20. Hukuk Dairesi 2014/387 E. , 2014/5308 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... Beldesi, ... Mevkiinde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyedliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 7331.87 m2 yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 25.10.2010 tarih ve 2010/10847-12985 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; [Mahkemece, çekişmeli taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında ve resmî belgelere göre de orman sayılmayan yerlerden olduğu, üzerinde 190 adet 25-30 yaşlarında zeytin, badem ve incir ağaçları bulunduğu, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla mülk edinme koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmaz üzerinde resmî belgelere dayalı olarak orman incelemesi yapan uzman bilirkişi raporunda; memleket haritası ile kadastro paftasının ölçekleri eşitlenip biribiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli ve komşu taşınmazların memleket haritasına göre konumu saptanıp taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu bildirilmişse de Dairenin iade kararı üzerine aldırtılan ve fen ve orman bilirkişinin birlikte düzenledikleri 15.06.2010 tarihli ek raporda, taşınmazın paftasında ve memleket haritasında dere kenarında yeraldığı, yakınlarında yapraklı ağaç ve çam rumuzlarını içerdiği görüldüğü, eğimin % 40 iken teraslama ile % 3-5 düşürüldüğü halde, taşınmazın eski ve yeni niteliği ve aktif dere yatağı olup olmadığı konularında uzman jeoloji mühendisinden, zeytin ağaçlarının dikim yolu ile mi yoksa delicelikten aşılanmak sureti ilemi yetiştirildiği konusunda da ziraat mühendisinde ayrıntılı rapor alınmamış, maddî bir olgu olan zilyetliğin kanıtlanması yönünden taşınmaz başında zilyetlik tanıkları da dinlenmemiştir. Keza; taşınmaza komşu bulunan parsellere revizyon gören tapu kayıtları getirtilerek bu kayıtların taşınmaz yönünün ne olarak okunduğu denetlenmemiş, davacı yönünden 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde öngörülen kısıtlamalar da tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden sorulup araştırılmamıştır.
Ayrıca; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ve ihya olarak kabul edilemez) ve imar-ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro
Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdirî delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi ve bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi] gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak Hazine davaya dahil edilmiş, yapılan yargılama sonunda, teknik bilirkişilerce hazırlanan rapora ekli, ek no 1 sayılı krokisinde (A) harfi ile gösterilen alanın orman niteliği ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce seri bazda olmak üzere 16.04.1968 tarihinde ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 03.11.1980 tarihinde yapılmış ve kesinleşmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre çekişmeli parselin bulunduğu ... Beldesinde 1968 yılında seri bazda yapılan orman kadastrosunda, çekişmeli parsel orman sınırları dışında bırakılmışsa da; taşınmazın orman kadastro sınırına bitişik olmadığı, memleket haritası ve hava fotoğrafında yüksek eğimli çalılık niteliğinde göründüğü, bu tür yerlerin 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olduğu gözetilerek davacı gerçek kişinin davasının reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak; mahkemece dava konusu yere ilişkin Medenî Kanunun 713. maddesinin altıncı fıkrası anlamında karşı tescil talebi bulunmadığı halde, mahkemece taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tesciline ilişkin de hüküm kurulmuş olması doğru değil ise de, dosyada bu husus aleyhine bir temyiz talebi bulunmadığından, bu konu bozma nedeni yapılmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ..."ın temyiz itirazının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 08/05/2014 günü oy birliği ile karar verildi.