1. Hukuk Dairesi 2020/1362 E. , 2021/5770 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli, davalı Hazine vekili tarafından da süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19/10/2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davalı Hazine vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil-bedel isteğine ilişkindir.
Davacı ... ada ... parsel sayılı taşınmazda 260/475 oranında paydaş iken diğer 215/460 oranında paydaş olan davalı ... tarafından 31.07.2000 tarihinde ... 15. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2000/813 Esasına kayıtlı izaleyi şuyu davası açıldığını, mahkemenin 08.03.2002 tarih 2002/270 Karar sayılı kararı ile satış suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verildiğini ve kararın 05.06.2002 tarihinde kesinleştiğini, taşınmazın ... 22. İcra Müdürlüğünün 2002/101 D.İş sayılı dosyası üzerinden ihale ile paydaş davalıya 06.02.2003 tarihinde 26.750.000.000 TL (davacının hissesine düşen 14.772.955.000 TL) bedelle satışının yapıldığını ve 15.05.2003 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, davacının da soy ismi "... " olduğu halde "..." şeklinde dava ve takip açılıp işlemlerin ilanen tebligat yolu ile tamamlandığını,Tapu Müdürlüğünün de yanlış kayıt yapıp bilgi verdiğini ileri sürerek dava konusu 8 nolu parseldeki 260/475 payın iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 125.000.000.000 TL zararın, haksız kazanımın gerçekleştiği 6.2.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada talebini bedele hasretmiştir.
Davalı ... tebligat hilesi olmadığını,diğer davalı Hazine ise kusurunun bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının tebligat işlemlerine yönelik hile yaptığı,dava konusu taşınmazın tapu kaydında davacının adının ... adına kayıtlı olmasına rağmen izalei şuyu dosyasında davacı ..."ın istemine ve dava dilekçesine uygun şekilde paydaşın yani davalının soyisminin ... şeklinde yazılarak izalei şuyu dosyasının yürütülmesine neden olunduğu, ayrıca dava sonunda verilen kararda ..."in soyisminin ... şeklinde yazılmış olmasına rağmen bu ilamın infazının tapu müdürlüğünce yapıldığı gerekçesi ile tazminat istemi yönünden davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece, “Hal böyle olunca;öncelikle ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/201 Esas sayılı izaleyi şuyu dosyasının getirtilip incelenmesi,anılan dosyada davalı Mehmet tarafından davacının soyadı "..." olarak bildirildiği taktirde davalı ..."in durumu bilen (kötüniyetli kişi konumunda olduğu gözetilerek davalı ..."in de davalı hazine ile birlikte müteselsilen sorumlu tutulması,aksi halde davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi çekişmeli taşınmazın ihale tarihinde boş arsa niteliğinde olduğundan tazminatın davacının arsa payı dikkate alınarak belirlenmesi gerekirken kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre davalı ..."e bırakılan 2,5 ve 8 nolu bağımsız bölümler üzerinden davacının arsa payı oranında tazminat hesabı yapılarak buna hükmedilmesi ve davalı ..."in bankaya yatırdığı davacının payı karşılığı ihale bedelinin, davacıya ödeme yapılmış ise ödeme gününe kadar faizi,ödeme yapılmamış ise işlemiş faizi de eklemek suretiyle dava tarihine göre uyarlama yapılmak suretiyle mahsup edilerek sorumluluk miktarının belirlenmemesi de isabetsiz olduğu gibi davada husumet iki davalıya yöneltilmiş olup hüküm bölümünde "davalı" kelimesi kullanılarak bir davalı aleyhine harç ve bir davalı lehine vekalet ücreti yönünden hüküm kurulmasına rağmen bu davalının hangi davalı olduğunun karar yerinde açıklanmaması suretiyle infazda tereddüt yaratacak biçimde hüküm kurulması da doğru değildir.” gerekçesi ile bozulması üzerine, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davalı ..."a karşı açılan davanın reddine, davalı Hazine"ye karşı açılan davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece bu kez, “Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulduğu halde, bozma ilamının gereğinin yerine getirildiğini söyleyebilme olanağı yoktur. Şöyle ki; bozma ilamında dava konusu ... ada ... parsel sayılı taşınmazın ihale tarihinde boş arsa niteliğinde olduğundan tazminatın davacının arsa payı dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğine değinilmiş, ancak mahkemece bozmaya uyulmasına karşın bozma öncesi kararda olduğu gibi kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre çekişme konusu taşınmazda davalı Mehmet"e bırakılan 2, 5 ve 8 nolu bağımsız bölümler üzerinden davacının arsa payına isabet eden bedele karar verilmiştir. Hâl böyle olunca, mahkemece önceki bozma kararında değinilen husus çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, bozma gereği yerine getirilmeksizin yazılı olduğu biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.” gerekçesi ile bozulması üzerine, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davanın kısmen kabul kısmen reddine, 45.810,80 TL"nin 16/06/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, sair taleplerin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden ; çekişme konusu taşınmazda paydaş olarak yer alan davalı ... tarafından açılan ... 15.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/813 E-2002/270 K sayılı ve yine ... 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 1998/201 E-1998/1180 K sayılı ortaklığın giderilmesi dosyalarında diğer paydaş olan ...’nin soyismini ... olarak bildirdiği, ne var ki 05.11.2014 tarihli duruşmada davalı ...’ın aynen “ Eksikler giderilsin, taksim izale-i şuyu davası açıldığı sırada ve öncesinde ben davacının taksim izalei şuyu davasında da davalı gösterilen yani ... İlçesi ... Mah. ... da ... parsel sayılı 475 m2"lik yerde malikin benim haricimde ... olduğunu biliyordum, ..."nin soyadının ... olduğunu biliyordum, avukatıma da ... aleyhine dava açılmasını istedim, ancak tapuda ...nin soyadı ... yazılmış olacak ki avukatım taksim izalei şuyu davasında hissedar ..."nin soyadını ... yerine ... olarak yazmış ve buna göre dava sonuçlanmıştır, ben dava açılmadan önce ..."nin syadının ... olduğunu biliyordum.” şeklinde beyanda bulunduğu, öte yandan 15.5.2003 tarihli tescil istem belgesinde ve ... 15.Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.5.2003 tarihli tapu müdürlüğüne yazılan müzekkeresinde davacının soyisminin ... olarak belirtilmesine rağmen davalı Tapu Müdürlüğünün bu müzekkereyi dikkate almadan işlem yapmış olduğu, yine eldeki temyize konu davanın davacı ... tarafından ... ve Hazine aleyhine açıldığı, bozma öncesi mahkemece 08.03.2016 tarihli kararla, davalı ... yönünden açılan davanın reddine, diğer davalı Hazine yönünden ise davanın kısmen kabulüne karar verildiği, söz konusu kararın davacı tarafından temyiz edilmediği, yalnız davalı Hazine tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, davalı Hazine’nin ( Tapu müdürlüğünün) yukarıda belirtildiği üzere mahkemece yazılan müzekkereyi ve mahkeme kararını dikkate almayarak işlem yapmış olması nedeniyle belirlenecek tazminat bedelinden sorumlu olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı gibi, diğer davalı ...’in 05.11.2014 tarihli duruşmadaki beyanı da dikkate alındığında davacının soyadının gerçekte “...” olduğunu bilmesine rağmen, komşusu olan ve dava konusu taşınmazda paydaş olarak yer alan davacının soyismini önceden açmış olduğu her iki davada da “...” olarak belirtmesi nedeniyle iyiniyetli olmadığı da açıktır.
Öte yandan, dava konusu taşınmazda davacının payı 260/475 olup, yargılama aşamasında imar uygulaması ile 475 m2 lik taşınmazın 30 m2 sinin yola terk edildiği anlaşıldığına göre, terk edilen bu kısımdan davacının payına isabet eden miktar nazara alınmadan, yola terk edilen kısmın tamamı davalının payından alınmış gibi hesap yapılması doğru olmadığı gibi, tarafların itirazlarına rağmen tek bilirkişiden ek raporlar alınmak suretiyle sonuca gidilmiş olması da doğru değildir.
Hal böyle olunca, aralarında gayrimenkul değerlendirme uzmanı da bulunan üç kişilik bilirkişi heyeti ile mahallinde keşif yapılarak ve önceki bozma ilamları da nazara alınarak davacının arsa payının değerinin hesaplanması ve belirlenecek bedelin davalı Hazine’den tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve noksan inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Tarafların değinilen yönler itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.11.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraflar vekilleri için 3.050.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp verilmesine, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.