8. Hukuk Dairesi 2012/3878 E. , 2012/11376 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi
Hazine ile Hüsref Varol mirasçıları ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Edremit 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 14.04.2009 gün ve 309/228 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı Hazine vekili, davalılara ait bulunan 56 parsel sayılı taşınmazın bir kısmının 3621 sayılı Kıyı Kanunu"na göre kıyı kenar çizgisi ile deniz arasında kalan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve davalıların ayrıca aynı şekilde deniz ile kıyı kenar çizgisi arasında kalan bir kısım yeri bahçe olarak kullandıklarını açıklayarak , 56 parselin kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümünün tapusunun iptaline bu bölüm ile bahçe olarak kullanılan bölümdeki davalıların müdahalesinin menine ve binanın kal"ine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 14.04.2009 tarihli ıslah dilekçesi ile davaların 56 parsel sınırları dışında kalan 138,14 m2"lik yeri işgal ettiklerini açıklayarak bu bölüme yönelik müdahalenin önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar 16.07.2007 tarihli dilekçelerinde dava konusu 56 parselin hükmen oluştuğunu, davalıların bu şekilde tapu kaydı oluştuktan sonra taşınmazı satın aldığını bu nitelikteki bir taşınmaza karşı tapu iptali ve tescil talebinde bulunulamayacağını, tapu kapsamı dışında kalan ve davalılar tarafından kullanılan yerin davalılar tarafından kiralandığını bildirmiş ve davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; 56 parsel kapsamındaki taşınmazın deniz ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan bir kısım bulunmadığından tapu iptali ve tescil talebi ile bu taşınmaza yönelik meni müdahale ve kal isteğinin reddine, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan teknik bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen 138,14 m2"lik yere ilişkin müdahalenin önlenmesine karar verilmesi üzerine; hükmün redde ilişkin bölümü, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, hükmün temyiz edilen bölümü yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır.
Dava konusu 56 parsel 02.08.1985 tarihinde senetsizden tespit edilmiş olup, tutanağa yönelik itiraz üzerine Edremit Kadastro Mahkemesinin 1987/ 35 Esas – 1990/2 Karar sayılı ilamının kesinleştiği 12.06.1991 tarihinde tapuya tescil edilmiştir. Mahallinde yapılan keşif sonucu düzenlenen jeolog ve teknik bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın keşif anında belirlenen kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı bildirilmiş ancak dosya kapsamına göre 1975 yılında idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi ile olan ilişkisi belirlenmemiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 25.02.2009 günlü 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 2.maddesi ile 3402 sayılı Kanunun 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen cümlede: “Bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın" ve 3. maddesi ile aynı Kanuna eklenen Geçici 10. maddesinde ise; “Bu Kanunun 12.maddesinin 3. fıkrası hükmü Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır.” şeklindedir. Bu değişiklik nedeniyle bu yasanın yürürlük tarihinden sonra Hazinenin açtığı davalarda da 10 yıllık hak düşürücü süre uygulanmaya başlanmıştır.
Ne var ki, yerel mahkeme kararının temyizi aşamasında Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararıyla; “25.02.2009 gün ve 5841 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 2. maddesiyle 21.06.1987 günlü 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen cümlenin ve 3.maddesiyle 3402 sayılı Yasaya eklenen Geçici 10. maddenin Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline” karar verilmiş ve bu iptal kararı 23.07.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları ile idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır.
Diğer taraftan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33.maddesinde yer alan “Hakim, Türk hukukunu resen uygular” hükmü ile ifadesini bulan yasal ilke gözetildiğinde; Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının derdest dosyalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümez ise de; 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonucu oluşan durumun eldeki maddi anlamda kesinleşmemiş ve derdest olan davaya da uygulanması zorunlu olup, kamu malları ile ilgili davalar aynı zamanda kamu düzeni ilkesini de içermektedirler. Bu nedenle mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni yasal durum dikkate alınarak, inceleme yapılıp sonuca ulaşılması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.
Bu halde mahkemece mahallinde yeniden keşif yapılarak dava konusu taşınmazın, 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca öncelikle idare tarafından belirlenen 1975 tarihli kıyı kenar çizgisine ilişkin kroki uzman bilirkişisi kurulu aracılığıyla yapılacak keşifte uygulanmalı, kıyı kenar çizgisinin adli yargıca belirlenmesi mümkün bulunduğundan, gerek görüldüğü takdirde kıyı kenar çizgisinin bizzat mahkemece belirlenmesinin düşünülmesi, 3621 sayılı Yasanın 9. maddesine göre oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtası ile kıyı kenar çizgisi belirlenmeli, bilirkişi heyetinden idare tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi ile 25.01.2008 tarihli keşif sonucu belirlenen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkiyi giderecek ayrıntılı denetime açık rapor temin edilerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire İlamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 29.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.