Esas No: 2018/3223
Karar No: 2018/12644
Karar Tarihi: 26.06.2018
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2018/3223 Esas 2018/12644 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Tehdit suçundan sanık ..."nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-2. cümle ve 52/2. maddeleri uyarınca 600,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara Batı 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/286 esas, 2017/618 sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü"nün 02/05/2018 gün ve 94660652-105-06-11780-2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07/05/2018 gün ve 2018/38019 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
1-)5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52/4. maddesinde, “Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.” hükmünün yer aldığı, sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmesi için mehil verme veya taksitlendirme yapılmasına olanak sağlayan düzenlemenin sanığın lehine olduğu, söz konusu maddedeki seçenek ödeme şekillerinden herhangi birinin uygulanmasına dair bir karar verilmesi ve anılan maddenin uygulanmaması halinde gerekçelerinin kararda gösterilmesi gerektiği gözetilmeden;
2-)03/10/2017 tarihli oturumda alınan ifadesinde beraatini talep eden sanık hakkında 5237 sayılı Kanun"un 62. maddesi gereğince cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik indirim uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışılmadan; yazılı şekilde hüküm kurulmasında,
isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Tehdit suçundan sanık ..."nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-2. cümle ve 52/2. maddeleri uyarınca 600,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara Batı 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/286 esas, 2017/618 sayılı kararının,
1-)5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52/4. maddesinde, “Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.” hükmünün yer aldığı, sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmesi için mehil verme veya taksitlendirme yapılmasına olanak sağlayan düzenlemenin sanığın lehine olduğu, söz konusu maddedeki seçenek ödeme şekillerinden herhangi birinin uygulanmasına dair bir karar verilmesi ve anılan maddenin uygulanmaması halinde gerekçelerinin kararda gösterilmesi gerektiği gözetilmeden;
2-)03/10/2017 tarihli oturumda alınan ifadesinde beraatini talep eden sanık hakkında 5237 sayılı Kanun"un 62. maddesi gereğince cezanın belirlenmesi ve bireyselleştirilmesine yönelik indirim uygulanıp uygulanmayacağı hususu tartışılmadan;
yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Sanık hakkında kurulan hükümde, TCK"nın 52/4. maddesinde düzenlenen "taksitlendirme" veya "adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesi" kurumlarının tartışılmamasında, ayrıca sanık müdafiinin, 03/10/2017 tarihli oturumda sanığın beraatini talep etmesi ve bu talebin, TCK"nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedeninin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi hususunu da kapsaması karşısında, yerel mahkemece bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III-Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtay’ca bozulması istemini, yasal nedenlerini açıklayarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak, Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtay’ca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilebilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 14.11.1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağan üstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
Kesinleşen bu karar veya hükümlerdeki aykırılıklar başka suretle giderilmesi mümkün olmadığı takdirde, ikincil ve olağanüstü nitelikte olan kanun yararına bozma yasa yoluna konu edilebilecektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 06.12.2016 tarihli ve 2013/6-613 esas, 2016/469 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bozma sonrası yapılacak işlemler ve bu işlemleri gerçekleştirecek merciler ile bozma kararının etkileri, bozulan hüküm veya kararın türü ve bozma nedenlerine göre ayrıma tabi tutularak CMK"nın 309. maddesinin dördüncü fıkrasında ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir. Bozma nedenleri; 5271 sayılı Kanunun 223. maddesinde tanımlanan ve davanın esasını çözmeyen bir karara ilişkin ise, 309. maddenin dördüncü fıkrasının (a) bendi uyarınca kararı veren hâkim veya mahkemece gerekli inceleme ve araştırma neticesinde yeniden karar verilecektir. Bu halde, yargılamanın tekrarlanması yasağına ilişkin kurallar uygulanamayacağı gibi, davanın esasını çözen bir karar da bulunmadığından verilecek hüküm veya kararda, lehe ve aleyhe sonuçtan da söz edilemeyecektir. Bozma nedenleri; mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne ya da savunma hakkını kısıtlama veya tamamen kaldırma sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması durumunda, anılan fıkranın (b) bendi uyarınca, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilecek, ancak bu halde verilen hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamayacaktır. Davanın esasını çözen mahkûmiyet dışındaki diğer hükümlerin bozulması halinde ise, aynı fıkranın (c) bendi uyarınca aleyhte sonuç doğurucu herhangi bir işlem yapılamayacağı gibi, yeniden yargılama yapılması yasağı nedeniyle yasa yararına bozma kapsamında yeniden yargılama da gerekmeyecektir. Aynı kanun maddesinin dördüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca, bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi durumunda cezanın kaldırılmasına, daha hafif cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ilgili ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip gerekli kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.
Görüldüğü üzere, bir karar veya hükmün kanun yararına bozulmasının, ilgili aleyhine sonuç doğurup doğurmayacağı, bozma sonrasında kararı veren hakim veya mahkemede yeniden inceleme, araştırma ve yargılama yapılıp yapılamayacağı, hangi hallerde Yargıtayın doğrudan hükmetme yetkisinin bulunduğu, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde sıralı ve ayırıcı biçimde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, kanun yararına bozmanın sonuçları ve bozma sonrasındaki uygulama saptanırken “karar” ve “hüküm” ayrımı gözetilmiş, ayrıca mahkûmiyet hükmü ile davanın esasını çözen veya çözmeyen diğer hükümler bakımından farklı uygulama ve sonuçlar öngörülmüştür.
26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “Adalet Bakanının uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan usul hatalarından dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanmaması, davanın esasını halletmediği surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği”, yine 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; “mahkûmiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu” belirtilerek, “yargılamanın tekrarlanması yasağı”nın sınırları belirlenmiştir.
1412 sayılı CMUK’nun 343. maddesi ve bu maddenin uygulanma koşullarını belirten 26.10.1932 gün ve 29/12, 03.06.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları uyarınca, davanın esasını çözen kararların bozulması halinde, bozma nedenleri yönünden herhangi bir ayrım yapılmaksızın, yargılamanın tekrarlanması yasaklanarak, Yargıtayca verilebilecek kararlar, cezanın çektirilmemesi veya daha az cezaya hükmedilmesi ile sınırlandırılmış ise de, 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesinde farklı bir düzenlemeye dönülmekte ve davanın esasını çözen kararların kanun yararına bozulması halinde, bozma nedenlerinin, davanın esasını çözmeyen veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin olması halinde, anılan İBK’nın öngördüğü yeniden yargılama yasağı kaldırılmak suretiyle, kararı veren hakim veya mahkemece, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olmamak koşuluyla, yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm veya kararın verilmesi usulü öngörülmüş bulunmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.01.2016 tarih ve 2014/4-135 esas, 2016/4 sayılı kararında; "Kanun yararına bozma denetimin konusu, maddi ve yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılıklardır. Ancak, gerek kesin hükmün otoritesinin korunması zorunluluğu gerekse olağanüstü bir denetim yolu olması nedeniyle dar kapsamlıdır; her türlü hukuka aykırılığın öne sürülüp incelenmesine elverişli bir denetim yolu değildir. Nitekim, kanun yolunun bu özelliği nedeniyle, hakimin takdirini hatalı kullanmasına ilişkin hususlardaki hukuka aykırılıklar, örneğin; temel ceza miktarının saptanmasında kullanılan ölçütlerin hatalı takdir edilmesi, cezada artırma ve indirme yapılırken kullanılan oranların seçimindeki isabetsizlik gibi hususlar, Yargıtay’ın sadece olağan bir denetim yolu olan temyiz incelemesi sırasında dikkate alabileceği hukuka aykırılıklardandır. Objektif şartları oluştuğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılması ile ilgili hiçbir değerlendirme yapılmaması hâkimin takdir hakkına taalluk eden bir husus olmaması nedeniyle kanun yararına bozma konusu yapılabileceği yönünde bir tereddüt bulunmamaktadır. Zira bu halde Yargıtay’ca denetlenen ve hukuka aykırılığı vurgulanıp kanun yararına bozma konusu yapılan husus hakimin takdirini yanlış kullanmasıyla ilgili değildir. Denetlenen husus, hakimin bir değerlendirme yaparak sonuca varıp, bunu da hükmünde açıklaması zorunluluğuna uyulmamış olmasıdır." denilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.05.2008 tarih ve 2008/8-63 esas, 2008/108 sayılı kararında da belirtildiği üzere; taksitlendirme hiç kuşkusuz adli para cezasının bir defada ödenmesi seçeneğine göre sanık lehine bir kurumdur ve “lehe olan hükümlerin uygulanması” talebinin taksitlendirmeyi de kapsadığının kabulü gerekir.
Kanun yararına bozma istemine konu edilen TCK’nın 52. maddesinin dördüncü fıkrasında; “Hâkim, ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler hâlinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi hâlinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.” hükmüne yer verilmiştir.
Yine TCK"nın takdiri indirim nedenleri başlıklı 62. maddesi;
"(1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir." şeklinde düzenlenmiştir.
İncelenen dosyada;
Sanık ... hakkında sair tehdit suçu nedeniyle yargılanıp cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, sanık müdafiinin 03/10/2017 tarihli oturumda sanığın beraatini talep ettiği, yargılama sırasında sanığın ekonomik ve sosyal durumunun araştırılmadığı, sanığın işsiz olduğunu ve aylık geliri bulunmadığını beyan ettiği, sanığın adli sicil kaydında suç tarihinden önce verilen bir adet hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın yer aldığı, yargılama neticesinde Ankara Batı 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/286 esas, 2017/618 sayılı kararıyla sanık ..."nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-2. cümle ve 52/2. maddeleri uyarınca 600,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, cezanın alt sınırdan tayin edildiği, hükümde TCK"nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenlerinin ve anılan Kanun"un 52/4. maddesinde düzenlenen "taksitlendirme" veya "adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesi" kurumlarının uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmadığı, cezanın tür ve miktarı itibariyle kararın kesin nitelikte olduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Kanun koyucu, olayın mahiyetine göre değerlendirme yaparak suç işleyen sanık hakkında geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususları göz önünde bulundurarak TCK"nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirimi uygulayıp uygulamama, yine sonuç cezanın adli para cezası olması halinde sanığın ekonomik ve şahsî hâllerini göz önünde bulundurarak taksitlendirme yapıp yapmama ya da mehil verip vermeme hususlarında hakime takdir hakkı tanımıştır. Yerel Mahkemenin anılan kurumların uygulanmasına ya da uygulanmamasına ilişkin kullandığı gerekçenin yerinde veya yeterli olup olmadığı temyiz incelemesinde değerlendirilebilecekken, takdire müteallik konuların inceleme dışı bırakıldığı olağanüstü kanun yolu olan, kanun yararına bozma yoluyla bu hususlar denetlenemeyecektir. Ancak savunmada dile getirilmesine, uygulanmasının talep edilmesine karşın, bu kurumların uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmemesi takdire ilişkin bir husus olmadığından, olağanüstü kanun yolu ile denetlenebilecektir. Buna göre sanık müdafiinin, 03/10/2017 tarihli oturumda sanığın beraatini talep etmesi ve bu talebin, TCK"nın 62. maddesinde düzenlenen takdiri indirim nedenlerini ve TCK"nın 52/4. maddesinde düzenlenen "taksitlendirme" veya "adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesi" kurumlarının, sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi hususlarını da kapsaması karşısında, anılan kurumların uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması hukuka aykırıdır.
Bu aykırılığın CMK"nın 309/4-d maddesi kapsamında Dairemizce giderilmesi gerektiği ileri sürülebilse de; Kanun koyucunun anılan kurumların uygulanıp uygulanmaması hususunda hakime takdir hakkı tanıması nedeniyle, anılan aykırılığın mahallinde mahkemesince giderilmesi gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle;
Tehdit suçundan sanık ..."nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 106/1-2. cümle ve 52/2. maddeleri uyarınca 600,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair Ankara Batı 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/286 esas, 2017/618 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, Ankara Batı 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/10/2017 tarihli ve 2017/286 esas, 2017/618 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4. maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 26/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.