Dava, ziynet eşyalarının bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkiline düğünde takılan 22 ayar beş adet bilezik, kalın zincire takılı beşibiryerde ve 1 adet taşlı yüzüğün evlilik birliği sırasında davalı tarafından bozdurularak harcandığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ziynet eşyalarının bedeli olarak 5000.-TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini istemiştir. Davalı ziynetlerin ekonomik yönden sıkışık oldukları dönemde davacının rızasıyla bozdurulduğunu, davanın bir yıllık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını ve davanın reddini savunmuştur.
Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik tasarruf özgürlüğüne yönelik saldırılara el atmanın önlenmesi davası ile karşı koyabileceği gibi istihkak davası ile de karşı koyabilir. Eşya davası bu anlamda bir istihkak davası olmakla istem dava konusu eşyaların; aynen verilmesi, olmadığı takdirde dava tarihindeki bedelinin verilmesi şeklinde gerçekleşmektedir. Dava konusu eşyaların mevcut olduğu tespit edilmiş ise uyuşmazlık mülkiyet hakkına dayandığından olayda zamanaşımı söz konusu olamaz. Dava konusu eşyaların var olduğu tespit edilemez ise istem tazminata ilişkin olduğundan Borçlar Kanununun 125.maddelerinde belirlenen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması ve karı koca arasındaki davalarda Borçlar Kanununun 132.maddesinin dikkate alınması gerekir.
Olayımıza gelince; mahkemece, taraflar arasındaki boşanma davasının 15.09.2003 tarihinde kesinleştiği, Medeni Kanununun 178. maddesi gereğince bir yıllık zamanaşımı süresi içinde dava açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, davanın bu maddede sayılan alacak davası olarak nitelenmesi ve zamanaşımı süresinin 1 yıl olarak kabulü doğru değildir. Zira yukarıda açıklandığı üzere dava konusu ziynetlerin davalı tarafça bozdurulduğu anlaşıldığından istem tazminata ilişkin olup, Borçlar Kanununun 125. Maddesinde belirlenen on yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Mahkemece işin esasına girilerek tarafların tüm delillerinin toplanıp, varsa tanıklar dinlenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 22.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.