17. Hukuk Dairesi 2013/18679 E. , 2015/2442 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili; davalıların işleteni, sürücüsü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı oldukları aracın davacıya çarpması sonucu meydana gelen kazada müvekkilinin yaralandığını ve iş gücü kaybı meydana geldiğini, davalı araç sürücüsünün tam kusurlu olarak kazaya sebebiyet verdiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 5.000 TL iş göremezlik tazminatı, 3.000 TL bakıcı, 100 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 8.100 TL maddi, 30.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili; davanın reddini istemiştir.
Davalı ... ve ...; kazada kusurlarının bulunmadığını, davacının kaza nedeniyle sakat kalmasının söz konusu olmadığını ve kaza öncesinde de hastalıklarının bulunduğunu, maddi ve manevi tazminat istemlerinin fahiş olduğunu öne sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; bilirkişi raporu benimsenerek, davanın kısmen kabulüne, 180.084,88 TL beden gücü kaybı, 3.294,14 TL geçici iş göremezlik, 3.283,21 TL bakıcı ve 124,88 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 186.787,11 TL maddi tazminatın davalı sigorta şirketinden limitle sınırlı olarak dava, diğer davalılardan kaza tarihinden; 10.000 TL manevi tazminatın davalı ... ve ..."dan kaza tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava Borçlar Kanunu"nun 46. maddesi (6098 sayılı TBK md. 54) gereğince çalışma gücünün kaybı nedeniyle maddi ve aynı Kanunun 47. maddesi uyarınca açılmış manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 1982 Anayasasının 36. maddesi ve HUMK"nın 73. maddesi (6100 sayılı HMK m. 27) uyarınca çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez.
Değinilen işlevleri dışında tebligat, bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Bu nedenle tebliğ ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı, tebliğin muhatabına ulaşması, konusu ile ilgili olarak kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususun belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, kanun ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur.
Somut olayda, dava dilekçesinin davalı ..."un adresine değil ağabeyi davalı ..."nın adresine usulsüz olarak tebliğ edilmek suretiyle, HUMK"nin 73. maddesine (HMK m. 27) aykırı biçimde davalının savunma hakkının kısıtlandığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, adı geçen davalıya dava dilekçesinin usule uygun şekilde tebliği ile savunma ve delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde taraf teşkili sağlanmadan, yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması savunma hakkının kısıtlanmasına yönelik esaslı usul hatası olduğundan hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Kabule göre de; davalılar, davacıda doğuştan kemik hastalığı bulunduğunu, kazadan sonra Cumhuriyet savcılığı tarafından "yaralanmanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek derecede olduğu" gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiğini, davacıda meydana gelen sürekli iş göremezlik durumunun salt kazadan kaynaklanmadığını savunmuştur.
Dosya kapsamında bulunan rapor ve tıbbi değerlendirmelerden, davacının özgeçmişinde kalça kırığı ve genital sistemle ilgili bir operasyon bulunduğu, 1997-2006 yılları arasında birden çok operasyon geçirdiği anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının geçirdiği bu operasyonlara ilişkin evraklar getirtilip maluliyete etkisi araştırılmadan, davalıların savunmaları üzerinde durulmaksızın eksik inceleme ile karar verilmiştir.
O halde, mahkemece; davalıların savunmalarında bildirdikleri soruşturma dosyasının ve davacının kaza sonrasında alınan adli muayene raporuna esas tüm tedavi belgeleri, film ve grafileri ile önceki ameliyat ve tedavilerine ilişkin tüm belgelerinin getirtilerek ... na gönderilmesi, davacının kazada meydana gelen yaralanması ile maluliyeti arasında illiyet bağı bulunup bulunmadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
3-Bozma nedenine göre davalı ... ve ..."nın maddi ve manevi tazminata ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı ... ve ..."nın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) nolu bentte açıklanan nedenle davalı ... ve ..."nın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 10.2.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.