13. Hukuk Dairesi 2012/25541 E. , 2013/10064 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı Üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi alanında yüksek lisans eğitimini tamamlamasına rağmen adına yüksek lisans belgesi düzenlenerek kendisine verilmesine yönelik talebinin davalı tarafından haksız olarak reddedildiğini ileri sürerek öğretim ücreti olarak alınan 4.800.00.TL ile 5.000.00.TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 4.800.00.TL maddi, 5.000.00.TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davaya konu olayda, 2809 sayılı Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu hükümleri uyarınca kamu tüzel kişisi olan ve kamu hizmeti sunan davalı vakıf Üniversitesinin, Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı trafından Eğitim Fakültesi olmayan Üniversitelerde Eğitim Yönetimi ve Denetimi dalında yüksek lisans programı düzenlenemeyeceği yönünde karar alınmasına karşın davalı Üniversite tarafından aksi yönde hareket edilerek programa devam edildiği ve davacıdan öğrenim ücretinin tahsil edildiği böylece davalı vakıf Üniversitesi tarafından hizmet kusuru nedeniyle davacıyı zarara uğratması söz konusudur. Buna göre, idari yargının görevli olması nedeniyle yargı yolu yönünden görevsizlik kararı verilmesi gerekirken mahkemece işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda () nolu bentde açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentde açıklanan nedenle diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 45.55 TL temyiz harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17.4.2013 gününde bozmada oybirliğiyle, gerekçede oyçokluğuyla karar verildi.
(muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Öğretmen olan davacı, üyesi olduğu dava dışı sendikanın davalı ... ile 26.10.2007 tarihinde yaptıkları protokol sonucu yüksek lisans eğitimi almak için davalı ile sözleşme imzalamıştır. Bu akit uyarınca davalıya 4.800-TL ödeyerek asli edimini yerine getirmiş, bir yıl boyunca derslere girip, tezini bitirme aşamasına geldiği sırada program YÖK tarafından eğitim fakültesi olmayan üniversitelerde yüksek lisans programı düzenlenemeyeceği gerekçesiyle iptal edilmiştir. Bu karara rağmen davalı hiçbir sorun yokmuş gibi programı sürdürmüş, davacıya bitirme belgesini de vermemiştir. Davacı, idarenin sözleşmeyi ihlal ettiğini, borca aykırı davrandığını ileri sürerek ödenen 4.800 TL maddi, uğradığı zarar karşılığı olarak 5.000 TL manevi zararın tahsiline karar verilmesi için genel mahkemeye dava açmış oradan tüketici mahkemesine intikal eden davada istem kabul edilmiştir.
Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık davanın adli yargı da mı? yoksa idari yargıda mı görüleceği noktasında toplanmaktadır. Davalının 24/08/2010 tarihli cevap dilekçesinde belirttiği gibi davalı idare, akademik konular dışında kalan mali ve idari konularda özel hukuk hükümlerine tabi bir kamu tüzel kişisidir. Davalının tesis ettiği bir idari işlem bulunmadığı gibi davacı bir idari işlemin de iptalini talep etmemektedir. Sözleşmenin feshiyle ödediği parayı ve uğradığı manevi zararı istemektedir. İfanın imkansız hale gelip gelmediği borçlar kanunu hükümleri ve sözleşme ilkeleri göz önüne alınarak çözülmelidir. Aksi düşünce idarenin özel hukuk alanında gerçek ya da tüzel kişilerle yaptığı bütün sözleşmelerden doğan ihtilafların idari yargıda görülmesi sonucunu doğurur ki bunu kabul etmek mümkün değildir. Öyleyse olayda idarenin “hizmet kusuru” tarafların aralarında yaptıkları sözleşmeye aykırılıktan eş deyişle edimin yerine getirilmemesinden doğmaktadır. Davacının isteğini iptali gereken bir idari işlem olarak görüp idare mahkemelerinin görevli olduğunu savunan sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşlerine katılma olanağı bulamadım.
Ancak karar şu gerekçeyle bozulmalıdır; somut uyuşmazlıkta davacı mesleki bir gaye ile hareket ederek vakıf statüsündeki davalı üniversite ile özel hukuk hükümlerine tabi bir hizmet alım sözleşmesi imzalamıştır. Tüketici kavramı 4077 sayılı yasanın 3/e bendinde “Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi” şeklinde tanımlanmıştır. Tüketici işleminin bir tarafında yasada belirtilen amaçla hareket eden “tüketici”, diğer tarafında ise “ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişiler” olarak tarif edilen “satıcı” yer aldığından davacının kariyer eğitimi alması ilişkiyi tüketici işlemi haline sokmaz. Bu yönüyle tüketici sözleşmesi adi ve ticari sözleşmelerden ayrılır. Somut olayda tüketici mevzuatı uygulanamayacağından genel mahkemeler görevlidir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde uygulama yapılması bozmayı gerektirir. Kararın bu gerekçeyle bozulması gerekir düşüncesindeyim.