22. Hukuk Dairesi 2016/21547 E. , 2016/23807 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
DAVA : Davacı, ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, iş sözleşmesini haklı sebeplerle feshettiğini, ancak davalının tüm bunlara rağmen işçi ücretlerini ödemediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili ile çalışanların ücret alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacının iş bu davası ile dayanak sözleşme çerçevesinde taşeronluk alacağının olduğunu iddia ettiğini, müvekkili şirket tarafından davacının iddia etmiş olduğu tüm işçilerin maaşları ve diğer ücretlerinin fazlasıyla ödendiğini, beyanla reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, mahkemenin görevli olup olmadığı noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 1. maddesinin 2. fıkrası ve 4. maddesinde belirtilen ayrık durumlar dışında kalan bütün işyerlerinde, işverenler ile işveren vekillerine ve çalışma şekline bakılmaksızın işçilere bu Kanun’un uygulanacağı belirtilmiştir.
4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinde bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi ile tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlar işveren olarak tanımlanmıştır. İşçi ve işveren sıfatları aynı kişide birleşmez.
4857 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 1. fıkrası göre iş sözleşmesi, bir tarafın (işçi) bağımlı olarak iş görmeyi diğer tarafın (işveren) da ücret ödemeyi üstlenmesinden oluşan sözleşmedir. Ücret, iş görme ve bağımlılık iş sözleşmesinin belirleyici öğeleridir.
Bir kişinin işveren olması için hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip olması yanında, işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip olması gerekir. İşveren konumunda olan bir işverene, kendi hizmeti yanında getirdiği işçilerle birlikte çalışması, onlar adına hareket etmesi, ücretlerini alıp dağıtması, işveren sıfatı kazandırmaz. Bunun tipik örneği 4857 sayılı Kanun’un takım sözleşmesi ile oluşturulan iş sözleşmeleridir. Bu tür sözleşmede, işçilerden biri, birden çok işçinin meydana getirdiği bir takımı temsilen, takım kılavuzu sıfatıyla işverenle sözleşme yapmaktadır. Takım kılavuzu ile sözleşme yapan kişinin işverenle aradaki ilişkisi iş ilişkisidir.
Somut olayda, davacı ile davalı arasında 29.03.2013 tarihli belirsiz süreli taşeron sözleşmesi imzalandığı, davacının davalıya ait iş yerinde işçi olarak çalıştığı, hizmet sözleşmesi devam ederken davacı ile davalı arasında 01.11.2011 tarihli taşeron sözleşmesi imzalandığı, davacı tarafça davalı ile aralarında taşeronluk ilişkisi kurulduğu öne sürülmüş ise de sözleşmede yer alan hükümler tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde edimini işverenin karar ve talimatları çerçevesinde yerine getirdiği ve iş sürecinin ve sonuçlarının işveren tarafından denetlendiği, işin davalıya ait işyerinde görüldüğü ve malzemenin davalı şirket tarafından sağlandığı anlaşılmaktadır.
Davacının hukuksal ve ekonomik bağımsızlık ile ayrı bir iş organizasyonuna sahip olduğu, işe uygun yeterli ekipman ile tecrübeye sahip bulunduğu ve alt işveren olarak diğer şirket ile sözleşme imzaladığı ispatlanmış değildir. Bu halde davacının takım kılavuzu olarak söz konusu sözleşmeyi imzaladığı bu sebeple davacı ile davalı arasında asıl işveren-alt işverenlik ilişkisinin kurulmadığı takım kılavuzu gibi hareket ederek işi üstlenen davacının şirkete işçi temin etmesi, işçiler adına hareket etmesi davalının işçilik sıfatını ortadan kaldırmaz. Mahkemece yazılı gerekçeyle ve usule aykırı olarak görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.10.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.