8. Hukuk Dairesi Esas No: 2012/5023 Karar No: 2012/11312 Karar Tarihi: 29.11.2012
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/5023 Esas 2012/11312 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, tescil harici bırakılan taşınmazın 30-40 yıldan beri ev yapmak, ağaç dikmek ve sürmek suretiyle ihya edilmiş olması nedeniyle kendi adına tapuya tescil edilmesini istemiştir. Ancak, davalı Hazine ve köy tüzel kişiliği temsilcisi davanın reddi ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece yapılan keşif, yerel bilirkişi ve tanıkların dinlenmesi sonucu taşınmazın imar-ihya yoluyla kazanılabilmesi için tarıma elverişli hale getirilmesi ve 20 yıldan fazla süreyle Kadastro Kanunu'nun 14. maddesindeki koşullar altında tasarruf edilmiş olması gerektiği belirlenmiştir. Bu nedenle, davanın reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. 766 sayılı Kadastro Kanunu'nun 2. maddesi ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 17. maddesi uyarınca tespit harici bırakılan yerlerin imar-ihya yoluyla kazanılması için belirtilen koşulların araştırılması gerektiği ifade edilmiştir.
8. Hukuk Dairesi 2012/5023 E. , 2012/11312 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve Kadıkendi Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.10.2011 gün ve 909/977 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, tescil harici bırakılan taşınmazın 30-40 yıldan beri ev yapmak, ağaç dikmek ve sürmek suretiyle ihya edilmiş olması nedeniyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı Hazine vekili, davanın reddi ile taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini savunmuştur. Davalı köy tüzel kişiliği temsilcisi, yapılan tebligata rağmen davaya cevap vermemiş ve yargılama oturumlarına katılmamıştır. Mahkemece, bozma ilamı sonrası yapılan araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmaz kadastro çalışmaları sırasında 1976 yılında 766 sayılı Kanunun 2. maddesi gereğince tespit harici bırakılan bir yerdir. Böyle bir yerin imar – ihya yoluyla kazanılması için, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesinde belirtilen tüm olumlu ve olumsuz koşulların araştırılması gerekir. Anılan maddede aynen “orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden masraf ve emek sarfı ile imar – ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise, imar ve ihya edenler veya halefleri adına aksi taktirde Hazine adına tespit edilir.” denilmektedir. Maddede açıkça belirtildiği üzere, nitelikleri belirtilen bu tür yerlerin para ve emek sarfı suretiyle tarıma elverişli hale getirilmesi gerekir. Mahallinde yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar; dava konusu taşınmazın çok önceleri taşlık ve kayalık bir yer iken davacının dedesi tarafından ev yapılarak tasarruf edilen taşınmazın ölüm ve taksimler sonucu davacıya intikal ettiği, taşınmazın davacının dedesi ve babası tarafından temizlendikten sonra davacının babası ve davacı tarafından ev, ağıl, çamaşırlık ve bahçe olarak kullanılmak suretiyle zilyetliğin devam ettiğini bildirmişlerdir. Jeolog ve zirai bilirkişilerin 19.08.2011 tarihinde vermiş oldukları ortak raporda, üzerinde 1 adet yapı olan taşlık ve kayalık taşınmazın VII-VII. sınıf toprak yapısında olduğunu açıklamışlardır. Öyle ise böyle bir yerin ihya yoluyla kazanılması için; az öncede açıklandığı üzere tarıma elverişli hale getirilmesi ve bu olgunun tamamlandığı tarihten itibaren 20 yıldan fazla süreyle Kadastro Kanununun 14. maddesindeki koşullar altında tasarruf edilmiş olması gerekir. Öte yandan; ev, ahır, garaj ve benzeri tesisler yapmak, Kadastro Kanununun 17. maddesinin uygulanması bakımından ihya da sayılmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçeler ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4 (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 29.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.