6. Ceza Dairesi 2016/3920 E. , 2019/1527 K.
"İçtihat Metni"Sanık ... hakkında suç örgütü üyesi olmak, yağma, yağmaya kalkışma ve ruhsatsız tabanca taşımak suçlarından mahkumiyetine ilişkin ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 11.03.2014 gün, 2012/181 Esas ve 2014/1115 Karar sayılı hükmü sanık savunmanı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 06.10.2015 gün, 2015/2578 Esas, 2015/43384 Karar sayı ile;
“Suç tarihinde 18 yaşından küçük bulunan sanık ... hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 35/1. maddesi uyarınca sosyal inceleme yaptırılıp raporunun aldırılmaması ve aynı Yasanın 3. fıkrası gereğince sosyal inceleme raporu aldırılmama nedeninin gerekçeli kararda tartışılmaması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası ... 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.11.2015 gün, 2015/457 Esas ve 2015/407 Karar kararı ile;
“Mahkememizin önceki kararı 5395 S.K.nun 35.maddesi gereğince sosyal inceleme raporunun aldırılması ve aynı yasanın 3.fıkrası gereğince sosyal inceleme raporunun aldırılmama nedeninin gerekçeli kararda tartışılmaması nedeni ile bozulmuştur. Suç tarihinde sanık 17 yaş 6 ay 11 günlüktür ve 4 yıl 2 ay 4 günde tutuklu kalmıştır. Yaşı büyük sanıkların dosyalarındaki yargılamanın uzun sürmesi nedeni ile sanığın dosyası da bunu beklemiştir. 5395 S.K.nun 35.maddesi aynen "Bu kanun kapsamındaki çocuklar hakkında mahkemeler, çocuk hakimleri veya C.Savcılarında gerektiğinde çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren inceleme yaptırılır.Sosyal inceleme raporu, çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarının yönlendirme yeteneğinin mahkeme tarafından takdiren de göz önünde bulundurulur. Derhal tedbir alınmasını gerektiren durumlarda sosyal inceleme daha sonra da yaptırılabilir. Mahkeme veya çocuk hakimi tarafından çocuk hakkında sosyal inceleme yaptırılmaması halinde, gerekçesi kararda gösterilir" Şeklindeki hükümden anlaşılacağı üzere; sosyal inceleme raporu gerektiğinde aldırılacak olan bir rapordur. Suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışları yönlendirme yeteneği adli psikolojiyi ilgilendiren ve nihayetinde nörolojik tıbbi bir olaydır. Suç tarihinde sanık 17 yaş 6 aylıktır. Yani 18 yaşın ikmaline 6 ay vardır. Dolayısıyla biyolojik ve psikolojik olarak yaş grubu itibari ile reşitliğe en yakın dönemdedir. Suç tarihi 2007 yılıdır. Sanık bugün 26 yaş içerisindedir. Bugün itibari ile yaptırılacak bir sosyal inceleme raporu bundan 8 yıl öncesi ile ilgili sağlıklı bilgi vermeyeceği gibi; TCK 31/2 maddesinde 12-15 yaş grubunda bulunan çocukların cezai ehliyeti yönünden
2253 S.K.nun döneminde farik mümeyyizlik diye tabir edilen bugün ise; suçun hukuki anlam ve sonucu diye uygulamada karşılığını bulan tarif 12-15 yaş grubu içindir. TCK 31/3 maddesinde yani 15-18 yaş grubunda olan çocuklar için suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama şeklinde bir tarif mevcut değildir. Bir başka anlatımla TCK 31/2 maddesinde yazan suçun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yönündeki tarif ve tanım, TCK 31/3 maddesinde yoktur.5395 S.K.35.maddesinin l.fıkrası ise sosyal inceleme raporunun alınma sebebi olarak fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulacak bir husus olarak düzenlemiştir. Dolayısıyla 5395 S.K.35/1-2.cümledeki amaç TCK 31/2 maddesi ile birlikte düşünüldüğünde 12-15 yaş grubunu kapsayan çocuklar içindir. TCK 31/3 maddesinde kapsamındaki çocuklar 5395 S.K.nun 35/1-2.cümle kapsamı içerisinde değildir. Sanıkta TCK 31/3 maddesi kapsamındadır. Bu nedenle sosyal inceleme raporunun aldırılmasına gerek duyulmamıştır. Öte yandan inceleme günü itibari ile 26 yaşında olan bir çocuğun 8 yıl önceki durumu ile ilgili sosyal inceleme raporu almak ve aldırmakta dosyaya bir yarar ve yenilik getirmeyecektir. Somut olayda bu gerekçeler karşısında sosyal inceleme raporu aldırılmamış ve mahkememizin önceki kararındaki gibi uygulama yapmak sureti ile eski kararda direnilmesine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün sanık savunmanı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "onama" ve “düşme” istekli 29.04.2016 gün ve 2016/104291 sayılı tebliğnamesi ile gönderilen dosya;
5271 sayılı CMK"nin 307/3. madde ve fıkrasının 2. cümlesini değiştiren ve geçici 10. maddesini düzenleyen, 02/12/2016 gün, 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 36. maddesi uyarınca; "Daire, mümkün olan en kısa sürede direnme kararını inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir” düzenlemesi gereğince dosyanın, öncelikle kararına direnilen Daire tarafından incelenmesinin zorunlu kılınması karşısında Dairemize gönderilen dosya, yeniden incelenerek değerlendirilmiş ve karara bağlanmıştır.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Oluş ve dosya kapsamına göre, sanığın üzerine atılı suç örgütü üyesi olmak, yağma, yağmaya kalkışma ve ruhsatsız tabanca taşımak suçlarının sübutunu kabul; oluş ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçun niteliğini tayin; etkin pişmanlık ile takdire ilişkin cezayı azaltıcı hallerin usulüne uygun olarak tespit ile takdir kılan direnme kararı yerinde görüldüğünden,
"Dairemizin 06.10.2015 gün 2015/2578- 2015/43384 sayılı bozma kararının" kaldırılmasına,
I-) Sanık ... hakkında 11.11.2007 tarihinde mağdur ..."e yönelik yağmaya kalkışma; 24.11.2007 tarihinde mağdur ..."a, 13.11.2007 tarihinde mağdur Halkbank A.Ş. ve 28.11.2007 tarihinde mağdur ...Ş."ne yönelik yağma suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanığın suç tarihinde diğer sanıklarla birlikte araçla gittiği benzin istasyonunda pompa görevlisi olarak çalışan mağdur ..."e aracın deposuna 160,00 TL yakıt doldurtup ücretini ödemedikleri akabinde de mağdurdan silah tehdidiyle para isteyerek herhangi bir şeyini alamadan ayrıldıkları olayda, sanığın mağdura karşı gerçekleştirdiği yağma eyleminin tamamlanmış olduğu gözetilmeden, teşebbüs aşamasında kaldığı gerekçesi ile yazılı şekilde eksik ceza tayini; sanığın 13.11.2007 ve 28.11.2007 tarihlerinde banka şubelerinde gerçekleştirdiği yağma suçlarının gündüz sayılan vakitte işlendiği gözetilmeyerek, 5237 sayılı TCK"nin 149/1. maddesinin a, b, c, d, f, h bendleri yanında yasal koşulları oluşmayan 5237 sayılı TCK"nin 149/1. maddesinin (h) bendinin de hüküm fıkrasında gösterilmesi kanuna aykırı ise de, olayda birden fazla nitelikli halin bulunması ve temel ceza belirlenirken gösterilen gerekçe karşısında bu husus sonuç cezaya etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık ... savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,
II-) Sanık ... hakkında örgüte üye olmak ve ruhsatsız tabanca taşımak suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde,
Sanığa yüklenen örgüte üye olmak ve ruhsatsız tabanca taşımak suçlarının gerektirdiği cezanın türü ve üst haddine göre, 5237 sayılı Yasanın 66/1-d, 66/2 ve 67/4. maddelerinde öngörülen 7 yıl 12 ay kesintili ve uzamış zamanaşımının, suç tarihi olan 28.03.2008 tarihinden inceleme tarihine kadar dolmuş bulunması;
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle kısmen tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma sebebi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK"un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 11.03.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.