herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmamış olması doğru değildir.
Kabule göre; davaya konu taşınmaz 175 ada 236 parsel olup tapuda Ersin İnanç adına kayıtlı bulunmaktadır. Dosya içinde bulunan veraset belgesine göre Ersin İnanç 26.03.1989 tarihinde vefat etmiş olup geriye eşi Reyhan ve çocukları Azize, Zehra Berrin ve Hikmet kalmıştır. Tapu iptali ve tescil davaları tapu kayıt malikine karşı yöneltilmesi gereken davalar olup bu şahıslar dışında bulunan davalılara husumet yöneltilmeyeceğinden Ersin İnanç mirasçıları dışındaki davalılara karşı pasif husumet nedeniyle davanın reddi yerine yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması da doğru değildir.
Davalı ... vekili ile ..."nun temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılar Saliha ve Azize"ye ayrı ayrı iadesine, 29.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.