14. Hukuk Dairesi 2017/1891 E. , 2020/7368 K.
"İçtihat Metni" 14. Hukuk Dairesi
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.09.2015 gününde verilen dilekçe ile ortaklığın giderilmesi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir.
Davacı vekili, tarafların 150 ada 9 parsel sayılı taşınmazda paydaş olduklarını, taşınmazda bulunan muhdesatların müvekkiline ait olduğunu, taşınmazın aynen taksiminin mümkün olmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazdaki ortaklığın satış suretiyle giderilmesini talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile ortaklığın satış suretiyle giderilmesine ve satış bedelinin, tapudaki payları oranında taraflara ödenmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış suretiyle giderilmesine ilişkin davalarda taşınmaz üzerinde bulunan bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçaların (muhdesat) kime ait olduğu konusunda uyuşmazlık olup da bunlar üzerinde bazı paydaşların (ortaklar) hak iddia etmeleri ve öncelikle bu uyuşmazlığın giderilmesini istemeleri halinde o paydaşa görevli mahkemede dava açmak üzere HMK"nın 165. maddesi uyarınca uygun bir süre verilmelidir. Mahkemece verilen süre içerisinde dava açıldığı takdirde sonucunun beklenmesi, açılmadığı takdirde o konuda uyuşmazlık yokmuş gibi davaya devam edilmesi gerekir.
Paydaşlığın (ortaklığın) satış yoluyla giderilmesi halinde dava konusu taşınmaz üzerinde bina, ağaç v.s. gibi bütünleyici parçalar (muhdesat) varsa bunların arzla birlikte satılması gerekir. Ancak muhdesatın bir kısım paydaşlara (ortaklara) ait olduğu konusunda tapuda şerh varsa veya bu hususta bütün paydaşlar ittifak ediyorlarsa ve muhdesat arzın değerinde bir artış meydana getiriyorsa bu artışın belirlenmesi için dava tarihi itibariyle arzın ve muhdesatın değerleri ayrı ayrı tespit edilir. Belirlenen bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri bulunur. Bulunan bu değerin ne kadarının arza ne kadarının muhdesata isabet ettiği yüzdelik (%...) oran kurulmak suretiyle belirlenir. Satış sonunda elde edilecek bedelin bölüştürülmesi de bu oranlar esas alınarak yapılır. Muhdesata isabet eden kısım muhdesat sahibi paydaşa, geri kalan bedel ise payları oranında paydaşlara (ortaklara) dağıtılır.
Bütünleyici parçanın (muhdesat) arzın paydaşlarına (ortaklarına) değil de üçüncü şahsa ait olduğunun anlaşılması halinde bu kimseyi muhdesat sahibi olarak davaya dahil etmek ve ona satış bedelinden pay vermek mümkün değildir.
Somut olaya gelince; davacı vekili dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanları ile davacının tarla vasfında olan dava konusu taşınmaza elektrik çektirip taşınmazda su kuyusu açtırdığını, belirtilen muhdesatın davacıya ait olduğunu belirtmiş, ne var ki davalı cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmalara da gelmediğinden davacı tarafın muhdesat iddiasına yönelik davalının beyanları alınmadan işin esası hakkında karar verilmiş, davacının muhdesat iddiası olduğu halde hükümde bu hususun dikkate alınmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece tespit edilmiş tüm muhdesatlar yönünden davalıdan beyanları sorularak, muhdesatlara ilişkin çelişki veya itiraz olduğu takdirde davacıya muhdesatın aidiyeti davası açmak üzere süre verilmesi, verilen süre içerisinde muhdesatın aidiyetinin tespitine ilişkin dava açılması halinde sonucu beklenerek bu davanın sonucuna göre yukarıda anlatılan ilkeler doğrultusunda hüküm kurulması gerekirken eksik araştırmayla yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, 17.11.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.