13. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/704 Karar No: 2013/10096 Karar Tarihi: 17.4.2013
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/704 Esas 2013/10096 Karar Sayılı İlamı
13. Hukuk Dairesi 2013/704 E. , 2013/10096 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalının mali müşaviri olduğunu ve 2009/12 ve 2010/10 aylar arasındaki 11 aylık sürede 2 nolu KDV beyannamesi vermediğini ve vergi Dairesi tarafından haklarında özel usulsüzlük cezası kesildiğini ve 7.999,38 TL ceza ödediklerini belirterek, bu bedelin tahsiline yönelik takibe davalının haksız itirazının iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir. Davalı, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir. Mahkemece, davanın kabulüne, davalının Kartal 3.İcra müdürlüğünün 2012/32 sayılı takibe itirazının iptaline, takibin asıl alacak üzerinden devamına,faiz alacağı ve icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş hüküm, taraflar avukatınca temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir. 2- İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra - inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, mahkemece kabul edilen asıl alacak yönünden borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra - inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması HUMK.’nun 438/7. maddesi hükmü gereğidir. SONUÇ: Yukarıda birinci bentte belirtilen nedenlerle davalının tüm davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle mahkeme kararının hüküm bölümünün 1. paragrafında yer alan “icra inkar tazminatı ” ibarelerinin hükümden çıkarılmasına ve mahkeme kararının hüküm fıkrasına madde eklenerek “Asıl alacak olan 7.999,38 TL" nin %40"ı oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, hükmün değiştirilmiş ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 357.16 TL. kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 118.00 TL temyiz harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.4.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.