14. Hukuk Dairesi 2020/1742 E. , 2020/7398 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 23/07/2014 gününde verilen dilekçe ile şahsi hakka dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 14/07/2016 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 17/11/2020 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. .... İleri karşı taraf davalı vekili Av. ... geldiler. Duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafın sözlü açıklamaları dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacılar vekili, dava dilekçesinde davacıların babaları ...’ün 30.03.2012’de, babaanneleri ...’ün 02.04.2013’te vefat ettiğini, davalının ...’e vekaleten İstanbul’daki evi sattıktan sonra paranın bir kısmıyla ...’ün istemi ile Ankara’da tedavi gören babaları ...’e dava konusu 2865 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümü satın aldığını, ancak tapuda davalı adına tescil edildiğini, davalıya karşı açılan başkaca davaların da olduğunu belirterek 2865 ada 13 parsel sayılı taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle davacılar adına tescilini, bunun kabul görmemesi halindeyse de ...’ün veraset ilamındaki payları oranında davacılar adına tescilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacıların taleplerinin hukuki bir dayanağının bulunmadığını, davalının 3 numaralı bağımsız bölümü kendi parasıyla satın aldığını, tedavi gören kardeşine yardım maksadıyla da ...’ün oturmasına izin verdiğini, muris ...’ün oğlu ...’e Ankara’da ev alınması için bir talimatının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacılar vekili muris ...’ün kendisine ait evin satış bedelinin davalıya ...’e ev alınmak amacıyla verildiği ve davalının da bu parayı babaları ...’e ev almak yerine kendi adına almak suretiyle kullandığını iddia etmiştir. Bu iddiayı da delil listesinin 9. ve 10. sırasında yer alan banka hesap kayıtlarına dayandırmıştır. Mahkemece davacılar vekilinin delil listesinin 9. ve 10. sırasında yer alan banka hesaplarında, muris ...’e ait İ... İli, .. İlçesi, ...Mahallesi, 1015 ada 585 parsel sayılı taşınmazda bulunan 7 numaralı bağımsız bölümün satış tarihi olan 25.02.2011’den itibaren gerçekleşen hareketlerin açıklamalı dökümlerinin ilgili bankalardan getirtilmesi, gerek görülürse bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle anılan hesaplardan dolayı inanç ilişkisini gösterecek yazılı delil başlangıcı niteliğinde olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Belirtilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 2.540,00TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.